
Esas No: 2014/5142
Karar No: 2014/5142
Karar Tarihi: 21/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
LARYSA ZIABKINA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/5142) |
|
Karar Tarihi: 21/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Akif
YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Larysa ZIABKINA |
Vekili |
: |
Av. İsmail
DUYGULU |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması,
duruşma salonunda müdafiden "fiziken" ayrı
bir yerde savunma yapılması, mahkûmiyetin yargılama aşamasında sorgulanamayan
bir kimsenin soruşturma evresindeki ifadelerine dayandırılması ve delillerin
hatalı değerlendirilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Ukrayna polis birimlerinden Emniyet Genel Müdürlüğüne
gönderilen yazıda, V.S.nin 1993 ile 2007 tarihleri
arasında Ukrayna vatandaşı kadınları fuhuş amacıyla Antalya"ya getirdiği ve bu
kadınları yazıda numarası bildirilen telefon kullanıcısına gönderdiği
bildirilmiştir.
9. Bildirim üzerine yapılan araştırmada, anılan telefon
numarasının başvurucuya ait olduğu tespit edilmiş ve başvurucu hakkında
soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu, bu numaranın kendisine ait olduğunu
soruşturma sırasında kabul etmiştir.
10. Soruşturma kapsamında başvurucunun konutunda yapılan aramada
Ukrayna pasaportlu 1982 doğumlu İ.M.ye rastlanmıştır. Mağdur İ.M.nin soruşturma evresinde alınan beyanında; Ukrayna"da
eşinden boşandığını ve ekonomik zorluğa düştüğünden fuhuş amacıyla Türkiye"ye
geldiğini, başvurucunun telefonla kendisine müşterileri ve adreslerini
bildirdiğini, her müşteri karşılığında başvurucuya belli miktar bir para
ödediğini beyan etmiştir.
11. Başvurucu, insan ticareti yapma ve fuhuşa
aracılık etme suçlarından 1/10/2007 tarihinde gözaltına alınmış; 2/10/2007
tarihinde de tutuklanmıştır. Soruşturma sonucunda Antalya Cumhuriyet
Başsavcılığının 17/10/2007 tarihli iddianamesi ile kamu davası açılmıştır.
12. Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılama
sırasında mağdurenin beyanları uluslararası istinabe
suretiyle alınmaya çalışılmıştır. İstinabe evrakına uzun süre cevap verilmemesi
nedeniyle 22/10/2010 tarihli celsede buna ilişkin ara kararından
vazgeçilmiştir. Ara karar aşağıdaki şekildedir:
"[Y]abancı
uyruklu mağdurenin şikayet
ve delillerinin tespitine karar verilmiş ise de bu konuda yazılan yurt dışı
talimatın uzun süredir dosyasına dönmemiş olması, mağdurenin
soruşturma evresinde temin edilen ifadeleri ve diğer dosya kapsamı nazara
alındığında kovuşturma evresinde beyanlarının saptanacak olması, kanıt durumuna
ve sanığın hukuksal durumuna etki etmeyeceğinden şikayet ve delillerin tespiti
yönünden alınan ara karardan vazgeçilmesine oy birliğiyle karar verildi"
13. Kollukta mağdurenin beyanlarını
tespit eden görevliler, yargılamada tanık sıfatıyla dinlenmiştir.
14. Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 25/3/2011 tarihli kararıyla
insan ticareti yapma suçundan başvurucunun beraatine,
diğer suç yönünden ise mahkûmiyetine hükmetmiştir.
15. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza
Dairesi, 10/2/2014 tarihli kararıyla ile hükmü onamıştır.
16. Başvurucu, nihai kararı 9/4/2014 tarihinde öğrendiğini
belirtmiştir.
17. Başvurucu 14/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 21/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
22. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
23. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 6 yıl 4 ayı aşan
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı görülmektedir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. TanıkSorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu; yargılandığı davada aleyhinde beyanda bulunan
mağdur İ.M.ninduruşmada
dinlenmediğini, soruşturma evresindeki beyanlarının hükme esas alındığını,
böylelikle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa Mahkemesi birçok kararında "tanık"
kavramını özerk olarak yorumlamış ve tanığın sanığa isnat edilen fiil hakkında
bilgi veren herhangi bir kişi olabileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda suçun
iştirak edeni, olayın mağduru, şikâyetçi (müşteki), devletin görevlendirdiği
gizli/gizli olmayan soruşturmacı da tanık olabilir (bkz. Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015,
§ 35).
27. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza
yargılamasında sanığın, aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme
hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın
tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın
yapılabilmesi bakımından gereklidir. Ancak başvurucuların tanık sorgulama
hakları mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar,
kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme
imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece
veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama
veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa"nın 36. maddesindeki güvencelerle
bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila
Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§
46-67; Levent Yanlık, B.No: 2013/1189, 18/11/2015, §§
67-77; İsmet Özkorul,
B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44, 45). Bu bakımdan adli makamlar, beyanı
hükme dayanak yapılacak tanıkların duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba
sergileme yükümlülüğü altındadır.
28. Somut olayda, duruşma hazırlığı evresinde (tensiple) mağdur İ.M.nin adresinin araştırılması ve sınır dışı edilmemişse
duruşmada hazır edilmesi için emniyet müdürlüğüne yazı yazılmasına karar
verilmiştir. Ancak ülkeyi terk ettiğinin anlaşılması üzerine mağdurun
beyanlarının alınması için yargılamanın ilk celsesinde Ukrayna"dan uluslararası
istinabe (adli yardımlaşma) talebinde bulunulmuştur. İstinabe evrakına uzun
süre cevap verilmemesi nedeniyle 22/10/2010 tarihli celsede buna ilişkin ara
kararından vazgeçilmiştir. Diğer bir ifadeyle adli makamlar, beyanı hükme
dayanak yapılan tanığın duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba
sergilemişlerdir. Diğer yandan söz konusu yargılamada başvurucu hakkında
verilen karar, sadece mağdur İ.M.nin beyanına
dayanılarak da verilmemiştir.
29. Açıklanan nedenlerle tanık sorgulama hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; duruşma sırasında kendisinin salonun orta yerinde
tutulduğunu, sanığın duruşma salonundaki yerinin geleneksel bir uygulamaya
dayandığını ve hukuka aykırı olduğunu, böylelikle salonda teşhir edildiğini,
avukatının yanında durmasına ve onunla görüşmesine imkân sağlanmadığını, bu
sebeple kendisini yeterince savunamadığını belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, §
16). Bu itibarla başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa"nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiştir.
32.Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına
da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını
kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No. 2013/2116, 23/1/2014, § 18). Diğer taraftan silahların eşitliği ilkesi
kapsamında yapılacak inceleme de başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak
adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel
Hançer, § 19).
33. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla
ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler
olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak
ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014,
§§ 18, 19).
34. Somut olayda başvurucunun duruşmadaki oturma düzeninde “fiziken” avukatından ayrı bir konumda olmasının,
menfaatlerini savunduğu esnada kendisini nasıl dezavantajlı bir konuma
getirdiği temellendirilmemiştir. Anılan iddia soyut ve genel ifadelerle dile
getirilmiş, duruşma sırasında müdafi yardımından yararlanmak için başvurucunun
ilk derece mahkemesinden talepte bulunup bulunmadığı, talepte bulunmuş ise bu
talebinin mahkemece ne zaman ve hangi gerekçeyle reddedildiği, bunun bir bütün
olarak yargılamanın adilliğini ne şekilde etkilediği hususlarında bir
açıklamada bulunulmamış; bu itibarla başvurucu başlıktaki ihlal iddiasına
ilişkin olarak delillerini sunma ve savunma hakkının hangi nedenle ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir.
35. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine dair iddianın temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun
bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
36. Başvurucu; tutuklu bulunduğu cezaevinden duruşmalara
kelepçeli şekilde nakledilmek suretiyle psikolojik etki altında tutulduğunu ve
bu sebeple yargılamanın adil ve dürüst yapılmadığını, yüklenen suçun
unsurlarının oluşmadığını, isnadı doğrulayan hukuka uygun bir delil bulunmadığı
hâlde hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesinin masumiyet karinesiyle
bağdaşmadığını ve müsnet suç sübutbulmamasına
karşın haksız olarak mahkûm edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
38. Somut olayda Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
yargılamada, sanık savunmaları, olay nedeniyle düzenlenen tutanaklar,
Ukrayna"dan yapılan bildirim, arama sonucu elde edilen bilgilerle tüm dosya
içeriği değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır.
Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla derece mahkemelerince verilen
kararlarda delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına ve dolayısıyla
kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada, mahkemenin
ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
39. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
41. Başvurucu, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Başvuruda Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkı
kapsamındaki diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2007/392, K.2011/197) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.