
Esas No: 2015/18883
Karar No: 2017/8367
Karar Tarihi: 13.11.2017
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/18883 Esas 2017/8367 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.10.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, 7 parsel sayılı taşınmazın elbirliği maliklerinden olduğunu ve sözkonusu taşınmazda ikamet ettiğini, davalının 8 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalı tarafından bahçe duvarının mevzuata aykırı olarak yükseltildiğini, kaçak garaj ve barbekü inşa edildiğini, davalının yapmış olduğu garaj ve çatısının bahçesine zarar verdiğini, barbekünün bacasından çıkan kurum ve dumanların da konutuna ve bahçesine zarar verdiğini, bu nedenlerle davalının müdahalesinin men"i ile yapıların kal"i ve eski hale getirilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu yapıların davacıya herhangi bir zarar vermediğinden davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Dairemizin 22.05.2014 tarih, 2014/2617 E. -6699 K. sayılı ilamıyla ""... davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının salt ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülerek, TMK’nın 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur. Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda davalının kendi taşınmazı içerisine yapmış olduğu yapılar nedeniyle bir zararın doğmuş olduğu belirlendiği takdirde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekir..."" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davacı zararının ispat etmediği ve sonuç itibariyle davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, bozma ilamına uyulmakla lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacağı ve buna göre de, mahkemece bozma kararı doğrultusunda işlem yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. Başka bir ifadeyle bozma kararına uyulduğunda bozma gereklerinin yerine getirilmesi zorunludur.
Somut olayda, bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; bozma ilamına uyulmuş ancak bozma ilamında geçen hususlarda davacının zarar görüp görmediği araştırılmamıştır.
O halde mahkemece dava konusu yapılar nedeniyle davacının zarar görüp görmediği, zararı var ise bu zararın nasıl giderileceği konusunda yeniden keşif yapılıp bilirkişi raporu alındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
13.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi