
Esas No: 2014/20406
Karar No: 2014/20406
Karar Tarihi: 8/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
TEYFİK ÖZDURMUŞOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/20406) |
|
Karar Tarihi: 8/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Hikmet Murat
AKKAYA |
Başvurucu |
: |
Teyfik ÖZDURMUŞOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Seyit
KAPLAN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; asteğmen adayı olan başvurucunun askerî eğitim
sırasında işitme kaybı oluşması nedeniyle maddi ve manevi varlığını geliştirme
hakkının; buna ilişkin davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu bir üniversitenin fizik bölümünden 28/7/2009
tarihinde mezun olmuş, askerlik hizmetini yedek subay olarak yerine getirmek
üzere 12/12/2011 tarihinde birliğine katılmış ve 29/12/2011 tarihinde yemin
ederek İstanbul Tuzla Piyade Okul Öğrenci ve Kurs Alayı Asteğmen Adayı Kurs
Bölük Komutanlığında asteğmen adayı olarak eğitimine başlamıştır.
9. Başvurucunun askerliğe alınmadan önceki sağlık durumu
hakkındaki bilgi formunda yer alan "Sağlığınız
ile ilgili bir endişeniz var mı?" sorusuna "Kulağımda çınlama var" şeklinde cevap
verdiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun, askerliğe alınışından sonra Gülhane
Askeri Tıp Akademisi (GATA) Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Sağlık Kurulu muayene
fişine göre başvurucunun kulak burun boğaz uzmanı tarafından kontrol edildiği
ve başvurucuya sağlam raporu verildiği görülmektedir.
10. 5/1/2012 tarihinde adaylar ilk kez silahla atış eğitimi
almak üzere toplanmıştır. Başvurucu, mühimmata nezaret etmek üzere aynı gün
refakatçi olarak atış alanında bulunmuştur. Başvurucu, refakatçilik görevinin
herhangi bir kimseye ait olmadığını, takım komutanı tarafından o gün kendisinin
görevlendirildiğini, ancak esas görevinin mühimmat sorumluluğu olduğunu
belirtmektedir.
11. Silahla atış eğitimi ertesi gün (6/1/2012) devam etmiştir.
Başvurucu, yeniden talimlere girmiştir. Bu defa kendisi de silahla atış
yapmıştır. Hafta sonu evci iznine çıkan başvurucu, 9/1/2012, 10/1/2012 ve
11/1/2012 tarihlerinde sırasıyla G-3 piyade tüfeğiyle tek tek altı mermi, tek
tek üç mermi ve tek tek iki mermi şeklinde atışlar yapmıştır.
12. Başvurucu bu süreçte takım komutanı, bölük komutanı ve tabur
komutanına rahatsızlığını defalarca ilettiğini ve revire gitmek istemesine
rağmen engellendiğini belirtmektedir. İstenen belgeler kapsamında başvurucunun
9/1/2012 tarihinde muayene edildiği, muayene kapsamında vizite defterine "işitme kaybı KBB sevk" yazıldığı
anlaşılmaktadır.
13. Başvurucu, yapılan muayeneden sonra ancak personel hastane
aracının planlı olduğu ilk gün olan 12/1/2012 tarihinde GATA Haydarpaşa Eğitim
Hastanesine (Hastane) gidebilmiştir. Bundan önce GATA erbaş ve er servisinin
başvurucunun bulunduğu yerden 9/1/2012 tarihinde saat 08.00"de çıkış yaptığı
anlaşılmaktadır.
14. Başvurucu, 12/1/2012 tarihinden itibaren onsekiz
gün hastanede kalmıştır. Yapılan muayeneler ve tetkikler sonucu başvurucunun
her iki kulağında işitme kaybının olduğu ortaya çıkmıştır. Hastalığının
iyileşme süresinin zaman alacağı düşüncesiyle başvurucu 30/1/2012 tarihinde bir
aylık hava değişimine tabi tutulmuştur. Başvurucu, adaylık sürecindeki eğitime
katılamaması nedeniyle dönem kaybına uğrayarak geçici olarak terhis edilmiştir.
15. Bu süreçte başvurucu hakkında Hastane tarafından gerekli
tetkikler ve muayeneler yapılmaya devam edilmiştir. 7/3/2012 tarihli rapora
göre başvurucu üç ay daha istirahat raporu almıştır.
16. Uğradığı işitme kaybı nedeniyle başvurucu, 28/5/2012
tarihinde İstanbul 1. Ordu Komutanlığı nezdinde sorumlular hakkında şikâyette
bulunmuştur.
17. Başvurucu, 29/5/2012 tarihinde Hastaneye tekrar giriş
yapmıştır. 6/6/2012 tarihli rapora göre daha önce yapılan teşhislerin doğru
olduğu değerlendirilmiş ve Kurul toplantısında başvurucunun askerliğe elverişli
olmadığı kararı verilmiştir. Daha sonra askerliğe elverişli olmadığına dair
verilen karar doğrultusunda, başvurucunun 8/6/2012 tarihinde taburcu edildiği
anlaşılmıştır.
18. Başvurucu 9/7/2012 tarihinde Şişli Etfal
Eğitim ve Araştırma Hastanesine müracaat etmiş, yapılan incelemeler sonucunda
16/7/2012 tarihli heyet raporuna göre "bilateral orta dereceli sensörinöral işitme kaybı"
teşhisi ile başvurucunun işitme engelinin %61,3; tüm vücut fonksiyonu kaybı
oranının ise %37 oranında olduğu tespitinde bulunulmuştur. Raporun
geçerliliğinin sürekli olduğu belirtilmiştir.
19. Başvurucu 12/12/2012 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına
başvurarak tazminat talep etmiştir. İdarenin cevap vermemesi üzerine 13/2/2013
tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesi"nde 100.000 TL
maddi, 100.000 TL manevi tazminat istemiyle dava açılmıştır. Açılan davada
başvurucunun adli yardım talebi kabul edilmiştir.
20. Dilekçe teatisi aşamaları ve AYİM Başsavcılığının görüşleri
alındıktan sonra başvurucunun kayıtlı olduğu Askerlik Şubesi Başkanlığından
4/12/2013 tarihinde şahsi dosyasının incelenmek üzere talep edildiği, yine aynı
tarihte başvurucunun muayene edildiği hastaneden başvurucuyla ilgili tüm
kayıtların istenildiği, 6/12/2013 tarihinde de Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1.
Ordu Komutanlığı Askerî Savcılığından (Askerî Savcılık) soruşturma safahatıyla
ilgili bilgi ve soruşturma sonucunda verilen karara ilişkin belgelerin ara
kararlarla istenildiği görülmektedir.
21. 21/11/2013 tarihinde Askerî Savcılık ilgili belgeleri
yollamıştır. Buna göre şikâyet sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar
verildiği ve başvurucunun itirazının reddedildiği anlaşılmaktadır. Askerî
Savcılık; ilk önce başvurucunun, daha sonra olayla ilgili kişilerin ifadelerine
başvurmuş ve İstanbul"daki bir kulak burun boğaz uzmanından bilirkişi raporu
alınmıştır. Askerî Savcılığın takipsizlik kararında yer aldığı şekliyle
bilirkişi raporunda şunlar denilmektedir:
"...yapılan ilk atışlardan sonra
müştekide akustik travmaya bağlı ani işitme kaybı geliştiğini, bu durumun
kalıtsal bir rahatsızlık olmadığını, ancak bu durumun atışlarda tıkaç
kullanılmamasına bağlı olabileceği gibi bazı kişilerde iç kulak anatomik yapısı
nedeniyle kalıtsal yatkınlıktan kaynaklanabileceğini, müştekiye askere alınmadan
önce yapılan işitme testleri dikkate alındığında bu rahatsızlığın müştekide
askere alınmadan önce olmadığını değerlendirdiğini, bu rahatsızlığın 120 DB ses
şiddetine 15 dakika maruz kalan her bireyde gelişebileceğini, rahatsızlığın ilk
habercisinin de kulakta işitilen ve hiç geçmeyen çınlamalar olduğunu, iç kulak
yapısında anatomik farklılıklar ve hassasiyet olanlarda işitme kaybı olurken,
kalıtsal yatkınlığı olmayan bireylerde çınlamaların geçici olup işitme kaybının
kalıcı olamadığını; müştekinin tedavisine başlandığı tarih göz önüne
alındığında tedavisini olumsuz yönde etkileyecek bir gecikmenin veya ihmalin
olmadığını, müştekinin ilk atışlardan sonra çıktığı hafta sonu evci izninde KBB
bölümünde muayenesine ve tedavisine başlansa bile işitmesinin düzelebileceğinin
kesin olarak belli olmadığını, müştekinin hafta başı yapılan atışlara
katılmaması halinde iç kulaktaki hasarın önlenebileceği kanaatinde..."
22. 12/2/2014 tarihinde yapılan görüşme sonucunda AYİM"deki heyet tarafından duruşma günü belirlenmiş, taraflara
usulüne uygun olarak duruşma davetiyesi tebliğ edilmiştir. 26/3/2014 tarihinde
duruşma yapılmıştır.
23. AYİM"in 26/3/2014 tarihli kararına
konu sekiz sayfalık kararın ilgili kısımları şu şekildedir:
"...
Dava dosyası, davacıya ait şube şahsi dosyasında
bulunan bilgi ve belgeler dikkate alındığında; davacı hakkında asker
hastanelerince tanzim edilen işitme kaybı bağlantılı raporların Kozan As. Ş. Bşk.lığından davacıya ait şube dosyasının istenilmesinden
de anlaşılacağı üzere evveliyatının bulunduğu, davacının son yoklamasında
belirtmiş olduğu "kulağımda çınlama var" ifadesini hastane
raporlarında "hasta hikayesi" bölümlerinde hiç dile getirmediği gibi
duruşma sırasında sorulması üzerine askere gelmeden önce kulağından rahatsızlığı
bulunmadığı yönündeki beyanı ile son yoklaması sırasında ıslak imzası ile
tespit edilen kulağından sağlık sorunu olduğu şeklindeki beyanı ve
rahatsızlığının ırsi olduğuna dair kendi
anlatımlarından kaynaklanan tanıkların da bulunduğu, işitme kaybı ile ilgili
daha iyi ve ileri tetkik ve tedavi yapılması için gayret içerisinde olmadığı,
bu kapsamda davacının rahatsızlığının piyade tüfeği atışlarına bağlı olmadığı,
davacının olaylarla desteklenmeyen soyut beyanı dışında askerliğe elverişsiz
hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik
hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı,
iddia edilen işitme kaybı ve kulak çınlaması olayının idari bir eylemin sonucu
olarak meydana geldiğini kabul etmenin mümkün olmadığı, zarar doğuran eylem
idareye bağlanamayacağı gibi, idarenin de zararın faili ve sorumlusu olarak
tutulmasının mümkün olmadığı, davacı tarafından belirtilen iddiaların hizmetle
ilgisinin olmadığı, dolayısıyla idarenin tazmin yükümlülüğünün olmadığı, bu
nedenle davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar
verilmesinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır."
24. Başvuruya konu karara muhalif iki üyenin gerekçeleri şu
şekildedir:
"Dosyadaki bilgilerden davacının
rahatsızlığının askere gelmeden önce de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Davacı
bu durumu son yoklama sırasında beyan etmiştir. Ancak yürütülen hizmet
esnasında ifa edilen görev kapsamında yapılan atışların, bu rahatsızlığın
artmasında etkili o!up
olmadığı hususunda tıbbi bilirkişi incelemesi yaptırılarak, hasıl olacak duruma
göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yönündeki sayın çoğunluk
görüşüne katılamadık."
25. Başvurucu süresi içerisinde bilirkişi raporu alınması
gerektiğini ve söz konusu eylemin idari bir eylem olduğunu belirterek karar düzeltme
isteminde bulunmuştur. Davalı Millî Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri
Sağlık Komutanlığından karar düzeltme talebine ilişkin olarak verilecek cevaba
esas teşkil edecek bilgi ve belgelerin gönderilmesini istemiştir. Bu kapsamda
3/9/2014 tarihinde başvurucu hakkında istenen belgeler davalı idareye
gönderilmiştir. Ayrıca ilgili evrakın içerisinde konuya ilişkin görüşlerini
içeren GATA Haydarpaşa Hastanesinde görevli uzmanın değerlendirmesi de yer
almaktadır. İlgili yazı şu şekildedir:
"...
Atış eğitimine nezaret edenlerde ve atış
eğitimine katılanlarda yüksek sese maruziyet sonrası
işitme kaybı ve çınlama gelişmesi ihtimali vardır. Bu ihtimal kulakların tıkaç,
vb. ile yüksek seslerden korunmaması durumunda artmaktadır. Teyfik
ÖZDURMUŞOĞLU kliniğimize başvurduğunda atış eğitimi sırasında işitme kaybı
şikayetinin başladığını bildirdi. Yapılan işitme tetkik sonuçları da öyküsü ile
uyumludur ve yüksek sese maruziyet sonucu akustik
travmaya bağlı, daha çok yüksek frekansları tutan işitme kaybı tespit edildi. Teyfik ÖZDURMUŞOĞLU" na ait olay
sonrası kliniğimizde yattığı döneme ait hasta dosyası fotokopisi EK D" de
sunulmuştur.
Mevcut bilgiler ışığında Teyfik
ÖZDURMUŞOĞLU" nun olay öncesinde işitme kaybı olup
olmadığının tespit edilme şansı yoktur. Ancak Teyfik
ÖZDURMUŞOĞLU" nun bütün verileri yüksek sese bağlı
işitme kaybının geliştiğini veya yüksek ses travmasına bağlı işitme kaybının
arttığını doğrular niteliktedir."
26. AYİM Başsavcılığı 8/10/2014 tarihli yazısıyla yukarıdaki
paragrafta yer verilen değerlendirme kapsamında, başvurucunun durumunun tıbbi
bilirkişi tarafından incelenerek başvurucunun karar düzeltme isteminin kabul
edilmesine ilişkin görüş bildirmiştir.
27. Başsavcılığın düşüncesi başvurucuya ve davalı idareye tebliğ
edilmiştir.
28. Başvurucunun karar düzeltme istemi AYİM"in
12/11/2014 tarihli kararıyla yine oyçokluğuyla reddedilmiştir. Çoğunluğun
görüşüne katılmayan iki üye düzeltilmesi talep edilen kararın karşıoy gerekçesinde belirtilen nedenlerle karar düzeltme
talebinin kabul edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.
29. Anılan karar başvurucuya 4/12/2014 tebliğ edilmiştir.
30. Başvurucu 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
31. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun43. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"İdari eylemlerden
hakları ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan
önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri
tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde
yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır.
Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği
tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği
tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler."
B. Uluslararası Hukuk
32. Kişilerin vücut ve ruhsal bütünlükleriyle ilgili konular,
onlara sağlanan tıbbi tedavi seçimindeki katılımları ve bu tedavilere olan
rızaları ile ilgili hususlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 8.
maddesinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu bağlamda, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM), 2. maddeye ilişkin içtihatla saptanan esasların,
ayrıca, Sözleşme’nin 8. maddesinin sınırlarına giren kişi dokunulmazlığı
hakkına ciddi müdahalelere de uygulanabilir olduğuna işaret etmektedir (benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. İclal Karakoca
ve Hüseyin Karakoca/Türkiye (k.k.), B. No:
46156/11, 21/5/2013).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığının KorunmasıHakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, atış talimleri esnasında kulak zarında aşırı bir
ağrı hissettiğini komutanlarına bildirmesine rağmen beş gün boyunca silahlı
eğitime katıldığını, açılan tazminat davasında ise herhangi bir bilirkişi
incelemesi yapılmadan karar verildiğini ve yargılama esnasında ısrarla
bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürmesine rağmen taleplerinin
yerine getirilmediğini ifade etmektedir. Başvurucu ayrıca Mahkemenin işitme
kaybının sebebini genetik yatkınlığa dayandırdığını, olaya ilişkin tanıkları
dinlemediğini ve soru sorma hakkının engellendiğini belirterek maddi ve manevi
varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yedek subay adayı olarak olarak görev yapmakta iken dava konusu edilen olay sonucunda
işitme kaybına uğramanın, vücut bütünlüğünün yanı sıra meslek yaşamı üzerinde
de önemli sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu çerçevede başvurucunun fiziksel
bütünlüğünde zarar meydana gelmesi ve oluşan zararının karşılanması amacıyla
idare aleyhine açılan tam yargı davasının reddedilmesi sonucunda anayasal
haklarının ihlal edildiğine ilişkin başvurusu, Anayasa’nın 17. ve Sözleşme’nin
8. maddelerinin ortak koruma alanı kapsamında yer almaktadır.
36. Bu itibarla başvurucunun görevini yerine getirirken rahatsızlanması
sonucu hakkında uygulanan tedavi sürecinde ilgililerin kusur ve ihmal
göstererek vücut bütünlüğüne zarar verildiğini ileri sürerek idare aleyhine
açtığı davanın hukuka aykırı şekilde ve makul olmayan bir sürede reddedildiği
iddialarının, Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında ve devletin
pozitif yükümlülükleri çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir."
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan maddi
ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
39. Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve
geliştirme hakkı, Sözleşme"nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı
kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı ile
bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkına
karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
40.Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı, birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez
haklarındandır. Anayasa Mahkemesince belirtildiği gibi yaşam ve vücut bütünlüğü
üzerindeki temel hak, devletlere pozitif ve negatif yükümlülük yükleyen
haklardandır (AYM, E.2007/78, K.2010/120, 30/12/2010; İlker Başer ve diğerleri, B. No:
2013/1943, 9/9/2015, § 41).
41.Anayasa"nın 17. maddesinin amacı esas olarak bireylerin maddi
ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfî müdahalelerin
önlenmesidir. Devletin ayrıca, vücut ve ruhsal bütünlüğe yönelik fiziksel ve
cinsel saldırılar, tıbbi müdahaleler, şeref ve itibarı etkileyen saldırılar
karşısında kişilerin maddi ve manevi varlığını etkili olarak koruma ve saygı
gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123,
2/10/2013, § 32).
42. Söz konusu pozitif yükümlülük sağlık alanında yürütülen
faaliyetleri de kapsamaktadır. Nitekim Anayasa"nın 56. maddesinde herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin "herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak; (...) amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini" düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek
yerine getireceği kurala bağlanmıştır (İlker
Başer ve diğerleri, § 44).
43.Devlet, bireylerin yaşam hakkı ile maddi ve manevi
varlıklarını koruma hakkı kapsamında, ister kamu isterse özel sağlık
kuruluşları tarafından yerine getirilsin, sağlık hizmetlerini, hastaların
yaşamları ile maddi ve manevi varlıklarının korunmasına yönelik gerekli
tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Nail Artuç, B.
No: 2013/2839, 3/4/2014, § 35).
44.Devletin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığı koruma hakkı
kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin bir yönü de
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, kişinin maddi ve manevi
varlığının zarar görmesine sebep olan olaylar ile doğal olmayan her ölüm
olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir
soruşturmanın temel amacı, kişilerin yaşam hakkı ile maddi ve manevi
varlıklarını koruyan hakların etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak
ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların
sorumlulukları altında meydana gelen ölümler ile bireylerin maddi ve manevi
varlığına verilen zararlar için hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 54).
45. Buna göre fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet
verilmemiş ise "etkili bir yargısal
sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka
ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta
disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
46. Yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığı koruma hakkı
kapsamında yürütülecek olan ceza soruşturmalarının yanı sıra hukuki sorumluluğu
ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının da
makul derecede ivedilik ve özen şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Derece
mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın
17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp
yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından
değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda
gösterilecek hassasiyet yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya
çıkabilecek benzerihlallerin önlenmesinde sahip
olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 110; Filiz Aka, § 33).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alındığında,
başvuruya konu idari davanın, başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma
hakkının ihmal suretiyle ihlal edildiği iddialarına ilişkin hak ihlalini karara
bağlayabilme ve bunun için uygun bir giderim sunabilme bakımından yeterli bir
telafi sağlayabildiğinde kuşku bulunmamaktadır. Zira o zamanki mevzuata göre
davaya bakmakla yetkili AYİM"in ihlal iddiasının
özünü ele alıp inceleyebilme yetkisine sahip olduğu ve verebileceği bir
tazminat kararının ihlal için uygun bir giderim imkânı sağlayabileceği
görülmektedir.
