Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2009/8-518
Karar No: 2009/573

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/8-518 Esas 2009/573 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2009/8-518 E., 2009/573 K.

Hukuk Genel Kurulu 2009/8-518 E., 2009/573 K.

  • GÖREV
  • HAK DAVASI
  • ZİLYETLİĞİN KORUNMASI DAVASI
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 722 ]
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 728 ]
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 982 ]
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 983 ]
  • 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 8 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Fethiye Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesince, Sulh Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizliğe dair verilen 21.11.2007 gün ve 2005/140 E. ve 2007/499 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi"nin 12.06.2008 gün ve 2008/2762-3187 sayılı ilamı ile; (...Dava konusu 181 ada 8 numaralı parsel 1959-1960 yıllarında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, üzerindeki kargir evin Rıza tarafından yapıldığı belirtilip, zilyetlikle iktisap süresi dolmadığından zilyedinin Rıza olduğu beyanlar hanesine yazılmak suretiyle Hazine adına tespit edilip tapuya tescil edilmiştir.

    TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK"nın 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK"nın 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK 06.10.1993 gün, 1993/14-423/561 sayılı kararı da aynı yöndedir.

    Davacılar Emel ve Cengiz muris Rıza"nın mirasçısı çocuklarıdır. Davalı Hatice muris Rıza"nın ölü oğlu Başaran"ın eşidir. Dava konusu taşınmaz her ne kadar tapuda Hazine adına kayıtlıysa da taşınmaz üzerindeki evin ve bahçenin zilyedinin muris Rıza olduğu, tarafların miras hakkına dayanarak istekte bulundukları anlaşıldığına göre davada davacıların zilyetliğe dayanarak zilyetliklerinin korunması istekleri ve buna dayanarak dava açtığı düşünülemez. Davacılar miras hakkına dayanmakta, davalı da yine miras hakkına dayanarak savunmada bulunmaktadır. Dolayısıyla dava zilyetliğe dayalı bir dava olmayıp, hakka dayalı bir davadır. Mahkemece işin esasının incelenmesi, delillerin değerlendirilmesi ve davanın sonuçlandırılması gerekirken davayı zilyetliğin korunması biçiminde değerlendirip, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olması doğru olmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz ddildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, miras hissesine hasren muristen kalan taşınmaza elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.

    Davacılar vekili 19.09.2005 tarihli dava dilekçesinde; 8 no"lu parselin Davacıların murisi Rıza"ya atalarından kaldığını, murisin taşınmazı malik sıfatı |

    |ile kullanıldığını ve 1950 yılında üzerine tek katlı muhkem yapı inşa ettiğini, 1960 yılında yapılan kadastro çalışmasında parselin Maliye Hazinesi adına tespit edilip, üzerindeki kargir evin muris Rıza"ya ait olduğunun beyanlar hanesine yazıldığını, murisin vefatından sonra eşi Ülker"in 1992 yılına kadar söz konusu evi kullandığını, sonrasında evin davalı tarafından işgal edildiğini, davalının murisin vefat eden oğlu Başaran"ın eşi olduğunu, davalının davacıların taşınmaz üzerindeki miras hakkını inkar ettiğini, babalarından kendilerine kalan ev üzerindeki miras hakkından doğan intifa hakkını kullanmalarına engel olduğunu belirterek, Hazine adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki muristen kalma konuttan intifa etmesini önleyici şekilde davalı tarafından vaki müdahalenin men"ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Davalı 28.09.2005 tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, davacıların dava konusu evi hiç kullanmadıklarını, bu davayı açmakta hakları bulunmadığını, Hazine adına kayıtlı taşınmazın öncesinde muris Rıza tarafından kullanıldığını, o öldükten sonra eşi Başaran ile birlikte kendisinin kullandığını, evin her türlü bakım ve onarımını eşi ile birlikte yaptığını, eşinin de ölmesinden sonra, eşinin babasından intikal eden evi kendisinin kullandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

    Yerel mahkemece; davanın, mülkiyete dayalı olmayıp, zilyetliğin korunmasına ilişkin dava niteliğinde olduğu, zilyetliğin korunması davalarının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 8. maddesinin II. fıkrasının 3. bendi hükmü gereğince münhasıran Sulh Mahkemelerinde görülmesi gereken davalardan olduğu, dolayısı ile görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik kararı verilmiştir.

