
Esas No: 2014/17300
Karar No: 2014/17300
Karar Tarihi: 21/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RIDVAN UZUNTOK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/17300) |
|
Karar Tarihi: 21/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU |
Başvurucu |
: |
Rıdvan
UZUNTOK |
Vekili |
: |
Av. Recep
SELÇUK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; askerlik görevi sırasında askerliğe elverişsiz
raporu verilerek terhis edilme ile sonuçlanan olaylardan dolayı açılan
davalarda mahkemelerce hatalı değerlendirme yapılması, gerekçesiz karar
verilmesi, aleyhe yüksek vekâlet ücretine ve diğer yargılama giderlerine
hükmedilmesi, olaylara ilişkin etkin ve yeterli soruşturma yapılmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir. Bakanlık görüşü
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, topçu er olarak Ağrı 12. Mekanize Piyade Tugay
Komutanlığı Topçu Tabur Komutanlığı emrinde askerlik görevini ifa etmekte iken
ayaklarında oluşan rahatsızlık nedeniyle 3/5/2011 tarihinde Erzurum Mareşal
Çakmak Hastanesine sevk edilmiş; burada başlayan tedavi sürecinin sonunda
Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Hastanesinin 26/8/2011 tarihli raporu ile
hakkında askerliğe elverişsiz olduğuna karar verilmesi üzerine terhis
edilmiştir.
9. Başvurucu terhis edilmesinin ardından 15/11/2012 tarihli
dilekçesi ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) askerliğe elverişsiz hâle
gelmesinde idarenin sorumluluğunun bulunduğu iddiasıyla tazminat davası
açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde topçu er olarak Ağrı 12. Mekanize Piyade
Tugay Komutanlığı Topçu Tabur Komutanlığında askerlik görevini ifa ederken
ayaklarındaki rahatsızlık nedeniyle sevk edildiği Erzurum Mareşal Çakmak
Hastanesinde ilaç ve lazer tedavileri uygulanması yerine 4/5/2011 tarihinde
doğrudan ameliyata alındığını; hatalı ameliyat sonrası 6/5/2011 tarihinde
yaraları tam iyileşmeden bir ay hava değişimi izniyle taburcu edilip Erzurum
Asker Kabul ve Toplama Merkezinde olumsuz koşullarda tutularak memleketi
Gaziantep"e gönderildiğini belirtmiştir. Başvurucu; burada yumuşak doku ve buna
bağlı oluşan akciğer enfeksiyonları nedeniyle hayati tehlike arz edecek durumda
12/5/2011 tarihinde Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesinde yoğun bakıma
kaldırıldığını, ardından Gaziantep Üniversitesi Hastanesine sevk edildiğini
ifade etmiştir. Başvurucu; Üniversite Hastanesinin 6/6/2011 tarihli raporu ile
bir ay istirahat aldığını, raporun İskenderun Askeri Hastanesince
onaylandığını, bir aylık istirahatin ardından sevk edildiği Erzurum Mareşal
Çakmak Hastanesinin 13/7/2011 tarihli raporu ile bir ay hava değişimi izni
aldıktan sonra nihayetinde GATA Hastanesinde tedavi görerek bu Hastanenin
26/8/2011 tarihli raporu ile askerliğe elverişsiz olduğuna karar verilmesi
üzerine terhis edildiğini ifade etmiştir.
10. Başvurucu bu bağlamda askerliğe elverişsiz hâle gelmesi ile
neticelenen olaylarda hatalı tedavi ve ameliyat ile erken taburcu edilmesinden
ve bu hâliyle Asker Toplama Merkezinde tutulması sonucu sakatlığa maruz
kalmasından davalı Millî Savunma Bakanlığının sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
Başvurucuya göre askerî hastanelerde tedaviler çok uzun sürmüştür. Ayrıca
yaşanan olaylar ile ilgili adli soruşturma da devam etmektedir. Başvurucu bu
çerçevede 80.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiş
ve yeterli ödeme gücünden yoksun olduğu için adli yardım talebinde bulunmuştur.
11. Açılan dava AYİM İkinci Dairesinde görülmeye başlanmış,
başvurucunun sunduğu ekonomik durumuna ilişkin belgelerin değerlendirilmesi
sonucu 19/12/2012 tarihli ara karar ile adli yardım talebinin kabulüne karar
verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
12. Yargılama sürecinde başvurucunun terhis edilmesine sebep
gösterilen hastalığı ile ilgili ayrıntılı bilirkişi raporu düzenlenmesi
istenmiştir. Mahkeme; hazırlanacak bilirkişi raporunda söz konusu hastalığın
askerlik öncesinde yapılan muayenelerde tespit edilip edilemeyeceğinin, ortaya
çıkış sebeplerinin, bu sebeplerde askerlik hizmetinin etkisinin olup
olamayacağının ve tedavi sürecinde herhangi bir ihmal veya hata yapılıp
yapılmadığının tespit edilmesini istemiştir.
13. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Ana
Bilim Dalında görevli öğretim üyelerince düzenlenen rapor Mahkemeye sunulmuş,
tarafların rapora karşı itiraz ve beyanları alınmıştır. Mahkeme; tarafların
beyanlarını alarak yaptığı değerlendirme sonucunda söz konusu bilirkişi
raporunun yeterince açık ve net olduğunu, ilmî veriler ile yerleşmiş
içtihatlara uygun bulunduğunu belirtmiş ve bu beyanlara itibar etmeyeceğini
açıklamıştır.
14. Bu kapsamda AYİM İkinci Dairesi 19/2/2014 tarihli kararı ile
davanın reddine, daha önce kabul edilen adli yardım kararının kaldırılmasına
karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında öncelikle dava konusu süreci
özetlemiş; devamında bilirkişi raporuna göre idari mercilerin ve sağlık hizmeti
veren birimlerin teşhis, uygulanan cerrahi ve tıbbi tedavi ve bakım
hizmetlerinde herhangi bir yanlışlık, gecikme veya eksiklik tespit edilmediğini
vurgulamıştır. Ayrıca Mahkeme, davanın reddi gerekçesinde başvurucu tarafından
dava dosyasına sunulan epikriz raporuna da dayanmıştır. Bu raporda başvurucunun
askerlik hizmetine başlamadan önce söz konusu hastalığı ile ilgili şikâyetinin
olduğunun kayıt altına alındığı görülmektedir.
15. AYİM İkinci Dairesi davanın reddi kararında ayrıca yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına hükmetmiştir. Buna göre karar
tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin
10. ve 12. maddeleri uyarınca hesaplanan maddi tazminat yönünden 8.450 TL,
manevi tazminat yönünden maktu 1.500 TL olmak üzere toplam 9.950 TL avukatlık
ücretinin başvurucudan tahsiline karar verilmiştir.
16. Başvurucu; davanın reddi üzerine aynı Daireden karar
düzeltme talebinde bulunarak esasa ilişkin itirazlarını ortaya koymakla birlikte
sunduğu ek dilekçe ile yeterli ödeme gücü olmadığını ve bu kapsamda yargılama
giderlerinden 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca muaf tutulmasını talep etmiştir.
17. AYİM İkinci Dairesi 24/9/2014 tarihli kararı ile karar
düzeltme istemini reddetmiş ve 226 TL para cezasının başvurucudan tahsiline
karar vermiştir.
18. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilam başvurucuya
27/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 4/11/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Anayasa"nın 125. maddesinin son fıkrası şöyledir:
""İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan
zararı ödemekle yükümlüdür.""
20. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu"nun 52. maddesi şöyledir:
"Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.""
21. 1602 sayılı mülga Kanun"un 56. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
""Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde;
İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
...bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım ...
ilişkin hükümleri uygulanır.""
22. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Danıştay
ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit
incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum
gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini
taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların,
ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.""
23. 2577 sayılı Kanun"un 28. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"1.
Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare,
gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre
hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.
2. Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda
hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve
yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde
bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci
fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada
belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde
infaz ve icra olunur. "
24. 6100 sayılı Kanun"un "Adli
yardım talebinin kaldırılması" kenar başlıklı 338. maddesi
şöyledir:
"(1) Adli yardımdan yararlanan kişinin mali durumu
hakkında kasten veya ağır kusuru sonucu yanlış bilgi verdiği ortaya çıkar veya
sonradan mali durumunun yeteri derecede iyileştiği anlaşılırsa adli yardım
kararı kaldırılır."
25. 6100 sayılı Kanun"un "Adli
yardımla ertelenen yargılama giderlerinin tahsili" kenar
başlıklı 339. maddesi şöyledir:
"(1) Adli yardım kararından dolayı
ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip
sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin
haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl
içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
(2) Adli yardım kararından dolayı Devletçe
ödenen veya muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan
yararlananın mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme,
hükümde tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir."
26. 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu
ve Yargılama Usulü Kanunu"nun 111. maddesi şöyledir:
"Askerî savcı tarafından verilip süresi
içinde itiraz edilmeyen veya itiraz edilip de süresi içinde itiraz
edilmediğinden veya sebep gösterilmediğinden hakkındaki itiraz reddolunmuş bulunan kovuşturmaya yer olmadığı kararı
üzerine, Millî Savunma Bakanı soruşturmaya devam edilmesi veya kamu davası
açılması hususlarında askerî savcıya emir verebilir.
Kamu davasının açılması hususunda verilecek
emir üzerine askeri savcı, soruşturma yapmaksızın iddianame ile kamu davasını
açar."
27. 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri
ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname "nin 14. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Tahkim usulüne tabi
olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili
sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri,
hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu
davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve
takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar
üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 21/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu; Türk Silahlı Kuvvetlerinde er olarak askerlik
hizmetini ifa ederken yaşadığı rahatsızlık üzerine yanlış tedavi uygulanması ve
hatalı ameliyat yapılması, iyileşmeden taburcu edilmesi, taburcu edildikten
sonra şartları uygun olmayan Asker Toplama Merkezinde bekletilmesi nedenleriyle
sakat kalarak askerliğe elverişsiz hâle geldiğini belirtmiş ve idarenin
sorumluluğuna dayanarak açtığı tazminat davasında hükme esas alınan bilirkişi
raporunun eksik incelemeye dayandığını ileri sürmüştür. Başvurucuya göre yeni
bir bilirkişi raporu alınması talebinin ve rapora ilişkin diğer itirazlarının
dikkate alınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.
30. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek
değildir. Bilirkişi raporu ve benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve
değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Sencer
Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68). Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
kişilerin davalarının hakkaniyete uygun olarak görülmesini isteme hakları
güvence altına alınmıştır. Hakkaniyete uygun bir yargılama için yargılama
makamları, taraflarca ileri sürülen iddiaları ve gösterilen delilleri gereği
gibi incelemek zorundadır (Mehmet Çelikkıran, B. No:
2013/9648, 20/1/2016, § 28).
31. Bu çerçevede mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve
inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek
Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi, başvuru
konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını değerlendirmektir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt
Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1213, 4/12/2013, § 27).
32. Başvurucu açtığı davada, askerlik hizmeti sırasında
ayaklarında meydana gelen rahatsızlığın hatalı tedavi, yanlış ameliyat
sonrasında iyileşmeden taburcu edilme ve uygunsuz koşullarda bekletilme
nedenleriyle sakatlığa dönüştüğünü ileri sürmüş; AYİM ise dava dilekçesine
eklenen epikriz raporunda başvurucunun rahatsızlığına ilişkin şikâyetinin
askerlik öncesinde de mevcut olduğunun belirtildiğine dikkat çekmiş;
dolayısıyla rahatsızlığın askerlik hizmetinden kaynaklanmadığına kanaat
getirmiş; ayrıca hazırlattığı bilirkişi raporundarahatsızlığa
yönelik teşhis, uygulanan cerrahi ve tıbbi tedavi ile bakım hizmetlerinde
herhangi bir yanlışlık, gecikme veya eksiklik tespit edilmediği yönündeki
belirlemeleri dikkate almış ve bu doğrultuda zararlı sonucun idareye
yüklenebilmesine imkân sağlayan nedensellik bağının olmadığı gerekçesiyle
davanın reddine hükmetmiştir. Ayrıca bilirkişi raporuna karşı başvurucunun
itirazlarını alarak yaptığı değerlendirmede de raporun olayın aydınlatılması
için yeterli olduğuna kanaat getirdiğini açıklamıştır (bkz. §§ 13, 14).
