
Esas No: 2014/5225
Karar No: 2014/5225
Karar Tarihi: 8/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
A.Ö. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/5225) |
|
Karar Tarihi: 8/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Abuzer
YAZICIOĞLU |
Başvurucu |
: |
A.Ö. |
Vekili |
: |
Av. Nevin
ÖNER |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yokluğunda verilen mahkûmiyet kararında kanun yoluna
başvuru şeklinin ve başvuru süresinin başlangıcının, tereddüde yer vermeyecek
şekilde açıkça gösterilmemesi ve kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1978 doğumlu olan başvurucu, Silivri 4 No.lu L Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda başka bir dosyadan hükümlü olduğunu belirtmektedir.
10. Lice Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 16/5/2011 tarihli
ve E.2011/347 sayılı iddianameyle 9/1/2007 tarihinde işlendiği iddia olunan
resmî belgede sahtecilik suçundan başvurucunun cezalandırılması talebiyle kamu
davası açılmıştır.
11. Lice Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucunun savunmasını hükümlü
olarak bulunduğu yer mahkemesinden talimat yoluyla aldıktan sonra 13/3/2013
tarihli kararıyla başvurucunun atılı suçtan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile
mahkûmiyetine karar vermiştir. Kararın bireysel başvuruya konu olan ilgili
kısımları şöyledir:
“…
Sanık A.’in adli
sicil kaydının incelenmesinde silinme koşulları oluşmuş olsa bile, sanığın
sosyal ve şahsi durumu ve suçun işleniş özellikleri dikkate alındığında yeniden
suç işlemeyeceğine dair mahkememizde olumlu kanaat oluşmamış, sanık hakkında
5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinde düzenlenen
erteleme ve 5271 sayılı CMK’nun 231/5-8 madde
hükmünde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu
uygulanmamıştır. …
HÜKÜM
…
Dair, sanıkların yokluğunda, kararın
tebliğinden itibaren sanık V.P. yönünden … sanık A. Ö. hakkında verilen karara
karşı ise 1 hafta içerisinde Yargıtay ilgili Ceza Dairesi nezdinde temyiz yolu
açık olmak üzere verilen karar, alenen okunup usulen anlatıldı.”
12. Anılan karar, Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan
başvurucuya 10/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, kararı tebellüğ
ettikten on üç gün sonra avukat tayin ederek 24/7/2013 tarihinde eski hâle
getirme talebi ile birlikte gecikmiş temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay
11. Ceza Dairesinin 14/1/2014 tarihli ilamıyla yasal süresinden sonra yapıldığı
gerekçesi ile temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
13. Nihai karar, başvurucuya 12/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 11/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
34. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu,
süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”
16. 5271 sayılı Kanun’un 40. maddesi şöyledir:
“(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş
olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine
bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.”
17. 5271 sayılı Kanun’un 232. maddesinin (6) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Hüküm fıkrasında, 223 üncü
maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin,
verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının
bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer
vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.”
18. 5271 sayılı Kanun’un 263. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt
kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda
bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına
başvurabilir.”
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“1. Herkes, … cezai alanda kendisine
yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan … bir mahkeme tarafından
davasının … görülmesini istemek hakkına sahiptir…”
20. Sözleşme’nin 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Sözleşme’de
tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, … ulusal bir merci
önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
21. Sözleşme’de açıkça yer almasa da
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim hakkını, adil yargılanma
hakkının en temel unsurlarından biri olarak nitelendirmektedir (Roche/Birleşik Krallık [BD], B. No: 32555/96,
19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan, [BD], B. No: 36760/06,
17/1/2012, § 229). AİHM, mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da
imkânsız hâle getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini
vurgulamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70,
21/2/1975, § 36).
22. AİHM"e göre devletler bir davanın açılabilirliğine
ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu
davalar, nitelikleri gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla
birlikte bu sınırlamalar, dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim
hakkını ortadan kaldıracak seviyeye ulaşmamalıdır (Edificaciones March Gallego
S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34; Rodríguez Valín/İspanya, B. No: 47792/99,
11/10/2001, § 22).
23. Bununla birlikte AİHM, dava açma ya da kanun yollarına
başvuru için belli sürelerin öngörülmesini -bu süreler dava açmayı imkânsız
kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olarak
kabul etmekte ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağını
belirtmektedir (Perez de Rada Cavanilles/İspanya, B. No: 28090/95, 28/10/1998,
§ 45). Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış
uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun
yollarına başvuru hakkını kullanamamaları söz konusu olduğunda mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §
35).
24. Son olarak mahkemeye erişim hakkının sadece ilk derece
mahkemesinde dava açma hakkını değil iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz
gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma
hakkını da içerdiğini vurgulamak gerekir (Bayar
ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; yargılama sürecinde başka bir suçtan hükümlü
olarak ceza infaz kurumunda bulunduğundan yargılamanın yokluğunda
tamamlandığını, hakkında verilen mahkûmiyet kararında kanun yoluna başvurma
usul ve şekli ile başvuru süresinin başlama zamanının tereddüde yer vermeyecek
şekilde açıkça gösterilmediğini ve gerekçeli karar tebligatının usulüne uygun
yapılmadığını, bu nedenlerle etkili başvuru hakkının ve adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama talebinde
bulunmuştur.
27. Bakanlık görüşünde; bireysel başvurularda kabul
edilebilirlik kriterlerine ilişkin AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına
atıflar yapılarak somut başvuruda bu kriterlerin oluşmadığı, şikâyet konusu
edilen hususların somut bir şekilde ortaya konulmadığı, adil yargılanma
hakkının bireylere dava sonunda verilen kararın değil yargılama sürecinin adil
olup olmadığını denetleme imkânı verdiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
28. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kararın usulüne uygun olarak
tebliğ edilmediğine ve kanun yolu ve süresinin eksik gösterilmesi bağlamındaki
etkili başvuru hakkına ilişkin iddiaları, uyuşmazlığı temyiz merciinin önüne
taşıyamaması ile ilgili olduğundan başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında
mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
30. Sözleşme"nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinde, Anayasa"nın 40.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Devlet,
işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını
ve sürelerini belirtmek zorundadır." şeklinde bir güvence
öngörülmemiştir. Anılan hükümle Devlete, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi
kanun yollarına ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtme yükümlüğü
yüklenmiştir. Bu itibarla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında
kalan söz konusu güvencenin bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Anayasa"nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki
güvence bireysel başvuruda bağımsız bir güvence olarak ele alınamaz. Bununla
birlikte bu durum, başta mahkemeye erişim hakkı olmak üzere diğer hakların
ihlal edildiğine ilişkin iddialar incelenirken -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi
gereği- anılan hükmün dikkate alınmasına engel değildir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
32. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine "adil yargılanma"
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil
edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"yi yorumlayan AİHM,
Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını
içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§
34). Mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı
sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış
ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali
Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
33. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
34. Başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet kararında kanun yolu
süresi ve şeklinin tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta gösterilmemesi ve
tebligatın usulüne uygun olarak yapılmaması nedeniyle temyiz başvurusunu
zamanında yapamadığından ve buna bağlı olarak eski hale getirme taleplerinin
kabul edilmemesinden şikâyet etmektedir. Mevcut haliyle kanuni bir düzenlemenin
uygulanmasına yönelik bir yoruma dayandırılarak verilen ret kararının,
mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin varlığını ortaya koyduğu kabul
edilmelidir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
35. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerdemahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı
mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara
bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini; kişinin mahkemeye başvurmasını
engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla
mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim
hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan
Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
36. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik
ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak
mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış
uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava
açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş.
Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B.
No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 38).
37. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
38. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
39. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak
Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı
bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
40. Başvuru konusu olayda, Yargıtay Dairesinin temyiz talebini
5320 sayılı Kanun"un 8. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı gerekçesiyle
reddettiği anlaşılmaktadır. Yargıtay Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği
ret kararına göre, yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
41. Anayasa"nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence
altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama
nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması
mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni
öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu
kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama
nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa"nın başka maddelerinde yer alan
kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma
hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin, hak
arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm
alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa"nın
13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2015/96, K.2016/9,
10/2/2016, § 10).
42. Yargı kararlarının tabi kılınacakları bir kanun yolu
incelemesi neticesinde ortadan kaldırılma ihtimalinin hukuk düzeni içerisinde
sürekli olarak gündemde tutulması hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle
bağdaşmaz. Yargılamaların sürüncemede kalmasını engellemek, uyuşmazlıkların
mümkün olan en kısa süre içerisinde nihai çözüme kavuşturulmasını, hukuk
aleminde etki ve sonuçlarını doğurması beklenen kesin hükmün bir an önce teminini
sağlamak düşüncesiyle yargı kararlarına karşı üst mahkemeler nezdinde yapılması
öngörülen kanun yolu başvuruları kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır. Bu
itibarla kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması,
yukarıda belirtilen sakıncaları bertaraf ederek hukuki güvenlik ve istikrarın
sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet eder.
(3) Ölçülülük
43. Temyiz talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
44. Mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın
hakkaniyetine zarar verecek kadar katı şekilcilikten, öte yandan kanunla
öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı
esneklikten kaçınmaları gerekmektedir (Kamil Koç, § 65).
45. Kanun yoluna başvuru usulünü ve başvuru süresinin hangi
tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi
esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvuruda ikincillik ilkesi
gereği, kanun yoluna başvuru süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi ve
kararda kanun yolunun gösterilme şekli ve içeriği noktasında Anayasa
Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta
üstleneceği rol, usul kurallarının uygulanmasıyla ilgili derece mahkemelerinin
yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında
incelemektir. Bu itibarla derece mahkemelerinin başvurulacak kanun yolunun
gerekçeli kararda gösterilme biçimi ve kanun yoluna başvuru süresinin
başlangıcına esas aldıkları tarihi belirlerken kullandıkları kriterler, somut
olay yönünden bu kriterlerin kabul edilebilirliğine ve uygulanabilirliğine dair
yorum ve değerlendirmeleri, mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin
ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır.
46. Bu bağlamda derece mahkemelerinin kanun yoluna başvuru
süresinin başlangıcına esas aldıkları kriterlerden biri de tebliğ tarihidir.
Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin, bu işlemin hukuki
sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde bildirimi
ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir.
Usulüne uygun işlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi
için muhatabına bildirilmesi gerekir. Usulüne uygun olarak yapılan tebligat,
Anayasa"da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak
kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli
güvencelerinden biridir (AYM, 13/11/2014,E.2013/95,
K.2014/176).
47. Bu itibarla başvurucunun, kanun yolu incelemesi amacıyla üst
mahkemelere taşımak istediği yargı kararından haberdar edildiği hususu herhangi
bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açık ve net
olarak görülmelidir. Dolayısıyla
yetkili makamların kanun yolu başvurusuna konu yargı kararı hakkında muhatabını
bilgilendirmek -keza yargı merciinin de kanun yolu incelemesi için öngörülen
sürenin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucunun incelemeye konu karardanhaberdar olduğunu belirlemek- amacıyla her bir
somut olayın özel koşullarının da gerektirdiği özeni gösterip göstermediğinin
tespiti, mahkemeye erişim hakkına yönelik güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının
ortaya konulması bakımından önem arz etmektedir.
48. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi tarafından
uygulanan 5271 sayılı Kanun’un 34. ve 232. maddelerinde karara karşı “temyiz”
kanun yoluna başvuru süresi ve yeri belirlenmekte, 263. maddesinde ise tutuklu
veya hükümlülere yönelik özel düzenlemeye yer verildiği anlaşılmaktadır.
Başvurucunun şikâyeti de mevcut kanuni düzenlemenin kendi hakkında açıkça
hatalı uygulanması ile ilgilidir.
49. İlk derece mahkemesi tarafından oluşturulan hüküm
fıkrasında, kanun yolunun Yargıtay ilgili dairesi nezdinde yapılacak temyiz
başvurusu, başvuru süresinin bir hafta olduğu, hükmün sanıkların yokluğunda
verildiği ve buna bağlı olarak kanun yoluna başvuru süresinin kararın
tebliğinden başlayacağı hususlarının vurgulandığı görülmektedir. Öte yandan
yargılama sürecinde başvurucunun başka suçtan tutuklu olduğu belirtilerek
10/10/2011 tarihinde talimat yoluyla savunması tespit edilmiştir. Duruşmaların
tamamı, herhangi bir tutuklama veya adli kontrol kararı olmaksızın sanıkların
yokluğunda yapılmış ve yargılama 13/3/2013 tarihinde sonuçlanmıştır.
50. Başvurucu temyiz başvurusunda, eski hâle getirme talebi ile
birlikte hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesini
itiraz konusu etmiştir. İlk derece mahkemesi ve Yargıtay, eski hâle getirme talep
ve gerekçesini yeterli bulmayarak temyiz inceleme talebini reddetmiştir.
51. Başvurucunun savunması başka suçtan tutuklu bulunduğu yerde
alınmış olsa da başvuru konusu olayda kararın savunma tarihinden yaklaşık on
yedi ay sonra verildiği anlaşılmaktadır. Karar tarihi itibariyle başvurucunun
başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunduğuna
dair mahkemeye bilgilendirme yaptığına dair herhangi bir veriye
rastlanmamıştır. Temyiz yolu ve başvuru yöntemini düzenleyen mevzuatın karmaşık
veya dağınık olduğu da söylenemez. Somut olayda başvurucunun, bir şekilde
haberdar olduğu karara karşı makul olmadığı söylenemeyecek yasal süresi içinde
temyiz talebinde bulunmaması nedeniyle, mahkemeye erişim hakkının ölçüsüz
sınırlandırıldığı sonucuna varmak mümkün görünmemektedir.
52. Açıklanan nedenlerden dolayı başvurucunun mahkemeye erişim
hakkının engellendiğini ileri sürdüğü yargılama işlemlerinde bir bütün olarak
yargılamanın adilliğini olumsuz etkileyecek bir durum olmadığından mahkemeye
erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.