11. Hukuk Dairesi 2016/1997 E. , 2017/3912 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 04/12/2014 tarih ve 2013/791-2014/531 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 08/04/2004 tarihli fatura ile şirkete ait gemiyi davalı şirkete devrettiğini, aralarındaki 29.03.2004 tarihli sözleşme uyarınca 2004 ve 2005 yıllarına ait tekne gelirinin %25 hissesinin müvekkil firmaya ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 50.000,00 TL alacağın davalılardan en yüksek faiz oranı ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının adına kayıtlı bulunan tekneyi 10.05.2004 tarihinde müvekkili şirkete sattığını, satış bedelinin ödendiğini, müvekkili şirketin davaya dayanak gösterilen sözleşmenin tarafı olmadığını ve geçersiz bir sözleşme olduğunu, sözleşme metninden %25 hisseye tekabül eden kâr payının ödeneceğine ilişkin bir anlam da çıkarılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirket yetkilisi ile davalı ... arasında imzalanan 29/03/2004 tarihli sözleşme uyarınca 27.500 Euro olarak yapılacak ödemelerin tekne bedeli olarak ödeneceği ayrıca, bu bedellerin teknenin %25 hissesine karşılık geldiği, dolayısıyla ödeme tarihine kadar % 25 hisseye karşılık olarak devreden davacı ... Emlak Ltd.’ne sezon sonunda kârdan %25 hisse ödeneceği, bu bedelin alıcının dilerse teknenin elde edeceği kârın %25’in karşılığı olarak ödeyeceği, 27.500 Euro"nun teknenin kâr elde etme durumunda ödenmeyeceği, borçluya bu şekilde ödeme konusunda seçenek sunulduğu, 27.500 Euro’nun sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 44.440,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı ..."den tahsiline, diğer davalılar yönünden ise, davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun"unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, "Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir." hükmünü amirdir.
Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK"nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK"nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK"nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 04/12/2014 tarihli celsede, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmeden, taraflara son sözleri sorulmadan karar verilmiştir.
Yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin tüm, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/06/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY
6100 sayılı HMK"nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK"nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi "Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır." hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip taraf vekillerine tefhim ve tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK"nın 184 ve 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Bu nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz nedenleri üzerinde durularak esas yönünden bir karar verilmesi, esas yönünden yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete ilişkin bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.