33. Dolayısıyla söz konusu şikâyete ilişkin inceleme sonucu
yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında AYİM tarafından yapılan
değerlendirmenin başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik bir
ihlal oluşturmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
34. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
35. Başvurucu, AYİM İkinci Dairesinin 24/9/2014 tarihli karar
düzeltme isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesiz olduğunu belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye"nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme"nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı
güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
37. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, §
76).
38. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi kullanarak
veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından
yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No:
2013/5486, 4/12/2013, § 57).
39. Somut olayda kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda
değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin (bkz. § 14) uygun bulunduğu dikkate
alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu
anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılama Giderleri ve Karar Düzeltme Para
Cezası Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu, yargılama devam ederken yeterli ödeme gücünden
yoksun olması nedeniyle adli yardım talebinin kabul edildiğini ancak davanın
reddedilmesinin ardından aleyhine yargılama giderlerine hükmedildiğini
belirtmiştir. Başvurucu; ekonomik durumunun yargılama giderlerini karşılamaya
yeterli olmadığını, 6100 sayılı Kanun"un 339. maddesi uyarınca aleyhine
yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini ve derece mahkemesince de bu
konuda bir değerlendirme yapılmadan karar verildiğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Yukarıda yer verildiği üzere (bkz. § 31) kişinin mahkemeye
başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka
ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye
erişim hakkını ihlal edebilir.
43. Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkının unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkının tam olarak gerçekleşebilmesi için gerekli yargılama
giderlerini hiç veya ekonomik açıdan sıkıntıya düşmeksizin ödeyemeyecek durumda
bulunan kişilere "sosyal devlet" ilkesi uyarınca mali kolaylık
sağlanması gerekir. Bu gereklilik ise "adli yardım" kurumu ile mümkün hâle gelir.
44. Adli yardım, yargılamanın başında haklı olduğu izlenimi
uyandıran kişinin ekonomik sebeplerle bir davanın külfetlerinden geçici olarak
muaf tutulması anlamına gelmektedir. Ancak adli yardımın bu geçici niteliği,
yargılamanın sonunda adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması durumunda
başta muafiyet sağlanan yargılama giderleri ile sorumlu tutulmasını
gerektirmektedir.
45. Bununla birlikte kanun koyucunun 6100 sayılı Kanun"un 339.
maddesi ile yargılamayı yürüten mahkemelere, adli yardımdan yararlanmış olan
kişinin yargılama giderlerine mahkûm edilmesi hâlinde bu giderleri en çok bir
yıl içinde aylık eşit taksitlerle ödemesi yönünde ya da bunların ödenmesinin
kişinin mağduriyetine sebep olacağı "açıkça anlaşılırsa" bu kişiye
ödemeden kısmi veya külli muafiyet tanınabileceği yönünde hüküm
kurulabilmesi imkanını tanıdığı (bkz. §25) anlaşılmaktadır. Anılan madde
gerekçesine göre ise bu olanakların uygulanması noktasında takdirin de derece
mahkemelerine bırakıldığı görülmektedir.
46. Somut olayda AYİM İkinci Dairesi, başvurucunun ekonomik
durumuna ilişkin olarak sunduğu bilgi ve belgeleri değerlendirip adli yardım
talebinin kabulüne karar vererek yargılama işlemlerini sürdürmüştür.
