4. Hukuk Dairesi 2013/11160 E. , 2014/6243 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2013
NUMARASI : 2011/157-2013/101
Davacı C.. C.. vekili Avukat B. H. Ç. tarafından, davalı Z.. K.. aleyhine 21/07/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/04/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dışı şahıslardan satın aldığı bahçedeki fındıkları topladığını, buna rağmen davalının kendi arazisindeki fındıkları toplayarak hırsızlık yaptığı iddiasıyla kendisi hakkında yüz kızartıcı bir suçtan savcılığa şikayette bulunduğunu belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, satın aldığı taşınmazın sınırlarını bilmeyen davacının, kendi taşınmazındaki fındıklardan da topladığını, davacıya haber göndermesine rağmen fındıkları iade etmediğini ve bu nedenle şikayette bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının ortada yeterli bir emare bulunmaksızın sadece kendi tahminine ve zannına dayanarak kötüniyetli olarak başvuru hakkını kullandığı kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davaya konu olayda; davacının, davalının da hissesinin bulunduğu arazinin bir kısmını dava dışı şahıslardan satın aldığı; davalının, kendisine ait taşınmazdaki fındıkların davacı tarafından faydalanmak maksadıyla toplandığı iddiasıyla şikayette bulunduğu, Cumhuriyet Savcılığı"nın 05/11/2010 tarihli kararı ile davacı hakkında ""şüphelinin atılı suçu işlediğine dair soyut iddia dışında kamu davası açmaya yetecek şüphe oluşturur delil elde edilemediğinden"" takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
Davalının taşınmazda hissedar olması, davalının hissedar olduğu taşınmazdaki fındıkların hissedar olmayan en azından hissedar olduğu davalı tarafından bilinmeyen bir kişi olarak davacı tarafından faydalanmak amacı ile toplandığından bahisle davalının şikayette bulunmuş olması, Cumhuriyet savcılığınca da delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verilmiş olması karşısında şikayet için emarenin varlığının kabulü gerekir. Şu halde, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.