
Esas No: 2014/3895
Karar No: 2014/3895
Karar Tarihi: 23/7/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BİLAL KARHAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/3895) |
|
Karar Tarihi: 23/7/2014 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Engin YILDIRIM |
Raportör |
: |
Hüseyin TURAN |
Başvurucu |
: |
Bilal KARHAN |
Vekili |
: |
Av. Fatih ÖZSOY |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma sürecinde 26/2/2004
tarihinde gözaltına alındığını, 1/3/2004 tarihinde tutuklandığını, davanın
temyiz aşamasında derdest olduğunu, tutukluluk halinin makul süreyi aşması
nedeniyle Anayasa"nın 19., 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru, 20/3/2014 tarihinde Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/5/2014 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4.
Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5.
Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında
26/2/2004 tarihinde gözaltına alınmış, İstanbul 4 Nolu
Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1/3/2004 tarih ve 2004/18 Sorgu sayılı kararıyla
tutuklanmıştır.
6.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/3/20014 ve 2004/252 Esas
sayılı iddianame ile başvurucu ve diğer şüphelilerin "suç işlemek amacıyla örgüt kurma, 6136 sayılı Kanuna
muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
7.
Davanın görüldüğü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 12/10/2012 tarih ve
E.2004/92, K.2012/264 sayılı kararı ile başvurucunun atılı suçlardan 92 yıl 1
ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiştir.
8.
Bu karar, başvurucunun yüzüne karşı tefhim edilmiştir.
9.
Başvurucun temyizi üzerine dosya Yargıtay"a gönderilmiş olup, dava temyiz
aşamasında derdesttir.
B. İlgili Hukuk
10.
4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi
şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve
bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında
tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik
tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, madde 220),
…
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis
cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı
verilemez.”
11. 5271 sayılı Kanun’un 104.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli
veya sanık salıverilmesini isteyebilir.”
5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi (1) şöyledir:
(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında
şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya
salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz
edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya
geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya
Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde
yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re"sen
de verilebilir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12.
Mahkemenin 23/7/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 20/3/2014
tarih ve 2014/3895 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13.
Başvurucu, 26/2/2004 tarihinden beri tutuklu olduğunu, ilk derece Mahkemesince
12/10/2012 tarihinde mahkûm edildiğini, davanın temyiz aşamasında bulunduğunu,
tutuklu kaldığı sürenin makul süreyi aştığını belirterek, Anayasa’nın 19., 36.
ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
14.
Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurunun doğrudan kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir. Zira
başvurucu, 26/2/2004 tarihinde gözaltına alındığını, ilk derece Mahkemesince
yapılan yargılama sonucunda 12/10/2012 tarihinde karar verildiğini, dosyanın
temyiz aşamasında olduğunu, başvuru tarihi itibariyle 10 yıl 20 gündür tutuklu
olduğunu belirtmiştir. Başvurucu her ne kadar Anayasanın 36. ve 38.
maddelerinin de ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de,
bu iddiaların özü, söz konusu tutuklu yargılanıyor olması nedeniyle kişisel
özgürlüğünden mahrum bırakıldığı hususu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı
değildir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
çerçevesinde değerlendirilmiştir.
15.
Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
16.
Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
17.
30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru
hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
18.
30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru
usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
19.
Başvurucu, uzun süredir devam eden tutukluk nedeniyle mağdur olduğunu ifade
etmektedir. Bu şikâyetin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir.
20.
Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel
başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya
da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu
tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin
devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve
böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen
nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla
yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla,
tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 30).
21.
Ancak başvurucu hakkında ilk derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş
ise, bireysel başvuru açısından talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla
sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru
yolları denendikten sonra bireysel başvuru yapılmalıdır (B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 31).
22.
Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla
mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü
bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç
isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır.
Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete
hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar
verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun
sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı
cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin
kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali
sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca
gerekmez. Nitekim gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerekse
Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak
nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olan bir
sanığın, söz konusu mahkûmiyet kararından sonraki tutulmasını Sözleşme’nin 5.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca “mahkûmiyet sonrası tutma” olarak
değerlendirmekte ve tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır (B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 33).
23.“Bir suç isnadına bağlı olarak”
tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına
alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama
tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk
derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §
66). Belirtilen tarihler arasında geçen süre esas alınarak “bir suç isnadına bağlı olarak”
tutuklulukta geçen sürenin makul olup olmadığı değerlendirmesi yapılacaktır.
24.
Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak
tutuklu olma” durumunda, tutukluluk süresinin makul olmadığı
iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten
sonra ve serbest bırakılma dışında, nihayet bu durumun ortadan kalktığı
mahkûmiyet kararından itibaren süresi içinde yapılması gerekir. AİHM de, mahkumiyet kararından itibaren altı ay içerisinde
yapılmayan “bir suç isnadına bağlı”
tutma kapsamındaki başvurunun süresinde olmadığını belirtmiştir (Atalay Öztürk
/ Türkiye (KK), B. No: 54890/09, 7/1/2014, § 37-41).
25.
Somut olayda başvurucu isnat edilen suçlar nedeniyle 26/2/2004 tarihinde
gözaltına alınmış ve 1/3/2004 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında
yürütülen yargılama sonunda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince 12/10/2012
tarihinde verilen mahkumiyet kararıyla sonuçlanmıştır.
26.
Başvurucunun, isnat edilen suçlarla ilgili yargılama kapsamında mahkûmiyet
kararının verildiği tarihe kadar geçen sürede “bir
suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı,
mahkûmiyet kararından sonra geçen sürenin “mahkûmiyet
sonrası tutma” kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
27.
Bu belirlemeler karşısında, “bir suç
isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren
bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararının başvurucuya tefhim
edildiği 12/10/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken
20/3/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna
varılmıştır.
28.
Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun,
“süre aşımı” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
23/7/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.