Dolayısıyla başvurucu, davasının görülmesi bakımından herhangi bir imkândan
mahrum kalmamıştır. Mahkeme, davanın reddi sonucunda ise adli yardım kararının
kaldırılmasına hükmetmiş; yargılama giderleri yönünden geçici muafiyet tanıdığı
başvurucuyu davanın sonunda bu giderlerden sorumlu tutmuştur. Bununla birlikte
mahkeme 6100 sayılı Kanun"un 339. maddesi ile sağlanan olanaklardan
başvurucunun yararlandırılması yönünde değerlendirmede bulunmamış, ayrıca başvurucu
söz konusu Kanun maddesinin uygulanması istemini karar düzeltme aşamasında da
ortaya koymuş ancak bu aşamada da istem yönünde değerlendirme yapılmamıştır.
47. Olayda başvurucunun adli yardım talebinin yargılamanın
başında kabul edildiği ve yargılama masraflarına ilişkin geçici muafiyet ile
davasını gördürme imkânına kavuştuğu anlaşılmaktadır. Belirtildiği gibi ilgili
kanuni düzenleme kapsamında, yargılama giderlerinden muaf tutulma talebinin
değerlendirilmesi de öncelikle derece mahkemelerinin takdirindedir (bkz. § 45).
Bu kapsamda derece mahkemelerinin yargılama giderlerine yönelik değerlendirmesi
nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının
açık olduğu kanaatine varılmaktadır.
48. Öte yandan başvurucu, karar düzeltme talebinin reddi üzerine
aleyhine 226 TL para cezasına hükmedildiğini belirterek bu durumun hak arama
özgürlüğüne ve adil yargılanma hakkına ihlal oluşturduğunu ileri sürmüştür.
49. Anayasa Mahkemesi; daha önce başvurucunun şikâyeti ile aynı
nitelikte şikâyetler içeren başvuru dosyalarında karar düzeltme para cezası
miktarının gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı
olduğunu ve başvurucular üzerinde ağır bir yük oluşturmadığını, dolayısıyla söz
konusu yaptırımın mahkemeye erişim hakkına bir engel teşkil etmediğini
belirterek bu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ilişkin kararlar
vermiştir (Mustafa Kemal Sungur,
B. No: 2013/2507, 6/3/2014, §§ 36-42; Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39).
50. Somut olayda da Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen
kararlarında ortaya koyduğu ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir yan
bulunmadığı anlaşıldığından ihlal iddiasına konu edilen karar düzeltme para
cezası miktarının gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından
orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmayacağı görülmüştür.
Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu
anlaşılmaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Aleyhe Hükmedilen Vekâlet Ücretinin İcra
Yolu ile Takibi Nedeniyle Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
52. Başvurucu
ayrıca yukarıda süreci özetlenen davadan başka (bkz. §§ 9-17), sakat kalmasına
neden olan olaylar nedeniyle kendisine vazife maluliyeti aylığı bağlanması
istemini reddeden Sosyal Güvenlik Kurumu işleminin iptali için AYİM Üçüncü
Dairesinde bir dava daha açtığını belirtmiştir. Başvurucuya göre bu davanın
reddedilmesi sonucu aleyhine 1.200 TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmiş;
davalı idare bu tutarı tahsil etmek için doğrudan icra yoluna müracaat etmiş ve
bu nedenle başvurucu ilave masraflara katlanmak zorunda kalmıştır. Başvurucu,
2577 sayılı Kanun"un 28. maddesi uyarınca idarelerin mahkeme kararı ile
herhangi bir ödeme yapmaları gerektiği durumlarda idareler aleyhine doğrudan
icra yoluna gidilemediğini, bu durumun ise eşitlik ilkesine aykırı olduğunu
ileri sürmüştür.
53. Başvurucu,
başvuru formunda bu şikâyetinin kaynaklandığı dava ve icra sürecine ilişkin
olayları sırasına göre anlatan herhangi bir bilgiye yer vermemiş; yalnızca
şikâyetini ortaya koymuş ve ilgili mahkeme kararları ile 3/6/2014 tarihli icra
emrini bireysel başvuru dosyasına ek olarak sunmuştur.
54. Bireysel başvuru yolunun ikincil olma niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili yargısal mercilere usulüne uygun
olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra
İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
55. Bu kapsamda başvurucunun icra emrine karşı hukuk sisteminde
mevcut yargısal yolları tükettiğine dair Anayasa Mahkemesine herhangi bir
açıklamada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Oysa başvurucunun bireysel başvuruya
konu ettiği bu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli
mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve
kanıtları zamanında bu makamlara sunması gerekmektedir.
56. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Etkili ve Yeterli Soruşturma Yapılmadığına
İlişkin İddia
57. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine sunduğu 15/1/2015 tarihli ek
beyan dilekçesi ile sakat kalmasına neden olaylardan dolayı 5/1/2012 tarihinde
askerî savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu belirtmiştir. Başvurucu; askerî
savcılığın 12/11/2012 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini, bu
karara itiraz ettiğini ve askerî mahkemenin 10/12/2012 tarihinde savcılığın
kararını kaldırdığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre bu karar kendisine
tebliğ edilmeden askerî savcılık 27/2/2013 tarihinde tekrar kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiş, itiraz sonucunda ise askerî mahkeme 15/4/2013
tarihinde itirazı reddetmiştir. Başvurucu bu defa 10/5/2013 tarihli dilekçesi
ile353 sayılı Kanun"un 111. maddesi (bkz. § 26) uyarınca talepte bulunduğunu,
bu talebin de reddedildiğini Millî Savunma Bakanlığının 18/12/2014 tarihli
yazısı ile öğrendiğini belirtmiş ve bu kapsamda sakatlanmasına neden olan
olaylar ile ilgili etkili soruşturma yapılmadığını ileri sürmüştür.
58. Başvurucu ek beyan dilekçesi ekinde ilgili savcılık ve
mahkeme kararları ile Millî Savunma Bakanlığının 18/12/2014 tarihli yazısının
onaylı örneklerine yer vermiştir.
59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında bireysel başvurunun başvuru yollarının
tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
60. Somut olayda başvuru yolları, KKK 9. Motorlu Piyade Tugay
Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 15/4/2013 tarihinde askerî savcılık tarafından
yapılan soruşturma sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara
yapılan itirazı kesin olarak reddetmesi ile tüketilmiştir. Dosya kapsamından bu
kararın başvurucuya tebliğ tarihi anlaşılmamakla birlikte başvurucunun en geç
Millî Savunma Bakanlığı aracılığıyla 353 sayılı Kanun"un 111. maddesi uyarınca
Millî Savunma Bakanınca soruşturmaya devam edilmesi için askerî savcıya emir
verilmesi talebinde bulunduğu 10/5/2013 tarihinde nihai kararı öğrendiğinin
kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla başvuru yolunun tüketildiği tarihin
nihai kararı öğrenme tarihi olan 10/5/2013, ek beyan tarihinin de 15/1/2015
olduğu gözetildiğinde bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük sürenin
geçtiği anlaşılmaktadır.
61. Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik koşullarıyönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
F. Aleyhe Hükmedilen Vekâlet Ücreti Nedeniyle
Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
62. Başvurucu; açtığı davanın reddi sonucunda, tazminat
miktarına göre toplam 9.950 TL vekâlet ücretine hükmedildiğini oysa davayı
açtığı 15/11/2012 tarihinde askerî idari yargıda henüz ıslah müessesesi
bulunmadığından olası hak kayıplarının önüne geçmek için tazminat miktarının
yaklaşık bir değer üzerinden belirlendiğini, bu meblağın mahkemeye erişim
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
1- Kabul Edilebilirlik
Yönünden
63. Başvurucunun aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin
mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği yönündeki şikâyeti açıkça dayanaktan
yoksun olmayıp başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun
bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
64. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
65. İdari ve askerî idari yargıda görülen davalarda talep edilen
tazminat miktarlarının reddedilen kısmı üzerinden nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye
erişim hakkını ihlal edebileceği Anayasa Mahkemesinin benzer olaylara ilişkin
birçok kararında ortaya konmuştur (İbrahim
Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014; Mehmet Tekin, B. No: 2013/7611, 20/5/2015; Nevriye Sağır ve Salim Sağır, B. No:
2014/6129, 20/5/2015).
