
Esas No: 2016/205
Karar No: 2017/9321
Karar Tarihi: 12.12.2017
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/205 Esas 2017/9321 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından 21.02.2013 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesi verilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.08.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirasçılık belgesi verilmesi talebine ilişkindir.
Davacı vekili, ... Sulh Hukuk Mahkemesi 2012/54 E. sayılı dosyada görülen ortaklığın giderilmesi davasında ölü tapu kayıt maliki ...’ın mirasçılık belgesinin alınması için mahkemece kendilerine yetki verildiğini ve bu yetkiye istinaden ...’a ait mirasçılık belgesinin verilmesini istemiştir.
Mahkemece, resmi kayıtlar ve dinlenen tanıklara göre murisin kızı ... ’nin yaşayıp yaşamadığına dair çelişkinin giderilememesi ayrıca murisin Türk vatandaşlığından çıkan mirasçılarının yaşayıp yaşamadığının ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 30. maddesi hükmünde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabii davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabii davalarda ise re’sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabii olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.
Miras bırakanın gerçekte var olduğu ancak nüfusa kayıtlı olmadığı, mirasçı bırakmaksızın öldüğü belirlendiği takdirde son mirasçının Hazine olacağı gözönüne alınarak buna göre mirasçılık belgesi verilmesi gerekir. Bu tür davaların reddine karar verilebilmesi için miras bırakanın hiçbir şekilde yaşamadığının, böyle bir kişinin mevcut olmadığının belirlenmesi veya davacının miras bırakanın mirasçısı olmadığının tespiti gerekir. Mahkemece verilen yetki üzerine açılan davalarda davanın kabulüne karar verilebilmesi için davacının mirasçı olmasının gerekmediği de kuşkusuzdur.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında; Mahkemece, davanın re"sen araştırma prensibine tâbi olduğu gözetilerek, murisin altsoyu dahil mirasçı olabilecek kişilerin tümünün sağ olup olmadıklarını gösterecek şekilde nüfus aile kayıtlarının eksiksiz olarak getirtilmesi, bu bilgilerin elde edilebilmesi için tüm imkanların kullanılması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek varsa mirasçılarının belirlenmesi, yapılan tüm araştırmalara rağmen herhangi bir mirasçının tespit edilememesi halinde Türk Medeni Kanunu madde 501 uyarınca son mirasçının Hazine olduğu gözetilerek mirasçılık belgesi verilmesi gerekirken; böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın eksik araştırma ve soruşturma ve yersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.