48. Somut olaydaki uyuşmazlık esas olarak; başvurucunun işitme
kaybına yol açan yahut işitme kaybını artıran faktörün silahlı eğitim sırasında
meydana gelip gelmediğine, idarenin bu konuda herhangi bir ihmalinin bulunup
bulunmadığına yönelik incelemenin yargılama sırasında özenli bir şekilde yerine
getirilip getirilmediğine ilişkindir.
49. Başvuruya konu somut dava belirtilen ilkeler bağlamında
incelendiğinde, yaklaşık 1 yıl 9 aylık yargılamanın -başvurucunun iddiasının
aksine- tüm aşamalarında yeterli ivedilik gösterilip makul bir sürede
sonlandırıldığı, bir avukat tarafından temsil edilen başvurucunun karar
düzeltme hakkını kullanabildiği ve bu surette meşru çıkarlarının korunması için
söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, bu
bağlamda başvurucunun vekili aracılığıyla dosyayı inceleme hakkına herhangi bir
kısıtlama getirilmediği, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge
sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği görülmüştür.
50. Askerlik hizmetini asteğmen olarak yerine getirmek isteyen
birisinin silahlı eğitim almak zorunda olduğu açıktır. Ancak başvurucu,
birliğine katılmadan yaklaşık sekiz ay önce kulaklarında çınlama olduğunu bilgi
formu ile idareye bildirmiştir. Askerlik sırasında yapılan muayenede ise
başvurucu sağlam olarak kabul edilmiş ve yedek subay adayı olarak
naspedilmiştir. Bununla birlikte başvurucu; atışların yapılacağı ilk gün
(5/1/2012) silahlı eğitim yapan adaylara refakat ve mühimmata nezaret etmek
üzere görevlendirilmiş, ertesi gün de atış yapmıştır. Vizite defterinden
anlaşılacağı üzere 9/1/2012 tarihinde kulaklarından rahatsız olduğu açık olan
başvurucu işitme kaybı şikâyetiyle kulak burun boğaz servisine gitmek için
beklerken 10/1/2012 ve 11/1/2012 tarihlerinde de atış alanına gitmek ve diğer
adaylar gibi silahlı eğitimini tamamlamak zorunda kalmıştır.
51. Şikâyet üzerine başlatılan cezai soruşturmada alınan
bilirkişi raporunda başvurucunun hafta başı (9/1/2012 tarihinde) yapılan
atışlara katılmaması hâlinde iç kulaktaki hasarın önlenebileceği
belirtilmektedir. Bu durumda, bilgi formunda yer alan belge ile viziteye
çıkılan tarih gözönüne alındığında "...davacının
anılan rahatsızlığı ile ilgili atış görevleri öncesinde ve atış görevleri
esnasında sıralı amirlerini bilgilendirmediği..." şeklindeki gerekçenin
temelsiz kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla Mahkeme tarafından başvurucunun
atış alanına götürülüp silahlı eğitime devam etmesinin başvurucunun sağlığı üzerindeki
etkisine ve idarenin bu konuda bir ihmalinin bulunup bulunmadığına
değinilmemiştir. Diğer taraftan asteğmen adayı olan başvurucunun, hususi olarak
Hastaneye gitme imkânının bulunmadığı ve yeterli donanımı olan Hastaneye
personel aracıyla viziteden ancak üç gün sonra gidebildiği hususları da dikkate
alınmalıdır. Bu kapsamda, başvurucunun daha iyi ve ileri tetkik yapılması için
üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği kanısına ulaşılmasına yol
açan sebeplerin AYİM kararında tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamadığı
görülmektedir. Bunun yanında, başvurucunun olayın daha iyi anlaşılabilmesi için
istediği bilirkişi raporuna ilişkin olarak Mahkeme tarafından herhangi bir
gerekçeye de yer verilmemiştir. Sonuç olarak başvurucunun tıbbi teşhis ve
tedavi süreci öncesinde, kusur ve ihmal gösterildiğine ilişkin iddialarının
yeterince incelenmediği anlaşılmaktadır.
52. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence
altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
53. Başvurucu, AYİM"de görev yapan iki
üyenin ve dolayısıyla Mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığını, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.
54. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken
belirtildiği üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı,
kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline
ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı
görülmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı üyelerin en fazla
dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında Disiplin
Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askerî
yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların
idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, § 30).
55. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Karar Düzeltme
Talebinin Reddedilmesi Sonucunda Para Cezasına Hükmedilmesinin Mahkemeye Erişim
Hakkını İhlal Ettiğine İlişkin İddia
56. Başvurucu karar düzeltme talebinin reddine karar
verilmesinden sonra para cezası verilmesinin mahkemeye erişim hakkını
engellediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
57. Başvurucunun savunmaları ve iddiaları, karar düzeltme
safhasından önce adil yargılanma hakkının bir gereği olarak incelenmiş ve
başvurucu karar düzeltme isteminde bulunmuş, AYİM tarafından karar düzeltme
istemleri reddedilerek başvurucu aleyhine 226 TL para cezasına hükmedilmiştir.
58. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak sınırlandırılabilen bir
haktır. Bununla birlikte sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek nitelikte
olmaması, meşru bir amaç izlemesi, ölçülü olması ve başvurucuya ağır bir yük
getirmemesi gerekir (Serkan Acar,
B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Gereksiz başvuruların önlenerek dava
sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin
uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla karar düzeltme istemlerinin
reddi hâlinde uygulanan ve yüksek miktarlı olmayan cezalar başvurucular
üzerinde aşırı bir yük oluşturmadığı gibi bu yola başvurulmasını imkânsız hâle
getirmediği veya aşırı derecede zorlaştırmadığından mahkemeye erişim hakkının ihlali
iddiası kabul edilemez (Faik Gümüş,
B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 36).
59. Somut olayda başvurucunun idari para cezasını ödeme gücünün
bulunduğu, hükmolunan cezanın gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak
açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı
dikkate alındığında başvuru konusu işlemde açık ve görünür bir ihlal
saptanmamıştır.
60. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Vekâlet Ücretine
İlişkin Olarak Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
61. Başvurucu adli yardım ile açılan davada aleyhine vekâlet
ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının hak arama hürriyetini
ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
62. Vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve davası kabul
edilen lehine hükmedilen bir ücrettir.Dava
aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret
yükümlülüğü bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 38).
63. Diğer taraftan bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir
sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen
iddialar ile bu mahkemelere sunulmayanbilgi ve
belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram
Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
64. Somut olayda başvurucunun, ihlale neden olduğunu ileri
sürdüğü iddiayı karar düzeltme aşamasında dile getirmediği, bu iddiasına
ilişkin bilgi veya belge sunmadığı ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun
tüketmediği anlaşılmaktadır.
65. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
66. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak
üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
67. Anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin
maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
68.Başvurucu ihlalin tespitiyle maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
69. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
70. Başvurucu, her ne kadar maddi ve manevi tazminat talep etmiş
ise de yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun tazminat taleplerine
ilişkin olarak bu aşamada ret kararı verilmesi gerekir.
71. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Maddi ve manevi
varlığın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Karar düzeltme
talebinin reddedilmesi sonucunda para cezasına hükmedilmesinin mahkemeye erişim
hakkını ihlal ettiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Vekâlet ücretine
ilişkin olarak mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve
manevi varlığın korunması hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere -Anayasa"nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen
geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ
İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
İkinci Dairesinin 26/3/2014 tarihli ve E.2013/339, K.2014/542 sayılı dosyasıyla
ilgilidir),
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.