14. Hukuk Dairesi 2017/4236 E. , 2017/8664 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.07.1982 gününde verilen dilekçe ile meranın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... Belediyesi vekili, davalı ..., ..., ...ve ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 11.04.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... Belediyesi vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava; yaylanın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 20/05/1937 tarih ve Cilt:16, Sayfa:48, Sıra:575"de kayıtlı...., ...Köyü, ... Mevkiinde doğusu....., batısı ...., güneyi .... olarak bildirilen ve tapuya göre 1.000 dekarlık arazi içinde yer alan taşınmazlarına davalı köylerin müdahale ettikleri iddiasıyla müdahalenin men-i ve ecrimisil talep etmiş daha sonraki beyanlarında dava kadastro tespitinden önce açıldığı için mecburen davayı elatmanın önlenmesi şeklinde açtıklarını, kadastro tespiti kesinleştiği için meranın aidiyetinin tespitini dava ve talep ettiğini beyan etmiştir.
Davalı ... Belediyesi Başkanlığı vekili davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 2004/558 Esas, 2005/137 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili 04/07/2005 tarihli dilekçesiyle kararı temyiz etmiş, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 13/02/2006 tarih ve 2005/11060 Esas, 2006/1209 Karar sayılı ilamıyla "Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı kuşkusuzdur. Bu davada davacı köy adına olan tapu kaydına dayanıldığından kayıt kapsamının tayini ve bunun yönteminin ne olacağı önem kazanmaktadır. Gerçekten, 2510 sayılı İskan Kanununa dayanılarak, davacı köy adına tesis olunan 1000 dekar yüzölçümündeki tapu şarkta ..., .... mezarlığı, .....,... . ve..., ... ve ... ve ... yolu ile çevrilidir. Mahkemece taşınmazın haritası olup olmadığı yönü üzerinde durulmamış, bu husus araştırılmamıştır. Öyle ise öncelikle tapu tesisine dayanak olan 2510 sayılı kanunun 30. maddesine göre davacı köye yayla yeri olarak bırakılan tapunun dağıtım cetvelleri ve haritaları olup olmadığı merciilerinden sorulup belirlenmeli, varsa bunlar getirtilmelidir. Bundan sonra yerinde yeniden keşif yapılmalı, kayıt ve belgelerin kapsamının tayini ile ilgili 3402 sayılı Kadastro Kanununun genel hüküm niteliğindeki 20. madde hükmü gözetilerek tapu kapsamı belirlenmelidir. Anılan bu hüküm uyarınca kayıt ve belgelerin harita, plan ve krokiye dayanması durumunda bunların yerine uygulanması olanaklı ise harita plan ve krokideki sınırları itibar edilmesi gerekir. Harita, plan veya krokiye dayanmayan bir kayıt söz konusu ise ve belgelerde belirtilen sınırlar yerinde uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer kayıt maliki tarafından kullanılıyorsa kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlara göre kapsamı saptanmalıdır. Şayet haritaya dayanmayan kaydın sınırları değişebilir ve genişletmeye elverişli nitelikte ise kayıt miktarına bakılarak kapsamı tayin edilmelidir. Ne var ki; burada 3402 sayılı Kadastro Kanunun 20/C maddesi hükmünün de gözetilmesi zorunludur. Mahkemece tüm bu yönler ayrıntılı biçimde değerlendirilmemiş kayıt kapsamının nasıl belirleneceğine ilişkin 3402 sayılı Kanunun 20. madde hükmü ile getirilen ilkelere uyulmamıştır. ... kuzeyindeki ... Hududu sınırı sadece krokide işaretlendiği üzere o yerde değil daha batıya devam ederek de sabit bir sınırdır. Bu sınırın kayıt miktarını belirlemede sabit nokta kabul edilmesi her zaman hatalı sonuç meydana getirebilir. Bu şekildeki bir kabul ile dava konusu tapunun kuzey hududu dışındaki ..., ... ve ... hudutları ile irtibatının kesilmesi doğru olmaz." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı ... Belediyesi Başakanlığı vekili, ..., ..., ..., ... ve ... köyü temyiz etmiştir.
Yargılama sırasında kadastro çalışması yapılıp sonuçlandırıldığından dava konusu edilen yere uygulanan 141 ada 361 parsel, 101 ada 1 parsel ve 101 ada 2 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtları ve kadastro tutanakları celp edilmiş, 101 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında dava konusu yer üzerinde ..., ..., ..., ... ve ... köylerinin de kullanım hakkı sahibi olduğu belirtildiğinden bu köy tüzel kişilikleri davaya dahil edilip duruşma günü tebliği ile taraf teşkili sağlanmış ise de adı geçen köylerin davaya dahil edilmeden yapılan, 05.08.2015 tarihli keşif ile sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılması gereken tüm tarafların katılımıyla, taraflar ile ilgisi ve bağlantısı......, ..., ... ve ... köylerinin delilleri de varsa toplanmalı, dava konusu taşınmazlara komşu tüm parsellerin tapu kayıtları dayanakları ve varsa vergi kayıtlarıyla birlikte getirtilerek, komşu parsel kayıtlarının dava konusu yeri ne olarak gösterdiği tespit edilmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanununun genel hüküm niteliğindeki 20. madde hükmü de gözetilerek tapu kaydının sabit sınırlarla kapsadığı alan belirlenmeli, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Yukarıda yazılı nedenlerle, noksan soruşturma ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... Belediyesi Başkanlığı"na verilmesine, istek halinde temyiz harcını yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.