    Özel Daire"ce; karar yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, önceki hükümde direnilmiş; karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın, "zilyetliğin korunması davası mı" yoksa mülkiyete dayalı bir "hak davası mı" olduğu, varılacak sonuca göre davaya bakma görevinin asliye mahkemesine mi, sulh mahkemesine mi ait olduğu, noktalarında toplanmaktadır.

    Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır;

    1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26.02.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile değişik "Vazife" başlıklı 8. maddesinde;

    "Sulh mahkemesi...

    II- Dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın:

    3. Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaları

    ...Görür."

    denilmektedir.

    Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan "yalnız zilyetliğin korunması davaları" ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan doğan davalar amaçlanmıştır.

    4721 sayılı Türk Medeni Kanunumun "Zilyetliğin Gasbında Dava Hakkı" başlıklı 982. maddesinde:

    "Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle yükümlüdür.

    Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir.

    Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur."

    Aynı Kanun"un "Zilyetliğe Saldırıya Dava Hakkı" başlıklı 983. maddesinde de:

    "Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği Saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir.

    Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın iderilmesine yönelik olur."

    hükmü yer almaktadır.

    Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka [dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır.

    Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir.

    Diğer taraftan, Hazine"ye ait taşınmaz mal üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine"den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 8/II-3. madde ve fıkrasında yazılı zilyetliğin korunması davası olmayıp, temelinde bir hak davasıdır.

    Nitekim, Hukuk Genel Kurulu"nun, 15.06.1983 gün ve 3351/679 sayılı; 25.11.1987 gün ve 394/876 sayılı; 06.10.1993 gün ve 1993/14-423-561 sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.

    Somut olaya gelince;

    Dava konusu edilen evin üzerinde bulunduğu 8 no"lu parselin, Hazine adına tapuya kayıt ve tescilli olduğu, davaya konu evin ise, davacılar ve davalının murisi Rıza adına tapunun beyanlar hanesine şerh edildiği ve muris tarafından inşa edildiği hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yine, inşa edilen yapının Türk Medeni Kanunu"nun 728. maddesinde düzenlenen hafif yapı niteliğinde olmadığı da bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır.

    Hal böyle olunca; davacılar ve davalının ortak murisleri tarafından Hazine arsası üzerine inşa edilen tek katlı kargir yapı ile ilgilerinin yalnızca zilyetlikten ibaret olduğu kabul edilemez. Murisin bu yapı üzerinde sarf ettiği malzeme nedeniyle, mirasçılarının Türk Medeni Kanunu"nun 722 ve takip eden maddelerine göre, kişisel haklarının bulunduğu şüpheden varestedir.

    Nitekim, eldeki davada davacılar miras hakkına dayanmakta, davalı da yine miras hakkına dayanarak savunmada bulunmaktadır.

    Açıklanan durum karşısında, eldeki davanın salt zilyetliğin korunması niteliğinde olduğunun ve murisin inşa ettiği yapı ile davacı ya da davalının zilyetlikten başka ilişkisinin bulunmadığının kabulüne olanak bulunmamaktadır.

    O halde, davacıların talebi ve davalının savunması karşısında, eldeki davanın hukuki nitelikçe zilyetliğin arkasında bulunan bir hakka dayalı olduğunun kabulü gerekir.

    Aksinin kabulü ile dava konusu edilen yapıdan doğan uyuşmazlığın, Türk Medeni Kanunu"nun 982. ve 983. maddeleri kapsamında değerlendirilip, bu maddeler uygulanmak suretiyle çözümlenmeye çalışılması halinde, mirasçıların ev üzerindeki miras hakları ortadan kalkacak, bu da mirasçılar lehine ileride doğacak hakları da zedeleyerek haksızlığa neden olacaktır.

    Sonuç itibariyle; davanın zilyetliğin arkasında bulunan bir hakka dayalı olmasına göre, mahkemenin görevi, dava olunan taşınmazın değerine göre belirlenmelidir.

    Dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazın değeri 10.000 YTL olarak gösterilmiştir. Müddeabihin değeri gözönünde bulundurulduğunda, davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Mahkemece işin esasının incelenmesi, delillerin değerlendirilmesi ve davanın sonuçlandırılması gere-kirken, davanın salt zilyetliğin korunması olarak nitelendirilerek Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olması doğru değildir.

    Bu nedenle, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekir.

    Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden (olayı HUMK"nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 25.11.2009 ününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi