Abaküs Yazılım
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2004/1042
Karar No: 2022/685
Karar Tarihi: 03.11.2022

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2004/1042 Esas 2022/685 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2004/1042 Esas
KARAR NO : 2022/685

DAVA :Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 16/06/2003
KARAR TARİHİ : 03/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket (genel kurul kararının iptali istemli) ve birleşen davada sorumluluk davası tazminat istemli davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı temlik eden ... A.Ş'nin 1999, 2000, 2001, 2002 yıllarına ilişkin olarak yapılan 14.03.2003 tarihli olağan genel kurul toplantısında, davacının ibra edilmemesine, 1998 yılına ilişkin olarak verilen ibra kararının kaldırılmasına, hakkında sorumluluk davası açılmasına ve suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin olarak 5 ve 6.maddeler altında alınan kararların Ticaret Kanunun 381.maddesine göre iptali gerektiği, davacının hakkında karar alınan bu genel kurul toplantısına davet edilmediği ve kendisine savunma ile cevap hakkı tanınmadığı, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görevini layıkıyla yaptığı ve ibra etmeme kararlarının iyi niyetten uzak olduğu, davacının ortağı ve YK Başkanı olduğu ... AŞ’nin 21.12.1999 tarih ve ... sayılı BKK ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin ...’ye devrine karar verildiği, soruşturma nedeniyle şirketin defter ve belgelerine Mali Şube Müdürlüğünce el konulduğu, yine davacının ... tarafından 28.09.2020 tarihinde gözaltına alınarak 13.09.2002’ye kadar tutuklu kaldığı, 19.12.2001’de şirketin 4389 say. Yasanın 15/7-a maddesi gereğince temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin ...’ye devrine karar verildiği, 1998 dönemine ilişkin ibra kararının iptali için dava açılmadığından bu kararın kesinleşmiş olduğu ve bu ibra kararını ortadan kaldırmaya yönelik
14.03.2003 tarihli GKK’nın yok hükmünde olduğu belirtilerek anılan 5 ve 6.maddelerde yer alan kararların geçersiz olduğunun tespitine ve davacı aleyhine hükümler içeren kısımların iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevabında :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;2. Davalı taraf cevaplarında özetle; 14.03.2003 tarihli GK toplantısında gündemin 5.maddesinde 1999 ve 2000 yıllarına ilişkin YK üyesi olarak görev yapan davacının neden ibra edilmediğinin açıkça anlatıldığı, şirket yasal defterleri bulunamadığı gibi belgelerin de yetersiz olduğu, 1999-2002 yılları arasına ilişkin GK toplantısının TTK m.370 kapsamında yapıldığı, tüm kararların oybirliği ile alındığı, YK üyelerinin şirkete karşı sorumluluklarının TTK m.336 vd.da düzenlendiği, buna göre YK üyelerinin ortaklık ile pay sahibine ve ortaklık alacaklılarına karşı doğrudan doğruya sorumlu olduğu, sorumluluğun müteselsilen tüm malvarlıkları ile sınırsız olduğu belirtilerek
davanın reddi talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili temlik eden ... AŞ'nin Başbakanlık Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ... Yönetim Kurulu'nun 19/12/2001 tarih ve 397 sayılı kararı ile fon alacaklarının tahsili bakımından yarar gördüğünden 4389 sayılı Bakanlar Kanunun 45-7/a maddesi uyarınca temettü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralındığını, ve yeni yönetim ve denetim kurulu atandığını, şirketin kanunen tutulması zorunlu defter ve kayıtlarına ulaşılamadığını, bu hususta adresi bilinen eski yönetim kurulu üyelerine ihtarname keşide edildiğini ancak herhangi bir cevap alınamadığını, , şirketin yeni yönetimi tarafından ulaşılabilen bilgi ve belgelerin yeni şirket merkezine ulaşan tebligatlar ile açılan veya açılmış takip ve davalar neticesinde; vergi dairelerine ... ve diğer banka ve kuruluşlara trilyonlara varan borçlarının bulunduğu, davalıların yönetimi döneminde ... AŞ’den bedelleri peşin olarak ödenerek temlik alınan çoğu teminatsız takip dosyalarından tahsilat yapılamadığı ve şirketin aciz içinde olduğunun tespit edildiği, şirketin en son 1998 hesap yılına ait olağan GK toplantısının 08.09.1999 tarihinde yapıldığı ve bu tarihten sonraki yıllara ait GK toplantılarının yapılmadığı, ... tarafından rapor hazırlandığı, hakkında ibra kararı verilenlere ilişkin ibra kararlarının kaldırılması ve şirketin faaliyetlerinde herhangi bir
usulsüzlük olup olmadığının araştırılma olanağı bulunmadığından haklarında şahsi sorumluluk davası açılması şartları oluşmuş kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, TTK m.336, 342, 346 ve 359 uyarınca yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler için öngörülen sorumluluk hallerine göre üyelerinin ortaklığa verdikleri zararları tüm malvarlıkları ile birlikte ve sınırsız biçimde ödemeleri gerektiği belirtilerek şirketin zarara uğramasına sebep olan davalılardan şimdilik 5.000.000.000.-TL zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davacı ... tarafından 14/03/2005 tarihli ıslah dilekçesi 20.06.2007 tarihli Dava değerinin ... ve ... için 6.566.121.770.000-TL’ye, ... için 6.363.717.260.000-TL’ye, ..., ... ve ...yönünden 5.677.052343.000’TL’ye, E. ... (1998-2000) ve ... bakımından 5.471.221.320.000-TL’ye, ... ve ... için 1.094.900.450.000-TL’ye, ... için 892.495.940.000-TL’ye, ... bakımından 892.795.940.000-TL’ye, E. ... (2000), ... ve ... bakımından 337.121.000.0000-TL’ye ıslah edildiği anlaşıldı.
Davalı ... davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaları kabul etmediklerini, davanın yasal süre içinde açılmadığını, şirket genel kurul sorumluluk davası açılması yönündeki kararı 14/03/2003 tarihinde aldığını, davanın en geç 14/04/2003 tarihinde açılması gerekirken yaklaşık 1 yıl sonra açıldığını, süresi içinde açılmayan davanın reddini talep ettiklerini, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile şirket müdürleri aleyhine açılacak davalarla ilgili olarak TTK'nun 309 maddesinde zaman aşımı süresi belirlendiğini, şirketin 19/12/2001 tarihinde ... ye geçmesine rağmen yöneticilere karşı sorumluluk davasının 09/01/2004 tarihinde açıldığını, bu nedenle zamanaşımına uğrayan davanın reddi gerektiğini, esasa ilişkin beyanlarında ise ... AŞ nin muhasebe defter ve kayıtlarına 01/10/2000 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığı talimatı doğrultusunda el konulduğunu, müvekkilinin defter ve belgeleri teslim edememesinde herhangi bir kusurunun olmadığını, yasal defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle iş bu sorumluluk davasının açılmasının bir hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının şirketin defter ve kayıtlarına mahkemenin el koyduğunu bilmesine rağmen müvekkilini sorumlu tutmaya çalışmasının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin defter ve belgeleri ibraz edememesinde herhangi bir kusur ve kastının bulunmadığını, müvekkilinin söz konusu şirkette 04/01/2000 - 02/10/2000 tarihleri arasında görev yaptığını, görevini o günün koşullarına göre layıkıyla yerine getirdiğini, müvekkilinin kendisi dışında gelişen fiili ve hukuki imkansızlar sonucu şirketin yönetiminden sorumlu tutulmasının yasa ve usule aykırı olduğunu, müvekkilinin iş bu dava ile talep edilen zararın doğmasından herhangi bir kusur ve kastı bulunmadığını, davacının iş bu davanın açılmasının nedeni olarak şirketin 14/03/2003 tarihinde yapılan genel kurul toplantı tutanağını ve iş bu tutanaktaki gündem 5 ve 6 maddelerine dayanak gösterdiğini, bu genel kurul kararının mutlak butlanla batıl olduğunu bu genel kurulda şirketin 1999- 2000 - 2001 ve 2002 yılına ait olağan genel kurul toplantısında müvekkili ile ilgili hukuk dışı kararlar alındığını, kaldıki şirkete atanan kayyımlar tarafından müvekkiline defter ve kayıtların teslimine ilişkin her hangi bir ihtarname tebliğ edilmediğini, müvekkilinin iş bu şirketteki sembolik bir pay olan yönetim kurulu üyeliğinin 02/10/2000 tarihinde sona ermesi ve ... tarafından şirketin defter ve kayıtlarına el konulmuş olması nedeni ile müvekkilinin şirketin defter ve kayıtları ile irtibatının hukuken ve fiilen kesildiğini, şirketin defter ve kayıtlarına 2000 yılında el konulmasına rağmen bunların ibraz edilmemesi gibi bir gerekçe ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemesinin yasa ve usule aykırı olduğunu, müvekkilinin davacının iddia ettiği gibi şirketi zarara uğratmasının fiilen ve hukuken imkansız olduğunu, şirketin doğmuş bir zararı söz konusu ise bu zararın nedenlerinden birinin şirketin yönetim ve denetiminin ... ye geçmesinden sonra ... yönetimin şirketi gerektiği gibi yönetmemesinden veya yönetememesinden kaynaklanmış olabileceğini, kaldı ki ... yetkilileri şirketin zararlarının şirket faaliyet alanlarının uzmanlık alanları olmadığından dolayı büyüdüğünü beyan ettiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte faize ve faiz oranına itiraz ettiklerini beyan ederek öncelikle yasal süresinde açılmayan ve davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddine, her halükarda haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Davanın yasal süre içinde açılmadığını, şirket genel kurul sorumluluk davası açılması yönündeki kararı 14/03/2003 tarihinde aldığını, davanın en geç 14/04/2003 tarihinde açılması gerekirken yaklaşık 1 yıl sonra açıldığını, süresi içinde açılmayan davanın reddini talep ettiklerini, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile şirket müdürleri aleyhine açılacak davalarla ilgili olarak TTK'nun 309 maddesinde zaman aşımı süresi belirlendiğini, şirketin 19/12/2001 tarihinde ... ye geçmesine rağmen yöneticilere karşı sorumluluk davasının 09/01/2004 tarihinde açıldığını, bu nedenle zamanaşımına uğrayan davanın reddi gerektiğini, esasa ilişkin beyanlarında ise şirketin muhasebe defter ve kayıtlarına 01/10/2000 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığı talimatı doğrultusunda el konulduğunu, müvekkilinin bu belgeleri teslim edememesinde herhangi bir kusuru olmadığını, davacı tarafından bu belgelerin teslim edilmesine ilişkin çektiğini belirtiği ihtarnamenin kendisine tebliğ olmadığını, müvekkilinin defter ve belgeleri ibraz etmesinde herhangi bir kusur ve kastının bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu şirkette 04/01/2000 - 28/09/2000 tarihleri arasında görev yaptığını, görev yaptığı süre içinde görevini o günün koşullarında layıkıyla yerine getirdiğini, müvekkilinin kendisi dışında gelişen fili ve hukuki imkansızlar sonucu şirketin yönetiminden sorumlu tutulmasının yasa ve usule aykırı olduğunu, müvekkilinin iş bu dava ile talep edilen zararın doğmasında herhangi bir kusur ve kastı bulunmadığını, şirkete atanan kayyımların görevini yerine getirmediğini, ancak iş bu dava açılırken davacı tarafından kayyımların iş bu davada davalı olarak gösterilmemesinin dolayı davacının kötü niyetli olduğunu, davacının iş bu davanın açılmasının nedeni olarak şirketin 14/03/2003 tarihinde yapılan genel kurul toplantı tutanağını ve iş bu tutanaktaki gündem 5 ve 6 maddelerine dayanak gösterdiğini, bu genel kurul kararının mutlak butlanla batıl olduğunu bu genel kurulda şirketin 1999- 2000 - 2001 ve 2002 yılına ait olağan genel kurul toplantısında müvekkili ile ilgili hukuk dışı kararlar alındığını, kaldı ki şirkete atanan kayyımlar tarafından müvekkiline defter ve kayıtların teslimine ilişkin her hangi bir ihtarname tebliğ edilmediğini, şirketin defter ve kayıtlarına 2000 yılında el konulmasına rağmen bunların ibraz edilmemesi gibi bir gerekçe ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemesinin yasa ve usule aykırı olduğunu, yapılan bu genel kurula müvekkilinin davet edilmediğini, bu durum kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenle genel kurul kararı mutlak butlanla sakat olduğunu, fon tarafından şirkete el konulduğu tarihte şirketin mal varlıkları bulunduğu ve şirketin faaliyette bulunduğunu, şirketin doğmuş bir zararı söz konusu ise bu zararın nedenlerinden birisinin şirketin yönetim ve denetiminin ... ye geçmesinden sonra ... yönetiminin şirketi gerektiği gibi yönetmemesinden veya yönetememesinden kaynaklandığını, davacı dilekçesinde şirketin vergi dairelerine, ... na ve ... Bankası AŞ vb banka ve kuruluşlara trilyonlara varan borçlarının bulunduğunu şirketin aciz içinde olduğunu iddia ettiğini, ancak müvekkilinin şirket yönetiminden ayrıldığı dönemde şirketin vergi v.s borçlarını ödemeye yetecek mali imkanları bulunduğunu, ... nin şirketi ticari faaliyetlerini sağlayacak şekilde yönetmediğinden, şirketin borçlarının büyümesine, şirketin zarara uğramasına, zararın büyümesine neden olduğunu, ... şirketleri yönetmede yeterli bilgileri, uzmanlıkları olmadığı için şirketin zarara uğramasına neden olduklarını itiraf ettiklerini, var olduğu iddia edilen zarardan fon tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte faize ve faiz oranına itiraz ettiklerini beyan ederek öncelikle yasal süresinde açılmayan ve davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddine, her halükarda haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Huzurda açılan davanın TTK nun yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları esasına dayanılarak açılan davanın müvekkili yönünden zaman aşımına uğradığını, dava konusu şirketin 1999- 2000- 2001 ve 2002 hesap dönemine ait olağan genel kurul toplantısında 1998 yılına ilişkin olarak alınan ibra kararlarının hükümsüz sayılmasına ve sözü edilen yılda görev yapan yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmasına karar alma yetkileri olmadığını, bu aşamada mahkemece resen bilançoların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının incelenmesi ve bu davanın esasına girilebilmesi için yapılması gereken işlemin yapılması gerektiğini, şirketin ortaklık paylarındaki mülkiyetin tamamının ... ye geçtiğini eski ortakların tamamı ortaklık hak ve yetkilerini kaybettiğini, ... genel kurul toplantısı yaparak geriye doğru geçmiş yıllara ait ibraları hükümsüz sayamayacağını, şayet ortada gerçeği yansıtmadığı iddia olunan bilançolardan dolayı zarara uğranıldığı iddiası var ise ... nin bu konuda bir önceki ortaklara karşı dava açma hakkı olduğu kanısında olduklarını, zira ... nin ... AŞ nin ortaklık haklarını devir almış ve bu işlemi de mevcut bilançoları gözeterek gerçekleştirdiğini, bu devirden kaynaklanacak herhangi bir zararı alacağı doğrudan eski ortaklara yönetilmekte hukuki yararı bulunmadığını, esasa ilişkin beyanlarında ise müvekkilinin bahse konu şirkette yönetim kurulu üyesi olmasına karşın şirketin ortağı olmadığını, müvekkilinin bizzat idari bir görevde bulunmadığını ve şirket işlerinde doğrudan işlevi bulunmadığını, iddia olunan zararların sebepleri ve miktarı belli olmadığı gibi iddia olunan zararların yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna girip girmediğinin de belli olmadığını, iddia olunan zararın nedenleri ve yasal dayanaklarının davacı tarafından ortaya konulmadıkça genel bir sorumluluk iddiasıyla müvekkilinin sorumluluğu yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığını, müvekkilinin bu şirkette 1998 yılı için 01/06/1998 ila 31/12/1998 arasında, 1999 yılı için ise 01/01/1999 ile 11/01/1999 tarihleri arasında sürdüğünü, müvekkilinin görev yaptığı süre içinde şirket iş ve işlem ve hesapları hakkında ne Hazine Müşteşarlığı'nda nede Bağımsız Denetim kuruluşlarından herhangi bir tenkit veya kanuna aykırılık iddiası gelmediğini, müvekkilinin 1998 yılı işlemleri için ibra edildiğini, 1999 yılı için ise müvekkilinin 11 günlük görev süresi nedeniyle 1999 yılının tüm işlemlerinden sorumlu olduğunun iddia olunmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddi gerektiğini, davacının zararın meydana geldiği tarihten TC Merkez Bankası'nca ilan edilen reeskont faizi işletilmesine ilişkin talebinin dayanağı bulunmadığını beyan ederek davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalılar ... ve ... vekili davaya cevabında :
Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilleri aleyhine açılan sorumluluk davasının unsurları mevcut olmadığını, davacının taleplerinin öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü süreler cereyan ettiğinden reddi gerektiğini, davacının dilekçesinde şirketin 1998 yılına ilişki olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerle ilgili olarak alınmış ibra kararının 14/03/2003 yılında yapılan genel kurulda hükümsüz bırakıldığını, bunun TTK hükümlerine uygun bulunduğunu ileri sürdüğünü, anıla yıl ibra kararının altı yıl sonra hükümden düşürülmesi, bira kararlarının hükümsüz bırakılabilmesi ne Türk Hukukuna ne de bir başka hukuk sisteminde mümkün olmadığını, 1998 yılı bilançosunun gerçeği yansıtmadığı için ibralarının kaldırıldığı gerekçesinin asılsız ve hukuki destekten yoksun olduğunu, ayrıca 1999 ve 2000 yıllarına ilişkin defterlerin teslim edilmediği iddiası müvekkilleri ile ilgili olarak sorumluluk davasına esas teşkil edemeyeceğini, müvekkilleri ile ilgili sorumluluk davası açılabilmesi için gerekli şartların olmadığını, müvekkillerinin görev yaptığı dönemde şirketin bir zararı olmadığını, davacının bir ayrım yapmadan ve müvekkillerine isnat ettiği muhayyel zararları belgelemeden ispatlamadan müvekkillerinin aleyhine sorumluluk davası açamayacağını, 3 ve 4 ocak 2000 yılında görevden ayrılan müvekkillerinin varsa işlem yada eylemleri ile şirketi zarara uğrattıklarının kanıtlanması gerektiğini beyan ederek müvekkilleri hakkındaki davanın öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin cereyan etmiş olması nedeni ile reddine, müvekkillerinin görev yaptığı dönemlerde şirketin müvekkillerinin nedeniyle bir zarara uğrayıp uğramadığının varsa zararın neden ibaret bulunduğunun davacı tarafından kanıtlanmasına, müvekkilleri hakkındaki davanın reddine masraf ve yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle dava şartlarının bulunmadığını, davacı dilekçesinde kimin ne şekilde hangi işleminden dolayı şirketin zarara uğrattığının, bunda müvekkilinin sorumluluğunun ne olduğunun ne olduğu açıklanmadan savunma yapmalarının mümkün olmadığını, müvekkilinin şahsen mesul olabilmesi için kendisine isnad edilebilecek kusurlu bir hareketinin ve bu hareket sonucu doğmuş bir zarar ziyanın bulunmadığını belirtmekle yetindiklerini, bu husus davacı tarafından bir açıklama geldiğinde bu hususta cevap haklarını saklı tuttuklarını beyan ederek öncelikle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle zamanaşımı definde bulunarak davacının dava dilekçesinde iddia ettiği zararların 1999-1998 ve daha önceki yıllara ait olduğunu ileri sürdüğünü, şirkete 19/12/2000 tarihinde el konulduğunu, eğer zarar varsa faile ve fiile bu tarihte ıttıla olunduğunu, bu nedenle TTK 309 maddesine göre 2 ve 5 yıllık müruruzaman süresi dolduğundan müruruzaman deneniyle davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde müvekkilinin hangi nedenle ne miktardan sorumlu olduğu dava dilekçesinde belli olmadığını, bu durumun davacıya açıklattırılması gerektiğini, açıklamadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin 1998 yılı hesapları için 1999 yılında yapılan genel kurulda ibra edildiğini, bu ibranın hem yönetim kurulu kuruluş faaliyet raporunun ve bütçü, kar , zarar , bilançosunun ve denetçi raporunun kabulü suretiyle hem de ayrıca faaliyeti nedeniyle B.K na göre de ibra edildiğini, daha sonra yapılan 14/03/2022 tarihli genel kurul da gündemin 5. Maddesi ile müvekkilinin ibrasının kaldırılmasının hukuken geçerli olmadığını, müvekkilinin 11/05/1998- 04/03/1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği sırasında kendisinden beklenen tüm ihtimamı gösterdiğini, şirketin zararda olup olmadığının belli olmadığını, davacının da dava dilekçesinde şirkete ait evrakların inceleyemediklerini bu nedenle zararı tespit edemediklerini beyan ettiğini, zararı tespit edemeyen davacının şirketin trilyonlarca lira zarara uğradığı iddiası gerçeği yansıtmadığını, davacının dava dilekçesinde 1998-1999 ve 2000 yıllarına ait yasal defter ile diğer kayıt ve belgelerin ibraz edilmediğini bu nedenle müvekkilinin kusurlu olduğunu ileri sürdüğünü, davacının bu iddiasının yersiz olduğunu, zira 22/12/1999 tarihinde bu defterlere el konulduğunu beyan ederek öncelikle mururuzaman nedeniyle davanın reddine, H.U.M.K nun 179 maddesine aykırı olan dava dilekçesinin iptaline yeni dilekçe vermedikleri taktirde davanın açılmamış sayılmasına, her halükarda davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin beyanlarında ise müvekkilinin dava konusu şirkette 10/02/1999 ile 04/01/2000 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını, müvekkilinin ... AŞ genel müdür muavini olması nedeniyle 06/10/2000 tarihinde tutuklandığını ve 09/11/2001 tarihine kadar tutuklu kaldığını, gözaltına alındığı tarihte evinde yapılan aramada müvekkilinin mevcut şahsi tüm belge ve dökümanlarına el konulduğunu, yine ... Başsavcılığı kararı ile şirkete ait defter ve kayıtlarına 01/10/2000 tarihinde el konulduğunu, davacının iddiasının müvekkilinin görev yaptığı döneme ait yasal defterler ile kayıt ve belgeleri ibraz etmemesi ve bundan dolayı hesap denetimlerinin gerçekleştirilemediğinden herhangi bir usulsüzlük olup olmadığı araştırılamadığından şahsi sorumluluk doğurtuğundan bahisle açtığını, müvekkilinin her ne kadar yönetim kurulu üyesi olsa da bu üyeliğin sembolik olduğunu, şirketin karar alma mekanizmalarına ve yürütmeye ilişkin yönetim ve yaptırım yetkisine haiz bir üyelik olmadığını, müvekkilinin yasaya aykırı hiçbir faaliyet içinde olmadığını, buna rağmen tutuklandığını ve tüm şahsi eşyalarına, belgelerine el konulduğunu, ayrıca şirket defterlerine de el konulmuş olması nedeniyle, maddi imkansızlık söz konusu olduğunu, ayrıca bazı evrak ve bilgi eksikliğinin olduğu ve birtakım bildirimlerin ve vergi yükümlülüklerinin yerine getirilmediği belirtilen dönemlerde müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olmadığını, müvekkiline isnat edilecek bir kusur ve ihmalin söz konusu olmadığını, davacının iddiasının aksine müvekkiline defter ve kayıt ibrazı hususunda keşide edilmiş bir ihtarname olmadığını, zaten tutukluluk, istifa ve kayıtlara savcılıkça el konulması nedeniyle bu konuda hukuki ve fiili imkansızlık mevcut olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğini sürdürdüğü 11 aylık dönem zarfında yasaların kendisine yüklediği tüm görevleri eksiksiz ve özveriyle yerine getirdiğini, hiçbir ihmali, sebebiyet verdiği zarar ve kendisine atfedilecek kusurun söz konusu olmadığını beyan ederek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle saniyen davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... davaya cevabında :
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle davanın TTK 341 maddedeki 1 aylık sürede açılmadığından bahisle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, Dava dilekçesinin H.U.M.K nun 179 maddesine aykırı olduğunu, müvekkilinin hangi nedenle ne miktarda sorumlu olduğunun dava dilekçesinde belli olmadığını, bu durumun davacı yanca açıklaması gerektiğini, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin beyanlarında ise müvekkilinin Aralık 1998- 05/01/2000 tarihleri arasında denetçi olarak görev yaptığını, 1998 yılı hesapları için 1999 yılında yapılan genel kurulda ibra edildiğini, daha sonra 14/03/2003 tarihinde yapılan genel kurul da ibranın kaldırılmasının hukuka uygun olmadığını, müvekkilinin genel kurul tarafından ibra edilmiş olması nedeni ile ibranın kaldırılmasının ancak genel kurul kararının mahkemeden iptali sureti ile olabileceğini, ibraya ilişkin genel kurul kararı mahkemece iptal edilmediğinden müvekkili aleyhine açılan davanın reddi gerektiğini, şirkette tüm denetçilik görevi sırasında yasaya uygun hareket ettiğini, denetçilik görevinden 05/01/2000 tarihinde istifa ettiğini, ancak dava dilekçesinde denetçilik görevinin 12/12/2000 tarihinde sona erdiğinin yazıldığını, ayrıca denetçi olduğundan icra organı olmadığından defter ve belgeleri saklamak yükümlülüğünün bulunmadığını, kaldı ki şirkete 2000 yılında kayyım atandığını, 1999 ve 2000 yıllarına ait faaliyet raporu ve bilanço hazırlanmasından kayyımların sorumlu olduğunu, bir zarar meydana gelmiş ise bundan kayyımların sorumlu olduğunu, ayrıca şirket yöneticilerinin 2000 yılında tutuklanmış olduğundan şirket organsız kaldığını bu nedenle defterlerin ibraz ve teslim edilmemesinden sorumlu olmadığını, davacı vekili dilekçesinde şirket defterlerini inceleyemediklerini bu nedenle zararı tespit edemediklerini beyan ettiğini, zararı tespit edemeyen davacının şirketin trilyonlarca lira zarara uğrattığım iddiası gerçek olmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davacı dilekçesinde 1998-1999 ve 2000 yıllarına ait yasal defter ile diğer kayıt ve belgelerin ibraz edilmediği bu nedenle kusurlu olduğunu ileri sürdüğünü, ancak davacının bu iddiasının yersiz olduğunu zira 22/12/1999 tarihinde şirketin ... ye devrinden sonra 2000 yılında şirketin hakim hissedarı ... diğer şirketlerine yaptığı gibi mali şube tarafından ... AŞ de de arama yapıldığını ve şirketin defterleri ve belgeleri çuvallara konularak hiçbir tutanak yapılmadan polis tarafından alınıp götürüldüğünü, bu nedenle defter ve belgelerin ibraz edilmemesinde herhangi bir kusur ve sorumluluğu olmadığını, T.T.K hükümlerine göre denetçilik hükümlerini yasaya uygun şekilde yerine getirdiğini, eğer şirket zarara uğramışsa icra organı olmadığından bu zararın oluşmasından herhangi bir kusurunun ve ihmali olmadığını, davacının 1998 yılına ait bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu beyan ederek davanın reddine yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... davaya cevabında :
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle zamanaşımı itirazında bulunarak, dava konusu şirkete 19/12/2001 tarihinde el konulduğunu, bu nedenle TTK 309 maddesindeki 2 ve 5 yılık sürenin geçtiğini, dava dilekçesinde 1998 yılına ait zararın talep edildiğini, zarar varsa zaman aşımına uğradığını, ayrıca dava dilekçesinin HUMK 179 maddesine aykırı olduğunu, dava dilekçesinde ne miktardan sorumlu olduğu, hangi nedenle sorumlu olduğunun ve belgelerinin dava dilekçesine eklenmediğini, bu durumun yasaya aykırı olduğundan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, 1998 yılındaki 6 aylık denetçilik görevi için 1999 yılında yapılan 1998 yılı olağan genel kurulunda ibra edildiğini, ibranın hem denetçi raporunun kabulü suretiyle hem de ayrıca denetçilik görevi nedeniyle ibra edildiğini, ibra eden ortakların aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduklarını, bu ibranın daha sonra yapılan genel kurulda kaldırılmasının yasaya aykırı olduğunu, ibranın ancak mahkeme kararı ile şartları var ise kaldırılabileceğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini, 02/12/1998 tarihinde denetçilik görevinin sona erdiğini, icra organı olmadığından defter ve kayıtları teslim etme yükümlülüğü olmadığı için kendisine bir kusur izafe edilemeyeceğini, görevi sırasında yasaya uygun olarak hareket ettiğini, hiçbir kusurunun bulunmadığını, davanını tüm iddialarının gerçek dışı olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle zamanaşımı itirazında bulunarak, dava konusu şirkete 19/12/2001 tarihinde el konulduğunu, bu nedenle TTK 309 maddesindeki 2 ve 5 yılık sürenin geçtiğini, ayrıca dava dilekçesinin HUMK 179 maddesine aykırı olduğunu, dava dilekçesinde ne miktardan sorumlu olduğu, hangi nedenle sorumlu olduğunun ve belgelerinin dava dilekçesine eklenmediğini, bu durumun yasaya aykırı olduğundan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, esasa ilişkin beyanlarında ise müvekkilinin 1998 yılı hesapları için 1999 yılında yapılan genel kurulda ibra edildiğini, bu ibranın hem yönetim kurulu kuruluş faaliyet raporunun ve bütçe, kar , zarar bilançosunun ve denetçi raporunun kabulü suretiyle hemde ayrıca faaliyeti nedeniyle BK na göre ibra olduğunu, bu ibranın yasaya uygun olduğunu, daha sonra yapılan genel kurulda müvekkilinin ibrasının kaldırılmasının hukuken geçerli olmadığını, bu ibranın kaldırılmasının ancak genel kurul kararının mahkemeden iptali suretiyle olabileceğini, ibraya ilişkin genel kurul kararı mahkemece iptal edilmediğinden müvekkili aleyhine açılan davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin 09/06/1998 -03/01/2000 tarihleri arasında denetçilik 04/01/2000 - 31/07/2000 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği nedeniyle ibra edilmeme kararının da yasal dayanağının olmadığını, ibra edilmeme gerekçesinin 1999 ve 2000 yılına ait defterlerin ve yönetim kurulu karar defterinin kayyımlara teslim edilmemesi ve 2000 yılında ait ve ilgili vergi dairesine verilmiş mali tablosu bulunmadığı olduğunu, müvekkilinin 31/07/2000 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, bu nedenle ibra edilmeme gerekçesi olarak gösterilen defterlerin teslim etme keyfiyeti yerine getirilmesi fiilen ve hukuken mümkün olmadığını, kaldı ki 2000 yılında şirketin defter ve evraklarına mali polisçe el konularak tutanak tutulmadan götürüldüğünü, ayrıca şirketin yöneticilerinin 2000 yılında tutuklandığını, bazılarının 2001, bazılarının ise 2002 yılında tahliye olduğunu, bu nedenle de şirket organsız kaldığından müvekkiline herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğini, müvekkilinin denetçilik görevi ve yönetim kurulu üyeliği sırasında kendisinden beklenen tüm ihtimamı gösterdiğini, ayrıca şirketin zararda olup olmadığının belli olmadığını, davacının dava dilekçesinde şirkete ait evrakları inceleyemediklerini bu nedenle zararı tespit edemediklerini beyan ettiğini, zararı tespit edemeyen davacının müvekkilinin şirketi trilyonlarca lira zarara uğrattığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının şirketin defter ve kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini zira şirket 1999 yılında sermaye arttırımına gittiğini ve sermaye artışı gerçekleştirdiğini, defter ve kayıtları düzgün olmasa idi sermaye artışının gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını, ayrıca 2000 yılında şirkete kayyım atandığını şirketin bu tarihten sonraki faaliyetlerinden kayyumun sorumlu olduğunu, davacının dilekçesinde 1998-1999 va 2000 yıllarına ait yasal defter ile diğer kayıt ve belgelerin ibraz edilmediğini bu nedenle müvekkilinin kusurlu olduğunu ileri sürdüğünü, davacının bu iddiasının yersiz olduğunu, zira 22/12/1999 tarihinde şirketin devrinden sonra 2000 yılında ... ın hakim hissedarı ve diğer şirketlerine yapıldığı gibi mali şube tarafından şirketin defterlerine el konulduğunu, ve bu el koyma sırasında tutanak tutulmadığını, müvekkilinin denetçilik görevi sırasında yasanın aradığı tüm ihtimamı gösterdiğini, eğer bir zarar var ise denetçi icra organı olmadığından zararın denetçiden talep edilemeyeceğini, davacının 1998 yılına ait bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, şirketlerin ticari faaliyetinde kar edebilecekleri gibi zarar da edebilir , zarar eden şirketlerin zararlarının yönetim kurulu üyelerinden ve denetçilerden talep edilemeyeceğini, yöneticiler kasten veya ihmal sonucu şirketi zarara uğratırsa bu zararın yöneticiden istenebileceğini, müvekkilinin gerek denetçilik görevi sırasında gerekse yönetim kurulu üyeliği sırasında böyle bir eylemi olmadığından davacının da dilekçesinde müvekkiline somut bir kusur atfedemediğini soyut iddialarda bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar evrilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Usule ilişkin itirazlarında davacının müvekkili yönünden sorumluluk gerektiren fiil ve işlemlerin açık taleplerin bir bir belgelendirilmesi gerektiğini, bu nedenle öncelikle davacı tarafa kesin süre verilerek müvekkili yönünden dava dilekçesinin açıklatılmasına ayrıca bahsi geçen ve atıfta bulunulan delillerin ve belgelerin dava dosyasına sunulması gerektiğini, ayrıca zamanaşımı itirazında bulunarak TTK 309 maddesine göre davanın süresinde açılmadığını, esasa ilişkin beyanlarında ise davacının dava dilekçesinde müvekkilinin 12/05/1998 ile 02/06/1998 tarihleri arasında görev yaptığının belirtildiğini, müvekkilinin şirkette sadece 20 gün görev yaptığını, ancak dava dilekçesinde zararın 01/01/1998 ile 12/12/2000 tarihleri arasında meydana geldiğinin ileri sürüldüğünü, davacı taraf müvekkilinin görev yaptığı 20 günlük süre içinde şirkete nasıl zarar verdiği ve bu konuda dava dilekçesinde açıklamada bulunmadığını, müvekkilinin şirkete zarar verecek hiçbir eylemi ve işlemi olmadığını, bu nedenle kendisine sorumluluk davası açılamayacağını, ayrıca müvekkilinin 1998 yılı hesapları için 1999 yılında yapılan genel kurulda ibra edildiğini, bu ibranın yasal olduğunu, 14/03/2003 tarihinde yapılan genel kurul gündeminin 5. Maddesi ile müvekkilinin ibrasının kaldırılmasının hukuken geçerli olmadığını, ibranın kaldırılmasının ancak ibraya ait genel kurul kararının mahkemeden iptali sureti ile olabileceğini, ibraya ilişkin genel kurul kararı mahkemece iptal edilmediğinden açılmış olan davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin 02/06/1998 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığından defterlerin teslim edilmemesinden sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin 1998 yılına ait bilanço ile herhangi bir ilgisi olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... ve ... vekili davaya cevabında :
Davalı ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle usule ilişkin itirazlarda bulunarak davacının dava dilekçesinde sadece farazi iddialarla, somut bir ifade ve belge olmadan davasını açtığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davanın davacı tarafından davanın yasal süresi içinde açılmadığından zamanaşımı itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin beyanlarında ise ... AŞ nin muhasebe, diğer defter ve kayıtlarına 01/10/2000 tarihinde ...Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği talimatı doğrultusunda el konulduğunu, müvekkillerinin defter ve belglerei teslim edememesinde herhangi bir kusuru olmadığını, hukuki ve fiili imkansızların söz konusu olduğunu, şirketin defter ve kayıtlarının T.C Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları kurulu İstanbul Grup başkanlığı nezdinde olduğunu, şirkete Aralık 1999 tarihinde el konulması ile birlikte şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticilerinin tutuklandığını, müvekkillerinin şirketin defter ve kayıtlarına el konulması nedeniyle defter ve kayıtlarla hukuken ve fiilen herhangi bir ilişkisi kalmadığını, müvekkillerinin defter ve belgelerin ibraz edememesinde herhangi bir kusur ve kastının bulunmadığını, davacının bundan haberdar olmasına rağmen iş bu davanın gerekçesi içinde defter kayıtların sunulmamasını belirterek müvekkillerini sorumlu tutmaya çalışmasının davacının kötü niyetli olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkillerinin görevini o günün koşullarında layıkıyla yerine getirdiğini, müvekkillerinin kendisi dışında gelişen fiili ve hukuki imkansızlar sonucu şirketin yönetiminden sorumlu tutulmalarının yasa ve usule aykırı olduğunu, müvekkillerinin iş bu dava ile talep edilen zararın doğmasında herhangi bir kusuru, kastı bulunmadığını, ayrıca müvekkillerinin görevden ayrılmasından sonra yapılan işlemlerden sorumlu tutulmasının yasa ve usule aykırı olduğunu, 14/03/2003 tarihli olağan genel kurul toplantısının 5 ve 6. Maddelerinde yer alan kararların kanunun emredici hükümlerine, genel kurulun yapılışındaki şekle aykırı olduğundan mutlak butlanla sakat olduğunu, şirket defter ve kayıtlarına 2000 yılında el konulmasına rağmen bunların ibraz edilmemesi gibi bir gerekçe ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemesinin yasa ve usule aykırı olduğunu, ayrıca müvekkillerine toplantı gününün tebliğ edilmediğini, kendilerine cevap ve savunma hakkını kullanmalarının engellenerek müvekkillerinin ibra edilmemesi kararı olunduğu bu nedenle bu genel kurul kararının yasa ve usule aykırı olduğundan iş bu davanın dayanağı olamayacağını, şirketin defter ve belgelerine el konulduğu ve müvekkillerinin tutuklandığı tarihte şirketin mal varlıkları bulunan ticari faaliyette olan bir şirket olduğunu, müvekkillerinin davacının iddia ettiği gibi şirketi zarara uğratmasının fiilen ve hukuken imkansız olduğunu, şirketin doğmuş bir zararı söz konusu ise bu zararın nedenlerinden birisinin şirketin yönetim ve denetiminin ... ye geçmesinden sonra, ... yönetiminin şirketi gerektiği gibi yönetmemesinden veya yönetememesinden kaynaklanmış olabileceğini, kaldı ki ... yetkilileri şirketin zararlarının şirketin faaliyet alanlarının uzmanlık alanları olmadığından dolayı büyüdüğünü kendilerinin beyan ettiğini, davacının iş bu davaya açmada kötü niyetli olduğunu bu zarardan fon tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu beyan ederek davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER:
Taraflarca dosyaya sunulan belgeler, soruşturma ve kovuşturma dosyaları, kredi sözleşmeleri, bilirkişi incelemesi, taraf beyan ve açıklamaları ile tüm dosya kapsamı.
..., ..., SMMM ve emekli banka Müdürü ... ve ...tarafından hazırlanan 14.11.2008 tarihli bilirkişi raporunda;
"Davacı Şirkete ait ticari defter kayıtlarının bilirkişi Kurulumuzun incelemesine sunulmadığı ayrıca gerek dava konusu zarar talebi, gerekse dayanak olarak dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin, karşılaştırmalı ve objektif bir analiz ve değerlendirmeye elverişli, dolayayla da mali yönden analitik değerlendirmeye olanak sağlayacak nitelik taşımadığı,
Bu bağlamda, dava konusu talep miktarı kadar bir zararın bulunduğu ve bu zararın oluşumunda da davalıların sorumlu oldukları yönündeki Davacı taraf iddialarının, Davaci Şirket ticari defter kayıtları ve dayanağı belgeler bazında izah ve ispata muhtaç bulunduğu,
Diğer taraftan, genel kurulun ibra kararının kapsamına giren dönemlerdeki işlemlerden dolayı bu işlemleri yapan yönetim kurulu ve görev yapan denetçilerin hukuki sorumluluklar sona ermesi yönünde bir hukuki sonuç doğuracağının düşünüldüğü, zaten iddia edilen zararların da, dava sirketin normal piyasa faaliyetleri çerçevesinde yapılan ticari faaliyetleri dolayı ile doğmuş olacağından, ticari hayatta ekonomik bir başarının elde edilmesinin hukuken yönetim kurulu üyelerine yüklenecek hir yükümlülük olmadığı, olağan ticari faaliyetler dolayısı ile kar elde edilebileceği gibi zarar da elde edilebileceği, meydana gelen zarardan TTK ve diğer yasal hükümlere bir aykırılık olmadığı ve yönetim kurulu üyelerine bir kusur atfedilemediği sürece, tazminat sorumluluğunun da doğmayacağı, esasen Davalıların görev yaptığı sürecin bir bölümünü ilgilendiren ve Davacının bizzat onayladığı bilançolar göre 1999, 2000 ve 2001 yıllarında Davacı Şirketin zararının bulunmadığının da anlaşıldığı,"
Tespitlerine yar verilmiştir. Aynı heyet tarafından düzenlenen 17.12.2009 tarihli ek rapor ile 28.09.2012 tarihli ek raporda kök rapordaki tespit ve görüşlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı belirtilmiştir.
Bankacılık alanında uzman bilirkişiler ..., ... ve ... tarafından hazırlanan 08.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda;
"1) Huzurdaki davaya konu olayda; 217.712,67 TL lik ASIL VERGI; Vergi Dairesine ödenmediği gibi; asıl verginin gecikmesinden kaynaklanan faiz ve cezalarının da Vergi dairesine ödenmediği, görülmektedir. Yani; ASIL VERGİ miktarı Vergi Dairesine ödenmediği gibi; asıl verginin gecikmesinden kaynaklanan cezalarının da Vergi dairesine ödenmediği görülmektedir ki: bu durumda; Vergilerin ve gecikmelerinin ödenmemesinden kaynaklanan bir zararın da Şirket bünyesinde gerçekleşmediği anlaşılmakla; davalıların; ödenmeyen vergi ve cezalarından sorumlu tutulmalarının yerinde olmadığı,
Ödenmeyen Vergi asıllarından kaynaklanan Vergi Cezalarının Şirket tarafından ödenmesi halinde ise; Şirkette; ödenen miktar kadar zarar oluşaca ğından ve bu zarar; davalıların, vergiyi zamanında yatırmama kusurundan kaynaklandığı için; davalıların yatırılan bu ceza miktarından, müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulabilecekleri,
2) 10.600.000 CHF'lik Kredi Ege faktoring tarafından ... in kefaletine istinaden ... tan kullanılmış olup; (07.11.2000 de) vadesinde faktöring tarafından geri ödenmediği için; kefili ... tarafından ... 'a ödenmiştir. Kullanılan bu kredi ödenmediği için faktöring tarafından ... 'a 07.11.2000 tarihi itibariyle 4.274.018 YTL borçlu kalınmış; ancak (davacı) Faktoring Şirketinin bu krediye dayalı olarak herhangi bir zararı oluşmamıştır. Zarar; kredi bedelini ödeyen-ve faktöring Şirketinden tahsil edemeyen - ... bünyesinde oluşmuştur.
Dolayısıyla; oluşmayan ve faktöring hesaplarında yer almayan (... Hesaplarında yer alan) bir zararın; Kredinin kullanımı tarihlerinde, faktöring Şirketinde Yönetim ve Denetim Kurulu Üyesi olarak yer alan (davalı) Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerinden, Mali Mesuliyet yükleyerek tahsilinin istenmesinin yerinde olmayacağı,
3) 10.11.1998 tarihinde ... AŞ nin takibe intikal etmiş kredilerinin, ... AŞ ne devri amacıyla yapılan faktoring işlemlerinde yasa ile şart koşulan bir faktoring sözleşmesinin bulunmadığı, faktoringe konu temliklerin faturaya dayalı bir alacak olmadığı, bu işlemler ile; mal ve hizmet satışlarından doğmuş veya doğacak alacakların temellük edilmediği, tahsilinin üstlenilmediği,
Aksine;
Mevzuata ve faktoring şirketlerinin kuruluş ve işleyiş amaçlarına aykırı hareket edilerek, ...'in yasal takipte olan batak kredi alacaklarının, ... AŞ ne aktarılması amacını taşıdığı,
Faktoring Şirketini zarara sokucu nitelikte olan bu usulsüz işlemden kaynaklanan 1.891.772,84 YTL lik zarardan, Bu usulsüz işlemin yapılması Kararını veren;
Yönetim Kurulu Üyeleri;
-...
-...
-...
-... -... .... İle
Kararın alındığı, 28.10.1998 ve Ödemenin yapıldığı 10.11.1998 tarihlerinde görevli bulunan;
Denetim Kurulu Üyeleri;
-...,
-...,
-...,
...'nin
Ödemenin yapılmış olduğu 10.11.1998 tarihinden itibaren müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları gerektiği," sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Aynı heyetten alınan 07.11.2019 tarihli ek raporda kök raporda bulunan 1.891.772,84 TL lik zarar 1.197.245,48 TL olarak değiştirilmiş ve bunun dışındaki tespitler korunmuştur.
... tarafından sunulan 11.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda;
"Takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, dosyada yapılan inceleme neticesinde oluşan görüş ve kanaatimiz aşağıda yer almaktadır.
A. Genel Kurul Kararının İptali Davası Yönünden:
1) Genel kurul kararının iptali davasının 3 aylık yasal süresinin son günü içinde açıldığı, bunun yukarıdaki Yargıtay içtihadında benimsenen makul bekleme süresine de uygun olduğu,
2) İptal davasının açıldığı tarihte henüz açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığından davanın görülmesinin hukuka uygun olduğu, iptal davasından sonra açılan sorumluluk davasının mahkemece reddedilmemesi ve ibra sebeplerinin bu davada incelenmesi halinde, genel kurul kararının iptali davasının görülmesinde hukuki yarar kalmayacağı,
3) Somut uyuşmazlıkta, şirketin zararının sabit olarak tespit edilebildiği tek hususun, 01.01.1999-31.07.2000 dönemi için tahakkuk ettirilen vergi borcu olduğu, şirketin bir işlemden dolayı dahi zarara uğramış olmasının eski yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemesini ve haklarında sorumluluk davası açılmasını haklı kılar nitelikte değerlendirildiği, bu sebeple davacı şirketin kararı almasında hukuki yararı bulunduğu,
4) 14.03.2003 tarihli GK'da alınan; 1998 yılında verilen ibra kararının kaldırılması kararının hukuka ve yasaya uygun olmadığı, hüküm ifade etmediği, zira mülga kanun döneminde bir genel kurul kararını kaldıran yeni genel kurul kararının, ibra gibi kazanılmış hakları geçmişe etkili olarak ortadan kaldıramayacağının kabul edildiği, yeni kanunda ise bu kuralın kanun gerekçesinde açıkça düzenlendiği ve bir genel kurul kararının daha sonra alınan yeni bir kararla ortadan kaldırılması imkanının tümüyle hukuken mümkün olmaktan çıkarıldığı,
B. Sorumluluk Davası Yönünden:
1) Sorumluluk davasının süresinde açılıp açılmadığının tespiti için davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan mülga 6762 sayılı Kanun hükümlerine bakmak gerektiği, 309.maddeye göre tazminat istemek hakkının tabi olduğu zamanaşımı sürelerinin, davacının zararı ve sorumlu kişiyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl olduğu, bu durumda mahkemenin takdirine bırakmak üzere terditli olarak;
- ...'nin şirketin mevcut durumunu 28.02.2003 tarihli rapor ile öğrendiği kabul edilirse, bu bakımdan 08.01.2004 tarihinde açılan davanın öğrenmeden itibaren işleyen 2 yıllık süre içinde açıldığının belirtilebileceği,
- Şayet Sayın Mahkeme, ...'nin, şirkete el koyduğu 12.10.2000 tarihinden ya da şirketi devraldığı 19.12.2001 tarihinden itibaren bir araştırma yaparak şirketin zarar durumunu daha erken öğrenmekle yükümlü olduğunu kabul ederse; burada öğrenme tarihi kesin olarak tespit edilemeyeceğinden 2 yıllık süreye göre bir belirleme yapılamayacağı,
Nihai olarak her iki durum için de şirketi zarara uğratan olaylardan itibaren işleyecek 5 yıllık zamanaşımı süresinin aşağıdaki tarihlerde dolduğunun tespit edildiği;
Kredi yönünden 20.10.2003,
Takip dosyalarının temlik alınması yönünden 28.10.2003,
Vergi borcu yönünden 2004-2005,
Yasal defterlerin usulüne uygun tutulması yönünden 2005-2006.
Bu durumda, davanın açıldığı 08.01.2004 tarihi itibariyle Emlak Bankasından CHF türünde kullanılan kredi yönünden ve 65 adet takip dosyasının temlik alınması yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinin tespit edildiği,
Diğer taraftan, şirket adına sorumluluk davası açılabilmesi için bu yönde bir genel kurul kararı alınmış olması dava şartı olarak kabul edildiğinden, kanunda düzenlenen 2 ve 5 yıllık dava açma sürelerinin yanı sıra, 341/1 hükmüne göre tazminat davasının karar tarihinden itibaren 1 ay içinde açılmak zorunda olduğu, buna göre, 14.03.2003 tarihli genel kurulda alınan dava açma kararından itibaren 1 ay içinde, 14.04.2003 tarihine kadar yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat davasının açılmış olması gerekirken açılmadığı, davanın 08.01.2004 tarihinde, bu 1 aylık süre geçirildikten sonra açıldığının tespit edildiği,
2) Davalı yönetim kurulu üyelerinin şirketi zarara uğrattığı iddia edilen hususlar üzerinde yapılan incelemeler neticesinde;
- Şirket defter ve kayıtlarına ulaşılamıyor olmasının, ... kararıyla şirkete el konularak tüm defter ve kayıtların götürüldüğü dikkate alındığında, yönetim kurulunun bu defter ve kayıtları usulüne uygun tutmadığını göstermeyeceği, defter ve kayıtlar ile dayanağı belgeler incelenmeden usulüne uygun tutulup tutulmadığının tespit edilemeyeceği, bunların incelenememesinin davalılardan kaynaklanmadığı, sabit hale gelmeyen hususlar sebebiyle davalıların sorumluluğuna başvurulamayacağı değerlendirilerek, bu konuda önceki hukukçu bilirkişiler ile aynı görüşün benimsendiği,
- Davacı adına yüksek meblağlı kredi kullanılmasının, şirkete kaynak sağlamak adına şirketin pasifini artırmak niteliğinde olduğu, kredinin teminatsız olarak kullanılmadığı ve kredi borcunu ödeyen ... AŞ'nin borca batık takipli alacak dosyalarının devralındığı dikkate alındığında, söz konusu kefalet ve temlik işlemlerinin ortaklık yapılarıyla benzer olan ve organik bağlantı içinde bulunduğu anlaşılan şirketler arasında bir muhasebeleştirme işlemi mahiyetinde değerlendirilebileceği, üçüncü bir şirkete değil, kardeş şirketine kredi bedeli sebebiyle borçlu görünen davacı faktöring şirketinin bu işlem sebebiyle zarara uğrayıp uğramadığının nihai değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu ve görüş beyan edilemeyeceği,
- Davacı şirketin vergi borcu yönünden; dava konusu edilen 01.01.1999-31.07.2000 tarih aralığını kapsayan asıl vergi borcu 217.812,67-TL olduğu, 1.042.591,25- TL'nin ise 04.03.2009 tarihi itibariyle birikmiş gecikme zammı olduğu, şirkete 12.10.2000 tarihinde el konulduğu, bundan sonra şirketin 27.11.2001'e kadar kayyımlar tarafından yönetildiği ve sonra da ...'nin devraldığı dikkate alındığında, yönetim kurulu üyelerinin yalnızca yönetimi elinde bulundurduğu süre ile sınırlı olarak gecikme zammından sorumlu tutulabileceği, bu üyelerden de ancak vergi borcunu ödemekle görevlendirilen ve yasal temsilci sıfatıyla hareket edenlerin sorumlu tutulabileceği, bu üyelerin görevden alınmasından sonra şirketi yöneten kayyım ve ...'nin gecikme zammının kalan kısmından sorumlu olduğu, bu kapsamda VUK m.10 uyarınca ilgili yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olacağı miktarın; 01.01.1999-31.07.2000 tarih aralığı için tahakkuk eden 217.812,67-TL vergi borcunun 12.10.2000 tarihine kadar işleyecek gecikme zammı kadar hesaplanması gerektiği,
3) Somut olayda, yönetim kurulunun bütün halinde sorumluluğu söz konusu olmadığından; davalılardan, yalnızca davacı şirketi kusurlu davranarak zarara uğratanların ferden (bireysel/münferit) ve kendi aralarında müteselsilen sorumlu olduğu ve bireysel sorumluluk söz konusu olduğundan, davalılardan bir kısmı yönünden gerçekleştirilen feragatin diğer davalılara etkisinin bulunmadığı,
4) Tarafımıza verilen dosyalar arasında söz konusu işlemlere ilişkin bilgi ve belgeler yer almadığından hangi üyelerin karar alarak zarar doğuran işlemleri gerçekleştirdiğinin tespit edilemediği, davacı şirket defter ve kayıtları olmadan zarar miktarının net olarak tespit edilemeyeceği, zira yukarıda açıklandığı üzere yapılan işlemler o an için şirkete borç altına soksa bile uzun vadede şirket menfaatine sonuç doğurabileceği, bu sebeple davalıların kusur oranlarının da belirlenemediği, ancak önceki bilirkişi raporlarında; davalıların yönetim kurulunda görev aldığı dönemler tespit edilmiş olduğundan, en azından bu bilgilerden yola çıkılarak mahkeme denetimine elverişli olması bakımından yukarıdaki değerlendirmeler dairesinde sorumluluğuna başvurulabilecek kişilerin belirtilebileceği;
- Mahkeme, davacının ... AŞ teminatıyla ... Bankası'ndan kredi kullanmış olmasını bir şirket zararı kabul ederse, kredi işlemine karar veren ve işlemi icra eden yönetim kurulu üyelerinden ... ile ...'un, şirketin bu sebeple uğradığı zarardan müteselsilen sorumlu olduğu,
- Mahkeme, ... AŞ'deki batık icra dosyalarının temlik alınması dolayısıyla davacı şirketin zarara uğratıldığına kanaat getirirse, 65 adet takipli dosyanın temliki hakkında kararın alındığı 28.10.1998 tarihinde görevde olan ve temlik işlemlerini gerçekleştiren ..., ..., ..., ..., ...'in şirketin bu sebeple uğradığı zarardan müteselsilen sorumlu olduğu,
- Şirket vergi borcunun ödenmemesi dolayısıyla, vergi borcunun tahakkuk ettiği dönemde yasal temsilci sıfatıyla ödeme yapmakla yükümlü yönetim kurulu üyelerinin, tahakkuk eden 217.812,67-TL vergi borcundan 12.10.2000 tarihine kadar işleyecek gecikme zammıyla birlikte müteselsilen sorumlu olduğu, burada vergi borcunun ait olduğu 1999-2000 döneminde görevli kişilerin değil, borcun doğduğu ve muaccel hale geldiği dönemde görevde bulunan kişilerin sorumluluğuna gidilebilecek olmasına dikkat edilmesi gerektiği,
- 01.01.1999-31.07.2000 tarih aralığı için vergi borcunun hangi tarihte tahakkuk ettiğinin tarafımıza verilen dosyalar arasında bulunmadığından bilinemediği, tahakkukun tek bir işlemden kaynaklı mı olduğu yoksa birden fazla döneme mi ilişkin olduğunun da anlaşılamadığı, vergi borcu ödemekle yükümlü olan/görevlendirilen yönetim kurulu üyelerinin kimler olduğunun tespit edilemediği, vergi borcunun ödenmemesinin bu kişilerden mi yoksa şirketin ekonomik olarak zor durumda kalmasından mı kaynaklandığı anlaşılamadığından davalıların sorumluluğu yönünden bir belirleme yapılamadığı,
- Mahkeme denetimine elverişli olması bakımından; anılan döneme konu vergi borcunun her halükârda 30.07.2000'den sonra tahakkuk ettirilmiş olacağı dikkate alınırsa; ilgili süreçte yönetim kurulu üyeliği yapan kişilere ve bunların görev 
yaptıkları sürelere aşağıda yer verildiği, şayet mahkeme, dosya kapsamında eksik olduğunu belirttiğimiz hususları tespit edebilirse, bu kişiler arasından yasaya göre sorumlu tutulabilecek kişilerin de belirlenebileceği,"
Tespitlerine yer verilmiştir.
Davalı ... vekili tarafından ... tarafından hazırlanan uzman mütalaası dosyaya sunulmuştur.
2003/757 esas sayılı dosya mahkememizin 2004/1042 Esas sayılı dosyası üzerinden sehven tefrik edilmiş, daha sonra 2020/181 esasına kaydedilerek dosyanın mahkememizin 2004/1042 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
GEREKÇE :
2003/757 Esas sayılı asıl dosya yönünden;
Asıl dava, ...Anonim Şirketi (Şirket) 14.03.2003 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
1998 yılında alınmış ibra kararlarının 14.03.2003 tarihli genel kurul kararıyla kaldırılmasına karar verilmiştir. İptali istenen kararların, şirkete el konulmasından önce, şirketi zarara uğratma ihtimalinin bulunduğu düşünülen dönemde görev yapan yönetim kurul üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin 1998 yılına ilişkin ibra kararlarının, hesap tablolarının gerçek bilançolara dayanmaması nedeniyle iptali ve 1999-2001 arası döneme ait şirket defter ve kayıtları ile dayanağı belgelerin bulunamaması nedeniyle incelenememesi ve şirketin zararının bulunup bulunamadığının araştırılamaması dolayısıyla ibra edilmemeleri şeklindeki kararlar olduğu görülmektedir.
Somut olayda; genel kurul kararın iptali davası 16.06.2003 tarihinde açılmıştır. Davacı yönetici hakkındaki sorumluluk davası ise 08.01.2004 tarihinde açılmıştır. Bu durumda iptal davasının açıldığı tarihte henüz açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığından dava tarihi itibariyle davanın görülmesinde hukuki bir engel bulunmamaktadır. İptal davası açıldıktan sonra 08.01.2004 tarihinde birleşen ... 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin ... Esas sayılı dosyası ile sorumluluk davası açılmıştır. Sorumluluk davasının açılması ile ibra etmeme kararına konu hususlar bu dava da tartışılıp karar bağlanacağından, genel kurul kararının iptali davasının görülmesinde artık davacının hukuki yarar kalmamış ve bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden:
Birleşen dava, ... Şirketi (Şirket) yönetim ve denetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucu ortaya çıkan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekili 14.03.205 tarihinde ıslah yolu ile dava değerini artırmıştır.
Davacı şirketin en son 1998 hesap yılına ait olağan GK toplantısı 08.09.1999 tarihinde yapılmıştır. Şirkete 12.10.2000 tarihinde el konulmuş, kayyımlar 27.11.2001'e kadar görev yapmış, ... ise 19.12.2001'de şirketi devralmış ve ... tarafından atanan denetçiler 28.02.2003 tarihinde rapor hazırlamış, şirketin 1999, 2000, 2001 yıllarına ait genel kurulları ise ... tarafından 14.03.2003 tarihinde yapılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı Kanunun 309. Maddesine göre sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Sorumlular hakkında dava açma kararı 14.03.2003'te verilmiş, dava ise 08.01.2004'te açılmıştır.
Davacı tarafın 1998 yılına ilişkin ibra kararlarının, hesap tablolarının gerçek bilançolara dayanmaması nedenine dayanması, yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyaları ile birlikte değerlendirildiğinde 1998-1999 yılı itibariyle bilançoda meydana gelen zararı tespit etme imkanın bulunmadığı, bu nedenle zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığı, zararın tespiti mümkün ise bunun en erken ...'nin şirketin mevcut durumunu öğnrendiği 28.02.2003 tarihi olduğu ve davanın süresi içerisinde açıldığı, ibranın sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri kapsaması ile ibra kararının kaldırılmasının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmiştir.
Davacı adına yüksek meblağlı kredi kullanılmasının, şirkete kaynak sağlamak adına şirketin pasifini artırmak niteliğinde olduğu, kredinin teminatsız olarak kullanılmadığı ve kredi borcunu ödeyen ... AŞ'nin borca batık takipli alacak dosyalarının devralındığı dikkate alındığında, söz konusu kefalet ve temlik işlemlerinin ortaklık yapılarıyla benzer olan ve organik bağlantı içinde bulunduğu anlaşılan şirketler arasında bir muhasebeleştirme işlemi mahiyetinde değerlendirilebileceği, üçüncü bir şirkete değil, kardeş şirketine kredi bedeli sebebiyle borçlu görünen davacı faktoring şirketinin bu işlem sebebiyle zarara uğramadığı kabul edilmiştir. Kaldı ki bu işlemler zarar doğurucu olarak kabul edilse dahi aşağıda açıklandığı üzere zararı ve miktarını ispatlar defter ve kayıtlar sunulmamamıştır.
Vergi borcunun yasal yükümlülük olması nedeniyle şirketin fiili bir zararının bulunmaması, vergi cezalarının miktarı ve hangi dönme ilişkin olduğunun kesin olarak ortaya konulamaması ile şirket defter ve kayıtlarının davacı tarafça sunulamaması nedeni ile şirketin vergi cezalarını ödemede ödeme güçlüğü içerisinde olup olmadığı, vergi cezalarının neden ödenmediği ve vergi borcu ödemekle yükümlü olan/görevlendirilen yönetim kurulu üyelerinin kimler olduğunun tespit edilememesi nedeniyle vergi borcu yönünden şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu ispatlanamamıştır.
Davacı defter ve kayıtlar ile dayanağı belgeler, ... kararıyla şirkete el konulmasıyla birlikte şirketten götürüldüğü uyuşmazlık konusu değildir. Bu durumda yönetim ve denetim kurulu üyesi davalıların şirket defterlerine ulaşması, dosyaya bu defterleri sunması mümkün değildir. Dolayısıyla defter ve belgelerin sunulmamasında davalılara yüklenebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Davacı tarafça da defter ve kayıtlar dosyaya sunulmamıştır. Defter ve kayıtlar ile dayanağı belgeler incelenmeden usulüne uygun tutulup tutulmadığı tespit edilemez. Uyuşmazlığa konu işlemlere ilişkin bilgi ve belgeler eksiksiz olarak dosyaya sunulmadığından zarar bulunup bulunmadığı, hangi üyelerin karar alarak var ise zarar doğuran işlemleri gerçekleştirdiğinin tespit edilememiştir. Diğer yandan yapılan işlemler tek başına zarar olarak kabul edilemez zira o an için şirkete borç altına sokan bir işlem uzun vadede şirket menfaatine sonuç doğurabilecektir. Netice olarak defter ve kayıtlar incelenmeden davacı şirketin uğramış ise zararın varlığını ve miktarını tespit etmek mümkün değildir. (Benzer şekilde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2013/1682 E, 2013/18187 K,) Dolayısıyla davalıların görevli bulunduğu dönemde şirketi zarara soktukları iddia edilmişse de; davacı şirketin defterleri bulunamaması ve davacı tarafça sunulmaması, defterlere ulaşılamamada davalıların kusurunun bulunmaması ile davacı zararın varlığını, miktarını ve sorumlu yönetici, denetçileri ispatlayamadığından, 08.05.2017 ve 07.11.2019 tarihli bilirkişi raporlarında eksik ve yetersiz belgelere dayalı inceleme ile yapılan zarar hesabı hükme esas alınmayarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı ... vekili nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini açıklayarak ... 9. ATM ... Esas, ... Karar sayılı kararını emsal olarak sunmuştur. Emsal olarak gösterilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/2095 - 2019/4646 Karar sayılı ilamı ile onanmasına hükmedilmiş ancak onama kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmuş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Karar düzeltmede 2019/4031 Esas 2022/3869 Karar sayılı kararında "lehine vekalet ücreti hükmedilen davalılar yararına 5411 sayılı Yasa’nın 133/son fıkrası uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücreti taktiri doğru olmamış...Dairemizin 19.06.2019 tarih, 2018/2095 Esas-2019/4646 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, mahkemece verilen kararın açıklanan bu nedenle davacılar yararına düzelterek onanması gerekmiştir." gerekçesiyle maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. 5411 sayılı Yasa’nın 133/son fıkrası uyarınca davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-) Asıl davanın REDDİNE,
2-) Birleşen davanın REDDİNE,
Asıl davada :
3-)Asıl dava yönünden alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 7,88 TL harçtan mahsubu ile 72,82 TL harcın davacı müflis ... iflas idaresinden alınarak hazineye irat kaydına,
4-) Davalı ... vekili lehine 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı müflis ... iflas idaresinden alınarak iş bu davalıya verilmesine,
5-) Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerine bırakılmasına,
Birleşen davada :
6-) Birleşen davada davacı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
7-)Davalılar Müflis ... iflas idaresi, Müflis ... iflas idaresi, ..., ..., ..., ..., ..., ... kendisini vekille temsil ettiğinden iş bu davalılar vekili lehine 9.200,00 TL ( 5411 sayılı Yasa’nın 133/son fıkrası uyarınca maktu) vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalılara verilmesine,
8-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
9-)Asıl ve birleşen davada kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, duruşmada hazır bulunan taraf ve vekillerin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/11/2022

Başkan ... Üye ... Üye ... Katip
(e-imza) (e-imza) (e-imza) (e-imza)








Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi