
Esas No: 2010/8-283
Karar No: 2010/340
Karar Tarihi: 23.06.2010
Tapu İptali ve Tescil - Tapuda Kayıtlı Olmayan Taşınmaz Malların Tespiti - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/8-283 Esas 2010/340 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2010/8-283 E., 2010/340 K.
Hukuk Genel Kurulu 2010/8-283 E., 2010/340 K.
- TAPU İPTALİ VE TESCİL
- TAPUDA KAYITLI OLMAYAN TAŞINMAZ MALLARIN TESPİTİ
- 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 429 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "Tapu İptali ve Tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.09.2007 gün ve 223-544 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 20.03.2008 gün ve 1054-1485 sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, satınalma ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 71 kadastro parselinden imar yolu ile oluşan ve hatalı imar uygulaması sonunda davalı adına tescil edilen 8801 ada 6 parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu parselin imar sonunda davalı adına tescil edildiği, imar uygulamasına ilişkin işlemler iptal edilmedikçe bu davanın görülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; satınalma ve zilyetliğe dayalı TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükümleri uyarınca iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Dosya içindeki kayıt ve belgelerden uyuşmazlık konusu taşınmazın öncesi olan 71 parsel, 03.02.1970 tarihinde kadastro yolu ile tarla niteliğinde Fatma Özel adına tespit ve tescil edilmiş, 185/4530 payı 05.02.1991 tarihinde pay satışı yoluyla davacı Mustafa Kocataşar"a satılmış, davacı tarafından bu pay 09.12.1992 tarih 6744 yevmiye numaralı satış ile davalı Mehmet Şavk"a devredilmiş, dava konusu 8801 ada 6 parsel, 23.03.2000 tarihinde yapılan imar uygulaması sonunda kargir ev ve arsa niteliğinde Mehmet Şavk adına tescil edilmiştir. Davacı vekili dilekçesinde, özel parselasyon planında 14 ve 15 numaralı parsel olarak gösterilen bölümlerin vekil edenine ait olduğunu, 15 parselin tapuda pay satışı suretiyle davalıya devredilen yer olup imar uygulaması nedeniyle 8801 ada 5 parsel numarası alarak DSİ"ye tahsis edildiğini, dava konusu 8801 ada 6 parselin özel parselasyonda 14 numara ile gösterilen bölüme isabet ettiğini, davalı ile ilgisi bulunmadığını, imar işleminin hatalı olduğunu bildirmiştir. Mahkemece parselin oluşumuna esas olan idari işlem iptal edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava; mülkiyet hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Kural olarak mülkiyet hakkının tanınmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davası genel mahkemelerde açılır. Dava konusu parselin esası olan imar işleminin idari nitelikte bulunduğu hususunda hiçbir kuşku bulunmamaktadır. İmar uygulamasına ilişkin işlemin iptali aynı ada içinde imar uygulaması sonucu oluşturulmuş bulunan tüm parsellerin durumunu etkileyeceği gibi imar bakımından da kargaşa yaratır. Bundan ayrı, taraflar bakımından imar uygulamasına ilişkin işlemin kesinleştiği tarihten itibaren idari yargı yerinde dava açma süresi de geçmiş bulunmaktadır. İmar uygulamasının iptalinden sonra davanın açılması öngörüldüğü taktirde hak arama yolu kapanmış olacaktır. Tüm bu nedenlerden ötürü mülkiyete ilişkin bulunan uyuşmazlık imar uygulaması iptal ettirilmeden genel mahkemelerde görülebilmelidir. Taraf delilleri toplanarak elde edilen sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir…
….)
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı haricen satın aldığı taşınmazın imar uygulaması sırasında hataen davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuş, davalı ise imar uygulaması sonucu adına kaydedilen yerin tapulu yeri olduğundan bahisle davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece "…
… belediye tarafından yapılan imar uygulaması iptal edilmeden bu uygulamaya dayalı olarak oluşan davalı tapusunun iptalinin mümkün olmadığı önce davacı tarafından bu uygulamanın iptali için dava açılması gerektiği davacı tarafından bu yola gidilmeden doğrudan doğruya imar uygulaması sonucu oluşan tapu kaydının iptali istenemeyeceği…
…" gerekçesi ile davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme aynı gerekçe ile önceki kararında direnmiştir.
Her ne kadar bozma ilamında, "…
…mülkiyete ilişkin bulunan uyuşmazlık imar uygulaması iptal ettirilmeden genel mahkemelerde görülebilmelidir…
…" denilmiş ise de bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Bu kural imar işlemine itiraz söz konusu olduğunda dikkate alınacak bir kuraldır. İmara bir itiraz olmaksızın, imara yansıyan mülkiyet durumuna itiraz olduğu taktirde meseleyi ikiye ayırarak incelemek gerekir. Birincisinde; imarın dayanağı olan kadastral çapta davacının bir hakkı olmasına ve usulüne uygun olarak imar işlemi tebliğ edilmesine rağmen idari yargıda imarın iptali için dava açılmamış ise artık adli yargıda, kadastral çaptaki hakka dayanılarak iptal-tescil davası açılmasına olanak bulunmamaktadır. Çünkü imar, idari yolla yeni bir hukuki durum yaratmaktadır. Yeni oluşan bu hukuki durumun imar işlemi idari yargıdan iptal edilmedikçe ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi mümkün değildir.
İkincisi ise; imara dayanak teşkil eden kadastral parselde davacının imara yansıtılabilecek hakkının bulunmaması halidir. Bu da doğal olarak kayıtta bir hak bulunmadığından imara yansıtılması da söz konusu olmayacaktır. Buna rağmen böyle bir hakkın varlığı imardan sonra hukuken saptanmış veya imardan önce saptanıp tapuya yansımamış ise bunun imara yansıtılması için idari yargıdan imarın iptaline gerek bulunmamaktadır. Burada davacının imara bir itirazı yoktur, sadece imarda davalı adına eski kadastro çapına göre belirlenen hakka itirazı vardır. Örneğin; sahtecilik yolu ile bir kişinin taşınmazı tapuda başkasına intikal ettirildikten sonra, yeni malik adına imar parseli oluşturulduğunda, davacı genel mahkemede açtığı bir dava ile sahtecilik işlemini iptal ettirip mülkiyet hakkının varlığını mahkeme kararı ile hükme bağladığında yapılacak iş imardaki mülkiyetin davacı adına tescilini sağlamaktır. Burada amaç imarın iptali değil, imarda sahtecilik nedeniyle oluşan mülkiyet hakkının düzeltilmesidir.
Özel Daire bozma ilamında (Bundan ayrı taraflar bakımından imar uygulamasına ilişkin işlemin kesinleştiği tarihten itibaren idari yargı yerinde dava açma süresi de geçmiş bulunmaktadır. İmar uygulamasının iptalinden sonra davanın açılması öngörüldüğü takdirde hak arama yolu kapanmış olacaktır. Tüm bu nedenlerden ötürü mülkiyete ilişkin bulunan uyuşmazlık imar uygulaması iptal ettirilmeden genel mahkemelerde görülebilmelidir) denilmiştir. Ancak Hukuk Genel Kurulu"nda yapılan görüşmelerde yukarıda açıklanan nedenle bu görüş kabul edilmemiştir. İdari yargıda açılması gereken bir dava açılmamış ise idari işlemle oluşan ve kesinleşen durumun adli yargıda dava konusu edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle yukarıda açıklanan birinci halde idari yargıda dava açılmamış ise adli yargıda açılamaz. Adli yargıda dava açılması ancak ikinci halde yani idari yargıda dava açılması mümkün olmayan durumlarda söz konusu olabilecektir. İdari yargı davalarının açılmasının belli bir süreye bağlı olması sonucu değiştirmeyecektir.
Bu belirleme ışığında somut olay incelendiğine; davacının imar işlemine dayanak oluşturan kadastral parselde payı bulunmadığından öncelikle idari yargıda dava açması zorunluluğundan bahsedilemeyeceğinden, açılan davanın adli yargıda görülüp, tüm deliller toplandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın iadesine, 23.06.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.