66. Bu kararlarda idari ve askerî idari yargıda 15/11/2012
tarihinden önce ıslah imkânının bulunmadığı gözetilerek tarafların ileride hak
kaybına uğramamak için dava talep miktarlarını yüksek tutmalarından kaynaklı olarak
reddedilen kısım üzerinden aleyhlerine yüksek tutarlarda vekâlet ücretine
hükmedilmesinin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır (İbrahim Can Kişi, § 44; Mehmet Tekin, § 62; Nevriye Sağır ve Salim Sağır, § 29).
67. Somut olayda başvurucunun dava açtığı sırada ıslah imkânının
olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebini yüksek tuttuğu, talep
edilen ancak yargılama sonucunda reddedilen maddi ve manevi tazminat tutarı
üzerinden 9.950 TL avukatlık ücretini davalı idareye ödemek zorunda kaldığı görülmüştür.
Dolayısıyla somut olayda da Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verdiği
yukarıda belirtilen (bkz. §§ 65, 66) kararlarda belirlediği ilkelerden
ayrılmayı gerektirecek bir durumun olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda
başvurucu aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin ölçülü olmadığı ve mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
68. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
G. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
69. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
“Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
70. Başvurucu; ihlallerin tespitini, maddi ve manevi tazminata
hükmedilmesini, karar düzeltme aşamasında para cezasına hükmedilmesini öngören
düzenlemelerin iptaline karar verilmesini istemiştir.
71. Başvurucu ayrıca 3/3/2016 tarihinde sunduğu dilekçe ile
Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru incelemelerinde ihlal kararı verilmesi
hâlinde tazminata ve yargılama giderlerine hükmedilirken bu ödemelerin dört ay
içinde yapılmaması hâlinde yasal faiz işletilmesine karar verildiğini oysa
mevcut yasalar uyarınca işletilecek faizin olay tarihinden veya idareye ödeme
için yapılan başvuru tarihinden ya da karar tarihinden itibaren işletilmesi
gerektiğini, yaptığı başvuru bakımından ihlal kararı verilmesi hâlinde bu
hususun değerlendirilmesini talep etmiştir.
72. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
73. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından
salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
74. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
75. Bireysel başvuru yolu, Anayasa"da belirtilen hakları ihlal
edilenlere tanınan özel bir hak arama yolu olup yöntem ve sonuçları itibarıyla
diğer hak arama yollarından farklı istisnai bir yoldur. Nitekim 6216 sayılı
Kanun"un 50. maddesi ile kanun koyucunun ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlal
ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için Anayasa Mahkemesine takdir hakkı
tanıdığı görülmektedir. Buna göre ihlal sonucunun ortadan kaldırılmasında
izlenecek yöntemi belirleme yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir. Anayasa
Mahkemesi de özellikle tazminata veya yargılama giderlerine yönelik hüküm
oluştururken AİHM uygulaması ile benzer bir yaklaşımı izlemektedir (benzer AİHM
kararları için örnek olarak bkz. Nina Kutsenko/Ukrayna, B. No: 25114/11, 18/7/2017; Sklyar/Rusya, B. No: 45498/11, 18/7/2017; Dökmeci/Türkiye, B. No: 74155/14,
6/12/2016). Sonuç olarak başvurucunun yargılama masraflarına ve hükmedilecek
tazminata işletilecek faizin başlangıç tarihine ilişkin talebinin yerinde
olmadığı değerlendirilmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılama giderleri ve karar düzeltme para cezası nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Aleyhe hükmedilen vekâlet ücretinin icra yolu ile takibi
nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Etkili ve yeterli soruşturma yapılmadığına ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
6. Aleyhe hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.