
Esas No: 2016/8317
Karar No: 2016/8317
Karar Tarihi: 8/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AKMAL YUNUS KHODJAEV BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/8317) |
|
Karar Tarihi: 8/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Mahmut Serhat MAHMUTOĞLU |
Başvurucu |
: |
Akmal YUNUSKHODJAEV |
Vekili |
: |
Av. Uğur YILDIRIM |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Komisyonca tedbir talebinin Bölüm tarafından karara
bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük"ün 73.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 3/5/2016 tarihinde İçtüzük"ün
73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin durdurulmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1984 doğumlu olup Özbekistan vatandaşıdır.
10. Başvurucu 11/2/2006 yılında yasal yollardan Türkiye"ye giriş
yapmıştır.
11. Başvurucu 28/10/2010 tarihinde Türkiye"den yasa dışı
yollarla çıkış yapmaya çalışırken yakalanmış ve Kırklareli"nde idari gözetim
altına alınmıştır. Bunun üzerine başvurucu, uluslararası koruma başvurusunda
bulunmuştur.
12. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 17/1/2011 tarihinde
başvurucunun uluslararası koruma başvurusu sonuçlanıncaya kadar Kütahya"da
ikamet etmesine karar verilmiş ve bu karar aynı tarihte başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu kendisine tanınan süre içinde Kütahya"ya gitmemiş,
ikamet zorunluluğu ve bildirim yükümlülüğüne aykırı davranmış, bu nedenlerle
8/2/2011 tarihinde uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılmasına
karar verilmiştir.
14. Başvurucu 13/12/2012 tarihinde Kütahya"ya giderek tekrar
uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur. Kütahya Valiliği tarafından
başvuru işleme konulmuş ancak başvurucu bir kez daha ikamet zorunluluğuna
aykırı davranmıştır. Bu gelişme üzerine başvurucunun uluslararası koruma
başvurusunun 31/12/2014 tarihinde ikinci kez geri çekilmiş sayılmasına karar
verilmiştir.
15. Başvurucu; 2013 yılında vermiş olduğu uluslararası koruma
başvurusu mülakatında özetle Özbekistan"da gençlerin camiye gitmesine izin
verilmediğini, 2006 yılı Şubat ayında işyerinde
(fırın) arkadaşlarıyla birlikte namaz kılarken maskeli kişiler tarafından
baskın yapıldığını, arka kapıdan kaçtığını ve babasının arkadaşının evinde
saklandığını ifade etmiştir.
16. Başvurucu anılan mülakatta ayrıca bu olay nedeniyle
babasının on gün gözaltında tutulduğunu, babasının arkadaşının yardımıyla
Türkiye"ye (İstanbul) geldiğini, Fatih"te bir fırında iş bularak birkaç yıl
boyunca çalıştığını, 2012 [2010] yılında para karşılığı yasa dışı yollardan
Yunanistan"a gitmeye çalıştığı sırada yakalandığını, ülkesine geri gönderilirse
hapsedileceğini ya da öldürüleceğini belirtmiştir.
17. Kütahya Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 17/1/2013
tarihli mülakat raporunda, başvurucunun iddiaları "inandırıcı"
bulunmuş; risk değerlendirmesinde "korktuğunu kanıtlayacak geçerli
gerekçeleri bulunduğu" sonucuna ulaşılmış ve uluslararası koruma
başvurusuyla ilgili "olumlu" kanaat bildirilmiştir. Ancak başvurucu
ikamet yükümlülüğünü yerine getirmediği için uluslararası koruma talebine
ilişkin nihai karar alınamamış ve başvuru geri çekilmiş sayılmıştır.
18. İstanbul Emniyet Müdürlüğü trafik ekipleri tarafından
23/9/2015 tarihinde lisanssız şekilde (korsan) ticari taksi faaliyeti için
kullanıldığı değerlendirilen bir araç durdurulmuş; aracın sürücü koltuğunda
olduğu anlaşılan başvurucuya idari para cezası yaptırımı uygulanmıştır.
19. Olay tarihinde ayrıca, başvurucunun kimliği hakkında gerçeğe
aykırı beyanda bulunduğu ve ikamet izni süresinin geçmiş olduğu hususlarında
tutanak düzenlenmiştir.
20. Anılan olayın ardından İstanbul Valiliği Göç İdaresi
Müdürlüğü tarafından23/9/2015 tarihinde, kamu düzeni açısından tehdit oluşturma
ve ikamet izni süre ihlali gerekçeleriyle başvurucu hakkında sınır dışı etme
kararı alınmıştır.
21. Başvurucu tarafından anılan kararın iptali istemiyle
İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır.
22. Dava dilekçesinde özetle başvurucunun Türkiye"de bulunduğu
sürede bir Özbek vatandaşıyla evlendiği ve bu evlilikten iki çocuk sahibi
olduğu, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmadığı, uluslararası
koruma başvurusuna ilişkin Kütahya"daki sürenin çok uzaması üzerine ailesinin
giderlerini karşılayabilmek için ikamet ilini terk ettiği belirtilmiştir.
23. Dava dilekçesinde ayrıca Özbekistan"da Müslümanlığın tehdit
olarak görüldüğü, Müslümanların inançlarına uygun şekilde giyinmeleri ya da
sakal bırakmaları hâlinde gözaltına alındıkları, başvurucunun da çok fazla
baskıya maruz kaldığı ve son olarak ibadet ettiği evin polis tarafından
basılması üzerine ülkesinden kaçtığı dile getirilmiştir.
24. Anılan dava İdare Mahkemesinin 10/3/2016 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyanın
incelenmesinden; 22.09.2015 tarihinden trafik ekipleri tarafından yapılan
denetimlerde korsan taşımacılık yaptığından bahisle davacı hakkında Kabahatler
Kanununa göre işlem yapıldığı,davacı
hakkında ikamet ihlalinde bulunduğu ve kimlik beyanı hakkında yalan beyada bulunduğundan bahisle 6458 Sayılı Yasanın 54/1-(d,
g)bentleri uyarınca sınır dışı kararı verildiği, davacı tarafından bu işlemin
iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının kimlik
bilgilerinin farklı girilmesinin tercüme hatasından kaynaklandığı, davacının
yalan beyanda bulunma kastı olmadığından davacının 6458 Sayılı Yasanın
54/1-(d)bentleri uyarınca sınır dışı edilmesi uygun değil ise de,davacının, 02.11.2013 yılına kadar geçerli ikamet
tezkeresi olduğu, ikamet tezkeresi süresi dolmasına rağmen davacının kalmaya
devam ettiği görüldüğünden davacının 6458 Sayılı Yasanın 54/1-(g)bentleri
uyarınca sınır dışı edilmesine ilişkin dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka
aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan,davacının
dini inanışları nedeniyle ülkesinde tehdit gördüğü, bu nedenle sınır dışı
edilemeyecek kişilerden olduğu ileri sürülmüş isede;bu
hususlara dair somut delil sunulmaması nedeniyle iddiadan öteye geçmediği
görüldüğünden davacının bu iddialarına itibar edilmemiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 12
Ocak 1991 tarihli A. and K. v. Turkey
(Başvuru No.14401/88) kararındabaşvuranların sınırdışı edilmesi halinde insanlık dışı ya da kötü muamele
göreceklerine dair ciddî bir tehdidin bulunmaması gerekçesiyle başvuruları
kabul edilemez bulmuştur."
25. Bu karar, başvurucuya 14/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiş ve
3/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
26. Başvuru formunda; uluslararası koruma başvurusu ve idari
dava sırasında verilen bilgilere ek olarak başvurucunun Taşkent ili Kökçe
köyünde yaşadığı, ülkesinde dinî eğitime getirilen kısıtlamalar nedeniyle
haftanın belirli günleri on kişilik bir grupla birlikte Andican
şehri imamlarından Abduvali Qori"nin
dinî sohbetlerini elektronik cihazlardan dinlediği ve bu günlerden birinde
maskeli polislerin gruba baskın düzenlemesi üzerine ülkesinden kaçarak
Türkiye"ye sığındığı belirtilmiştir.
27. Başvurucunun uluslararası koruma başvurusu sürecine ve sınır
dışı kararına ilişkin belgeler Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından 17/5/2016
tarihinde Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
28. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun "Kapsam"
kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
" (1) Bu Kanun,
yabancılarla ilgili iş ve işlemleri; sınırlarda, sınır kapılarında ya da Türkiye
içinde yabancıların münferit koruma talepleri üzerine sağlanacak uluslararası
korumayı, ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri dönemeyen ve kitlesel olarak
Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak geçici korumayı, Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını kapsar.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında, Türkiye’nin
taraf olduğu milletlerarası anlaşmalar ile özel kanunlardaki hükümler saklıdır."
29. 6458 sayılı Kanun’un "Geri
gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun kapsamındaki
hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi
tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında
bulunacağı bir yere gönderilemez."
30. 6458 sayılı Kanun’un 29/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname"nin (676 sayılı KHK) 35. maddesiyle değişik “Sınır dışı etme kararı” kenar başlıklı 53.
maddesi şöyledir:
“(1) Sınır dışı etme kararı,
Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında
sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat
tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da
avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş
gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı
etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan
başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş
olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma
süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde ‘54 üncü
maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası
kapsamındakiler hariç’ yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı
edilmez.”
31. 6458 sayılı Kanun’un 676 sayılı KHK’nın 36. maddesiyle
değişik “Sınır dışı etme kararı alınacaklar”
kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan
yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi
kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi,
destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya
destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri
için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan
sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden
fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona
ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on
günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den
yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı
bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen,
uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak
değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan,
uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında
verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma
hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları
reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından
tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve
(k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru
sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası
koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir. ”
32. 6458 sayılı Kanun"un "Sınır
dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 54
üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır
dışı etme kararı alınmaz:
a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı
konusunda ciddi emare bulunanlar"
33. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği"nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesi şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.
Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece
hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son
verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun
olarak bastırılması"
35. Sözleşme"nin "İşkence
yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da
onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
36. Sözleşme"nin "Özel
ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi
şöyledir:
"1. Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının
müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.
"
37. Mültecilerin hukuki durumuna dair 28/7/1951 tarihli
Sözleşme"nin (Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir (Cenevre Sözleşmesi,
29/8/1961 tarihli ve 359 sayılı Kanun"la onaylanmış; 5/9/1961 tarihli ve 10898
sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir):
“1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı,
dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri
dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına,
her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler") etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin
güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya
özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir
tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep
edemez.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulaması
38. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) sınır
dışı kararının uygulanması hâlinde yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal
edileceğine ilişkin şikâyetlerle ilgili ilkesel yaklaşımı özetle şöyledir
(referans alınan AİHM kararları için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008; M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No:
30696/09, 21/1/2011; J.K. ve diğerleri/İsveç
[BD], B. No: 59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD],
B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye, B. No: 49867/08, 10/5/2016):
"AİHM"e göre
yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden
çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal egemenlik yetkisine
ilişkin olup Sözleşme"nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bir
başka deyişle bu tür konularda alınan kararların medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgisi bulunmamaktadır.
Bununla birlikte bir yabancının sınır dışı
edilmesi hâlinde işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi emareler
bulunması durumunda taraf devletin Sözleşme kapsamında sorumluluğu ortaya
çıkmaktadır. Sözleşme, işkence ve kötü muameleye maruz kalma riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü içermektedir.
AİHM, Sözleşme"nin 2. (yaşam hakkı) ve 3. maddelerinin
(işkence ve kötü muamele yasağı) birlikte ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerde
kural olarak işkence ve kötü muamelenin mutlak şekilde yasaklandığı gerçeğinden
hareketle başvuruları 3. maddeyle sınırlı olarak incelemektedir. Bu kural geri
gönderilen ülkede idam cezası uygulanacağı gibi doğrudan yaşam hakkının
konusunu oluşturan şikâyetler bakımından geçerli değildir.
AİHM, işkence ve kötü muamele riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünün kamu düzeni veya kamu güvenliği
bakımından risk oluşturanlar bakımından da geçerli olduğununun
ve hatta uluslararası terörizm tehlikesinin bulunduğu hâllerde bile bu
yükümlülüğe bir istisna getirilemeyeceğinin altını çizmektedir.
AİHM, geri gönderilen ülkede işkence ve kötü
muamele riskinin varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde
bu iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine
dikkat çekmektedir.
AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden
bahsedebilmek için sınır dışı kararı uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız
bir mercie başvuruda bulunma imkânı sunulması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar
sınır dışı kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik olarak)
durdurulmasının önemine vurgu yapmaktadır.
AİHM"e göre Sözleşme"nin 3. maddesinin ihlaline karar verilebilmesi için
işkence ve kötü muamele iddiasının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk
düzeyine ulaşması gerekmektedir. Söz konusu riskin ciddiliği incelenirken geri
gönderilecek ülkeyle ilgili koşullar taraf devletçe resen araştırılmalıdır. Bu
araştırma yapılırken bağımsız insan hakları örgütlerinin ve hükûmetlerin
hazırladığı ülke raporlarından yararlanılması mümkündür.
AİHM"e göre başvurucuların kişisel durumlarına ve geri gönderilecekleri
ülkede karşılaşacakları risklere ilişkin iddialarını ayrıntılı şekilde açıklama
ve (varsa) iddialarını destekleyen belgeleri sunma yükümlülükleri
bulunmaktadır. Bir başka deyişle başvurucuların kişisel durumlarına ilişkin
iddialarını ispat külfeti kendilerine aittir."
3. Özbekistan"ın Genel Güvenlik Durumuna
İlişkin Bilgiler
39. Anayasa Mahkemesi, Azizjon Hikmatov (B. No: 2016/18852,
11/5/2017) başvurusunda Özbekistan"ın genel güvenlik durumuna ilişkin bilgilere
yer vermiştir. Somut olay bakımından yapılacak değerlendirmede bu karardaki bilgiler
gözönünde bulundurulacaktır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
40. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
42. Başvurucu, Özbekistan"a sınır dışı edilmesi hâlinde dinî
inançları nedeniyle hapsedileceğini ya da öldürüleceğini ileri sürmüştür.
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde
öldürülebileceğine ya da kötü muameleye maruz kalabileceğine ilişkin iddiaları
kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
44. Anayasa"da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin
egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları
ülkeye kabul etmekte veya ülkeden sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa"da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK],
B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
45. Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama
hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence
altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence ve
eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan haysiyetiyle
bağdaşmayan" cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer
verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada
genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü
fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
46. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama
(negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak
ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde
kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa"nın 15. maddesinde de maddi
ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü
muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).
47. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence
altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması
yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve
üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması
gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
48. Nitekim Anayasa"nın 5. maddesinde "insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır. Anayasa"nın 17. ve 5. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde
devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün
de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A.,
§ 58).
49. Anayasa"nın 5., 16. ve17. maddeleri uluslararası hukuk ve
özellikle de Türkiye"nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi"nin ilgili hükümleri
ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup
gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi
ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
50. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek
kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma
sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir "karşı
çıkma imkânı" tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü
muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara
sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek
mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A.,
§ 60).
51. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya "iddialarını araştırtma" ve bu
kararı "adil bir şekilde inceletme" imkânı sağlayan usul
güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A.
ve A.A., § 61).
52. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan
usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır
dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
53. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı
işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir
(araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir
iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var
olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde
açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu
iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir
iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık
gösterebileceğinden her olayda ayrıcadeğerlendirme
yapılmalıdır (AA.A. ve A.A., §
63).
54. Bu kapsamda öncelikli olarak başvurucunun iddialarının savunulabilir
nitelikte olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapılacaktır.
55. Somut olayda başvurucu uluslararası koruma mülakatında,
arkadaşlarıyla birlikte işyerinde namaz kıldıkları sırada maskeli kişilerce
baskın yapıldığını (bkz. § 15); İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde,
polislerce evlerine baskın yapıldığını (bkz. § 23) ve bireysel başvuru formunda
ise arkadaşlarıyla birlikte elektronik cihazdan dinî sohbet dinledikleri sırada
maskeli polislerin baskınına uğradıklarını (bkz. § 26) belirtmiştir.
56. Her ne kadar başvurucunun hikâyesinin ayrıntılarında çeşitli
çelişkiler bulunması ve bireysel başvuru aşamasında hikâyeye yeni eklemeler
yapılması hikâyenin inandırıcılığı konusunda tereddütler oluşmasına neden olsa
da anlatımların genel hatlarıylatutarlı olduğunu
söyleyebilmek mümkündür. Başvurucunun, özü itibarıyla ülkesinin genel
koşullarından ve kişisel durumundan kaynaklanan (iki ana nedenden ötürü) sınır
dışı edilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalma kaygısı/iddiası içinde olduğu
görülmektedir.
57. Başvurucunun ülke koşullarına ilişkin iddiası, Özbekistan"da
genel olarak Müslümanların inançlarını yaşayamadığı ve sınır dışı edilmesi
hâlinde kendisinin kötü muameleye maruz kalmasının kaçınılmaz olacağına
ilişkindir.
58. AİHM"in Özbekistan vatandaşlarının
yaptığı birçok başvuruda belirttiği gibi Özbekistan"da insan hakkı ihlalleri
yaşandığına ilişkin bazı değerlendirmeleri, geri gönderilen herkesin kötü
muameleye maruz kalacağı anlamına gelmemektedir (bkz. § 39). Dolayısıyla
başvurucunun Müslüman olduğunu belirtmesi yalnız başına ülkesinde kötü muamele
göreceği anlamına gelmez vesınır dışı edilmemesi için
yeterli değildir.
59. Başvurucunun kişisel durumuna ilişkin iddiası ise 2006
yılında namaz kılarken ya da elektronik ortamda dinî sohbet dinlerken maskeli
kişiler veya polisler tarafından baskın yapılması üzerine ülkesini terk ettiği
ve geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağı hakkındadır.
60. Anayasa Mahkemesinin sınır dışı etme konusundaki yerleşik
içtihadına göre başvurucunun öncelikli olarak kötü muamele iddiasını makul
şekilde açıklaması ve varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunması
gerekmektedir. Bunların yanında söz konusu iddianın belirli bir ciddilik
seviyesinde olması şartı da aranmaktadır (bkz. § 53).
61. Başvurucu -iddiasına göre- arkadaşlarıyla birlikteyken
maskeli kişiler ya da polisler tarafından yapılan baskından arka kapıyı
kullanarak kaçmayı başarmıştır. Ancak arkadaşlarının kimler olduğu, hâlâ
Özbekistan"da bulunup bulunmadıkları ve en önemlisi söz konusu olayın ardından
kaçmayı başaramayanların akıbetleri hakkında herhangi bir açıklamada
bulunmamıştır. Bir başka ifadeyle başvurucunun arkadaşlarının anılan olayın
ardından kötü muameleye maruz kalıp kalmadığı bilinmemektedir. Bu durum, başvurucunun
iddiaları hakkında öngörüde bulunmayı ve somut değerlendirme yapmayı
zorlaştırmaktadır.
62. Bununla birlikte başvuruya konu olay üzerinden yaklaşık on
bir yıl gibi uzun bir süre geçmiştir. Başvurucu, olayın ardından babasının on güngözaltında tutulup serbest bırakıldığını belirtmiştir.
Ancak o tarihten sonra başvurucunun hâlen arandığına dair bir iddia söz konusu
değildir. Nitekim aradan geçen on bir yıllık sürede Özbekistan yetkili
makamları tarafından başvurucu hakkında soruşturma başlatıldığına ya da resmî
olarak Türkiye"ye iletilmiş bir iade talebi olduğuna dair bilgi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun var olduğunu iddia ettiği kötü
muamele riskinin güncelliğini koruduğu konusunda tereddüt edilmesi
kaçınılmazdır.
63. Öte yandan başvurucu, ülkesinde kötü muamele riski altında
olduğunu ilk kez Türkiye"ye giriş yaptıktan beş yıl sonra Yunanistan"a geçmeye
çalışırken yakalanması üzerine dile getirmiştir. Sonrasında ise 2012 ve 2014
yıllarında iki kez uluslararası koruma başvurusunu takipsiz bırakmıştır. Dahası
2014 yılından itibaren -ikamet izni olmadığı için- her an sınır dışı edilme
tehlikesi altında olmasına rağmen resmî makamlara başvuruda bulunmaksızın
Türkiye"de yaşamaya devam etmiştir.
64. Hapsedilme ya da öldürülme korkusuyla ülkesini terk ederek
Türkiye"ye sığındığını belirten başvurucunun bu iddiasını ilk beş yılda hiç
dile getirmemesi, ancak adli ya da idari tahkikata uğradığında uluslararası
koruma başvurusunda bulunması ve her defasında başvurusunu takipsiz bırakması
sınır dışı edilmemek için yeterli özeni göstermediğini açıkça ortaya
koymaktadır. Kaldı ki başvurucunun kötü mameleye
maruz kalacağı iddiasına konu anlatımları da kısmen çelişkili olup zaman içinde
değişim göstermiştir. Bu durum, başvurucunun ülkesinde kötü muamele tehlikesi
altında olduğu iddiasının makul kabul edilebilmesini güçleştirmektedir.
65. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde
kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddiaların makul şekilde açıklanmadığı,
bu iddiaları destekleyen ve riskin güncelliğini koruduğuna işaret eden somut
herhangi bir bilgi sunulmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim İdare Mahkemesi de
kararında başvurucunun iddialarının somut verilere dayanmadığına vurgu
yapmıştır (bkz. § 24). İdare Mahkemesinin ulaştığı sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
66. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa"nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.