
Esas No: 2014/17738
Karar No: 2014/17738
Karar Tarihi: 1/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALİ SAYICI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/17738) |
|
Karar Tarihi: 8/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Ayhan KILIÇ |
Başvurucular |
: |
1. Ali
SAYICI |
|
|
2. Besime
UYSAL |
|
|
3. Fatma
İNAN |
|
|
4. Fatma Nusrat KÖMÜRCÜ |
|
|
5. Mehmet
ÇAKICI |
|
|
6. Nejat
ŞANLI |
|
|
7. Özhan
AKGÜNLÜ |
|
|
8. Suat
UYSAL |
|
|
9. Visam KIŞ |
Vekili |
: |
Av. Bülent
AKBAY |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazların yeşil alan olarak ayrılmasına ilişkin
imar planı revizyonu işlemine karşı açılan davanın süre aşımı yönünden
reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 10/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2014/17739, 2014/17740, 2014/17741, 2014/17742, 2014/17743,
2014/17744, 2014/17747 ve 2014/17749 numaralı bireysel başvuru dosyaları,
aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2014/17738 numaralı
bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve 2014/17739, 2014/17740,
2014/17741, 2014/17742, 2014/17743, 2014/17744, 2014/17747 ve 2014/17749
numaralı başvuru dosyaları kapatılmış, inceleme 2014/17738 numaralı bireysel
başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan Ali Sayıcı, Mehmet Çakıcı, Nejat Şanlı, Özhan
Akgünlü, Suat Uysal ve Visam Kış sırasıyla 1981,
1948, 1939, 1963, 1941 ve 1953 doğumlu olup Hatay ili İskenderun ilçesinde;
Besime Uysal 1941 doğumlu olup Hatay ili Belen ilçesinde, Fatma İnan 1948
doğumlu olup Hatay merkezde ikamet etmektedirler. Merkezî Nüfus İdaresi
Sistemi"nden yapılan sorgulama neticesinde başvuruculardan Fatma Nusrat Kömürcü"nün bireysel
başvuru tarihinden önce 4/8/2013 tarihinde öldüğü tespit edilmiştir.
9. Başvurucular Hatay ili Karaağaç beldesi Hatun köyü mevkiinde
kâin 11/1 pafta 793, 801, 803, 818, 823 ve825 parsel numaralı taşınmazların
malikleridir.
10. İskenderun Karaağaç Belediyesi (Belediye) Meclisi 9/5/2012
tarihli kararla 2. Etap 1/1000 ölçekli uygulama imar planı revizyonunu kabul
etmiştir. Bu plan revizyonuna göre başvurucuların taşınmazları yeşil alan ve
park alanı içinde kalmıştır.
11. Revizyon planı 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu"nun 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca
10/5/2012-11/6/2012 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır. Başvurucular aynı
bent uyarınca askı ilan süresi içinde Belediye Meclisine itirazda
bulunmuşlardır. Belediye Meclisinin 22/6/2012 tarihli kararlarıyla itirazlar
reddedilmiştir. Ret kararları 22/8/2012 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucular 10/10/2012 tarihinde 2. Etap 1/1000 ölçekli
uygulama imar planı revizyonunun ve bu planın dayanağı olan 1/5000 ölçekli
nazım imar planı ile 1/25000 ölçekli çevre düzeni planının iptali istemiyle
Hatay İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmışlardır.
13. Mahkeme 18/2/2013, 28/2/2013 ve 21/3/2103 tarihli kararlarla
davaları süre aşımı yönünden reddetmiştir. Mahkeme 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 7. maddesinde idari işlemlere karşı
idare mahkemesinde dava açma süresinin altmış gün olduğunu vurgulamış; 11.
maddesi uyarınca bir idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi
veya yeni bir işlem yapılması amacıyla üst makama, üst makam yoksa işlemi
yapmış olan makama başvurulmasının, işlemeye başlamış olan dava açma süresini
durduracağını ve isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde de
dava açma süresinin durduğu günden itibaren yeniden işlemeye başlayacağını
belirtmiştir. Mahkeme 3194 sayılı Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendindeki, imar planlarına karşı bir aylık askı ilan süresi içinde itiraz
edilebileceğini ifade eden hükme yer vermiş ve bu hükmün özel bir itiraz süresi
getirdiğini açıklamıştır.
14. Mahkemenin görüşüne göre imar planlarına karşı 3194 sayılı
Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen bir aylık
askı ilan süresi içinde yapılan itirazlar 2577 sayılı Kanun"un 11. maddesi
kapsamındaki düzeltme başvurusu hükmündedir. Bu durumda, dava açma süresinin
başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden itibaren idarenin altmış günlük cevap
verme süresi işlemeye başlamakta, son ilan tarihinden itibaren altmış gün
içinde cevap verilmemesi durumunda altmışıncı günü izleyen günden itibaren
altmış gün içinde dava açılması gerekmektedir.
15. Somut olaya ilişkin değerlendirmesinde Mahkeme, askı ilan
süresi içinde itiraz edilmesi üzerine askı süresinin son günü olan 11/6/2012
tarihinden itibaren altmış gün içinde cevap verilmemiş olması nedeniyle
10/8/2012 tarihinde itirazın reddedilmiş sayıldığını ifade etmiş ve bu tarihi
izleyen günden itibaren altmış gün içinde ve en son 9/10/2012 tarihinde
açılması gerekirken 10/10/2012 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı
sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme olayda 2577 sayılı Kanun"un 11. maddesi
uygulandığından altmış günlük zımni ret süresinden sonra cevap verilmesinin
dava açma süresini ihya etmeyeceğinin altını çizmiştir.
16. Mahkeme 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/25000 ölçekli
çevre düzeni planının da dava konusu Belediye Meclisi kararından çok önce ilan
edildiğini ve ilan tarihinden itibaren altmış gün içinde açılmayan davanın
süresinde olmadığını vurgulamıştır.
17. Mahkeme kararları Danıştay Altıncı Dairesinin (Daire)
11/11/2013 tarihli kararlarıyla onanmıştır. Karara muhalefet eden Daire Başkanı
ve bir üye, 2577 sayılı Kanun"un 11. maddesinde getirilen altmış günlük zımni
ret süresinin yargılama usulüne ilişkin olduğunu ve idari usullerde
uygulanmasının mümkün bulunmadığını belirtmişlerdir. Muhalefet görüşünde,
Anayasa"nın 40. ve 74. maddeleri uyarınca idari başvuruların geciktirilmeksizin
cevaplanması gerektiği hatırlatıldıktan sonra somut olayda idarenin geç cevap
vermesinin sorumluluğunun başvuruculara yüklenemeyeceği ifade edilmiştir. Aksi
görüşün, zımni ret süresi geçtikten sonra idare tarafından tesis edilen
işlemlerin dava konusu edilmesi imkânını ortadan kaldıracağının vurgulandığı
muhalefet yazısında, mülkiyet hakkına ilişkin sonuçları dikkate alındığında bu
durumun hukuk devletinde kabulünün mümkün olmadığı açıklanmıştır.
18. Karar düzeltme istemleri aynı Dairenin 22/9/2014 tarihli
kararlarıyla reddedilmiştir. Nihai kararlar 14/10/2014 tarihinde başvurucular
vekiline tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucular 10/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“1. Dava açma süresi,... Danıştayda
ve idare mahkemelerinde altmış... gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin
yapıldığı,
...
Tarihi izleyen günden başlar.”
21. 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi şöyledir:
“1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan
önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir
işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan,
idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan
idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır.”
22. 2577 sayılı Kanun"un 14. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili
bölümü şöyledir:
“3. Dilekçeler, Danıştayda
daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi
mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:
...
e) Süre aşımı,
...
Yönlerinden sırasıyla incelenir."
23. 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü
fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
...
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine,
...
Karar verilir."
24. 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi şöyledir:
“İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama
İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan
kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin
nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.
Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden
itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili
idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir.Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz
edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve
planları belediye meclisi onbeş gün içinde
inceleyerek kesin karara bağlar."
25. Dairenin 20/12/2004 tarihli ve E.2004/7836, K.2004/6766
sayılı; 17/4/2006 tarihli ve E.2004/1982, K.2006/2043 sayılı; 23/2/2007 tarihli
ve E.2007/549, K.2007/1111 sayılı; 24/11/2010 tarihli ve E.2008/2001,
K.2010/10455 sayılı; 5/4/2010 tarihli ve E.2008/3923, K.2010/3234 sayılı;
22/4/2011 tarihli ve E.2009/7720, K.2011/961 sayılı; 16/1/2012 tarihli ve
E.2010/13305, K.2012/57 sayılı; 18/2/2013 tarihli ve E.2010/4419, K.2013/883
sayılı ve 16/1/2014 tarihli ve E.2012/7447, K.2014/108 sayılı kararlarında
benimsediği görüşün özeti şöyledir:
“3194 sayılı İmar Kanunu"nun "Planların
hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde:
"İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir.
Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak,
belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili
belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak
yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca
tespit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan
süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye Başkanlığınca belediye
meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş
gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar. Onaylanmış planlarda yapılacak
değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir." hükmü yer almaktadır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinde dava açma
süresinin; özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu, ilanı
gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden
itibaren başlayacağı, yine aynı Kanun"un "Üst makamlara başvurma"
başlıklı 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari
işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem
yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari
dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan
idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse
isteğin reddedilmiş sayılacağı hususu kurala bağlanmıştır.
Anılan maddelerin birlikte
değerlendirilmesinden; imar planlarına karşı, 2577 sayılı Kanun"un 11. maddesi
kapsamında yapılacak başvurular için, 3194 sayılı Kanun"un 8/b maddesi ile özel
bir itiraz süresi getirildiği anlaşılmaktadır. Bunadurum
karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 sayılı
Kanun"un 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari
dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden itibaren 60 gün
içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi
takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen 60
gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap
tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabileceği
sonucuna varılmaktadır. Buna göre, imar planlarına askı süresi içinde bir
itirazda bulunulmamış ise davanın, 2577 sayılı Kanun"un 7. maddesi uyarınca imar
planının son ilan tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde açılması
gerekir."
26. Dairenin 4/2/2015 tarihli ve E.2013/6419, K.2015/412 sayılı;
10/2/2015 tarihli ve E.2011/9034, K.2015/627 sayılı; 17/2/2015 tarihli ve
E.2014/6102, K.2015/859 sayılı ve 16/6/2016 tarihli ve E.2015/1058, K.2016/4295
sayılı kararlarının ilgili bölümü şöyledir:
“...Anayasanın "Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90. maddesinin son
fıkrasında: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya
aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004
günlü, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel
hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri
esas alınır." hükmü getirilmiştir. Bu hüküm ile usulüne göre yürürlüğe
konulmuş uluslararası andlaşmaların iç hukuk
sistemine yansıtılma yöntemi belirlenmiştir. Buna göre, bu andlaşmalardan
temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı
hükümler içermesi durumunda uluslararası andlaşma
kurallarının esas alınması anayasal bir gerekliliktir.
...
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04
başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle;
mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, bazı sınırlamalara tabi
olabildiğini, bununlabirlikte, getirilen
kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye
erişimini engellememesi gerektiğini, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür
sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile
başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1.
maddesi ile bağdaşabileceğini, bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak
yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini
uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı
şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği
belirtilmiştir.
Anayasa’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125.
maddesinin 3. fıkrasında, “idari işlemlere karşı açılacak davalarda süre,
yazılı bildirim tarihinden başlar” hükmü yer almaktadır.
Anayasa’nın 74. maddesi, idareye başvurulara
“yazılı” yanıt verme yükümlülüğü getirmektedir. 74. maddenin II. fıkrasına
göre, “kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, dilekçe sahiplerine yazılı
olarak bildirilir.” hükmü yer almaktadır.
Anayasa"nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet
ve miras hakkına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabileceği belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.
maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış
gün olduğu, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin ilan
tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiştir.
2577 sayılı Kanunun "Üst makamlara
başvurma" başlıklı 11. maddesinde :
1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan
önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir
işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan,
idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan
idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır." hükmü yer almıştır.
3194 sayılı İmar Kanununun "Planların
hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde:
"İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir.
Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak,
belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili
belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak
yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca
tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay
süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara
itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen
itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün
içinde inceleyerek kesin karara bağlar." kuralı yer almaktadır.
3194 sayılı İmar Kanunun 19. maddesinin 1.
fıkrasında, ""İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve
mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından
sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca
mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir. Tashih edilecek
planlar hakkında da bu hüküm uygulanır."" kuralı yer almaktadır.
Esasen, 2577 sayılı Yasada yer alan kurallar
idari usulü belirleyen kurallar olmayıp, yargılama usulünün belirlenmesine
ilişkin kurallardır. Yargılama usulünde, dava açılmadan önce, idari yoldan
işlemin idare bünyesinde ilgili yönünden yeniden değerlendirilmesine olanak
sağlayan ve dava açılmasını idarenin bu değerlendirme sonucuna bağlayan ve bunu
dava açma süresi ile ilişkilendiren Yasanın 10, 11, 12, 13. maddesindeki gibi
kurallar yer almaktadır. Bu kapsamda yapılacak başvurulara cevap verilmemesi
hali ise, dava açma süresine yönelik olarak oluşturulmuştur.
Yukarıdaki hükümler uyarınca mülkiyet hakkı
kapsamında askı tarihleri arasında 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca
itirazda bulunulması üzerine; anılan itiraza ilişkin başvurunun Anayasanın 40.
maddesi uyarınca yetkili makama geciktirilmeden ulaştırılması ve 74. maddesi
uyarınca başvurunun sonucunun gecikmeksizin ilgiliye bildirilmesi gerekmekte
olup; ilgilinin haklarının zımni ret süresi ile sınırlandırılması yukarıda yer
verilen yasal düzenlemelere uygun görülmemiştir.
İdareye yapılan başvurunun, altmış gün içinde
yanıtlanmamasının ret sayılması, vatandaşlara sağlanan bir güvencedir. Ancak
Yasalarımızda bu güvencenin sağlanmış olması, idarenin anayasal yükümlülüğünü
(yanıt verme) ve vatandaşın güvencesini (idari dava açma süresinin yazılı
bildirimden başlamasını) ortadan kaldıramaz.
Herhangi bir nedenle, zımni ret olanağını
kullanmayan (veya kullanamayan) bir kişinin, idareden sonradan gelen açık ret
işlemi üzerine dava açma hakkını kullanması Anayasa’nın 74 ve 125. maddeleri
ile kurulan sistemin bir gereğidir.
Zımni ret kurumu, idarece hukuka aykırılığın
bir aracı olarak kullanılmasını engellemek için geliştirilmiştir. İdari
yargıda, idarenin hukuksallığını denetlemenin tek aracı iptal davasıdır. Zımni
ret kurumunun varlığı, idarenin sessiz kalarak, ilgiliye, idari yargıda dava
edeceği bir işlem vermemesi ihtimalini ortadan kaldırmaktır. İdarenin sessiz kalarak,
adaletin dağıtılmasına, hak arama özgürlüğünün kullanılmasına engel olması
basit bir hukuksal varsayımdan yararlanılarak engellenmiştir. Hukuka aykırı
olduğu düşünülen bir işlem için idari yargıya gitmeden önce seçimlik idari
başvurularda, zimni ret süresi ve buna eklenen dava
süresi geçtikten sonra idareden gelen açık yanıtlara karşı süresi içinde dava
açılabilmesinin önünde Anayasanın 125. maddesinin üçüncü fıkrası gereği
herhangi bir yasal engel bulunmamaktadır.
Gerçekte 11. madde (ve aynı sistematikte yer
alan 10.madde) yorum gerektirmeyecek kadar açıktır. İlgililer tarafından idari
dava açılmadan ancak idari dava açma süresi içerisinde önce üst makamdan, üst
makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, talepte bulunarak idari işlemin
kaldırılmasını, geri alınmasını, değiştirilmesini veya yeni bir işlem
yapılmasını isteyebileceklerini düzenleyen 11. maddenin 3. bendinde “isteğin
reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde” dava açma süresinin yeniden
işlemeye başlayacağı düzenlenmiştir. maddenin 3. bendi açıkça iki olasılıktan
söz etmektedir: “reddedilme”(açık ret) ve “reddedilmiş sayılma” (zımni ret). Bu
hükmü, idareden altmış günlük zımni ret süresinden sonra gelen açık yanıtlar
dava açma hakkı vermez şeklinde anlamlandırmak hükmün bir kısmını uygulanamaz
hale getirmektedir. Böyle yorumlandığında hükmün “veya” bağlacından önceki
kısmı gereksiz hale gelmektedir. Maddede, idari işleme karşı dava yoluna
gitmeden önce itiraz eden kişilerin, idarenin anayasal yükümlülüğünü yerine
getirmemesinden, yani dilekçe hakkını kullanan kişiye yanıt vermemesinden (zira
Anayasanın 74. maddesine göre yanıt verilmesi zorunludur) kaynaklanabilecek her
türlü hak kaybını önlemek için her olasılık düzenlenmiştir. İdarenin açık
yanıtının zımni ret süresi içinde gelmiş olmasını öngören böyle bir sınırlama
getirilmemiştir. Bendin yazımı açıktır. Zımni ret süresi geçtikten sonra, artık
elinde bir zımni ret işlemi olan kişinin altmış gün içinde dava açması yasal
hakkıdır.
Dava açma süresi içinde yapılan başvurularda
idarenin sessiz kalarak dava hakkını engelleyememesi için getirilmiş olan zımni
ret uygulamasından kaynaklanan bu hakkını, idari yargının karmaşık kuralları
hakkındaki bilgisizliği, profesyonel yardımdan yararlanma olanağının
bulunmaması veya idareye güven gibi herhangi bir nedenle kullanmayan kişinin;
idare tarafından bu süreden sonra gönderilen açık ret işleminden sonra da dava
açma imkanı bulunmaktadır. İYUK’un 11. maddesinin 3.
bendi, hukuk devletinin gereklerine uygun bir düzenlemedir.
Buna göre, idarenin Anayasadan doğan
yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeyerek, 2577 sayılı Kanunun 11. maddesinde
belirtilen sürenin geçmesinden sonra başvurunun ilgili makama ulaştırılmasından
veya başvurunun sonucunun süresinden sonra ilgiliye bildirilmesinden doğan
sorumluluğu başvuru sahibine yüklemek mümkün değildir. Başvuruya, yetkili organ
tarafından sonradan verilen cevap üzerine, ilgilisinin cevabın tebliğinden
itibaren süresi içerisinde dava açabileceği açıktır.
Aksine bir yaklaşım idarenin zımni ret süresi
geçtikten sonra ve bu sürenin geçtiğini bile bile kendiliğinden tesis etmiş
olduğu bu işlemi, dava konusu edilebilecek nitelikte işlem olma özelliğinden
çıkarır ki, bir hukuk devletinde bu yaklaşımın, mülkiyet hakkına ilişkin
işlemin sonuçları da dikkate alındığında kabulü uygun görülmemiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında, ilgilinin askı
süresi içerisinde yapmış olduğu itirazın yanıtlanmayarak reddi üzerine süresi
içerisinde dava açabileceği gibi, zımni ret işlemi yerine idarece sonradan
tesis edilecek ve idarenin gerçek iradesini ortaya koyan işleme karşı da dava
açma süresi içerisinde dava açabilmesi mümkündür.
..."
B. Uluslararası Hukuk
27. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No:
2014/4212, 5/4/2017, §§ 31-35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Fatma Nusrat Kömürcü Yönünden
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 51. maddesi ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği
başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla
bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde
başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında ilgilinin 2.000 Türk
lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar
verilir.
30. Genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele
alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve
başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye
edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, ilgili düzenlemelerle
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Anayasa Mahkemesinin
başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru
hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
31. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla
gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge
sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur
hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan
ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler
hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir
kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı
kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit
veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven
Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015; Osman Sandıkçı, B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve diğerleri, B. No: 2013/7302,
20/4/2016).
32. Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi"nden yapılan sorgulama
neticesinde başvuruculardan Fatma Nusrat Kömürcü"nün bireysel başvuru tarihinden önce 4/8/2013
tarihinde öldüğü tespit edilmiş; ancak Av. Bülent Akbay tarafından başvurucunun
anayasal haklarının ihlal edildiğinden bahisle verilen 10/11/2014 tarihli
başvuru formunda, başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer verilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.
33. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel
başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından
bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman
Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 30).
34. Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş
başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan
bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
35. Bu durumda Av. Bülent Akbay hakkında, Anayasa Mahkemesini
yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun"un 51. maddesi
ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi
gerekir.
B. Diğer Başvurucular
Yönünden
1. Başvurucuların
İddiaları
36. Başvurucular, idarenin altmış günlük dava açma süresinden
sonra cevap vermiş olması nedeniyle, 2577 sayılı Kanun"un 10. maddesi uyarınca
idarenin cevabının tebliğinden itibaren altmış günlük dava açma süresinin
işlemeye başlayacağını belirtmiş ve davanın bu altmış günlük süre içinde
açıldığını ifade etmişlerdir. Başvurucular, maliki oldukları taşınmazların
revizyon imar planında yeşil alan içerisinde kalmasının kamu yararı amacı
taşımadığını vurgulamış ve bunun mülkiyet hakkı ile adil yargılanma haklarını
ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
37. Başvurucular tarafından ek bir dilekçe ekinde Anayasa
Mahkemesine sunulan Daire kararlarına dayanılarak Dairenin görüşünün, zımni ret
süresinden sonra idare tarafından cevap verilmesi halinde yeni bir dava açma
hakkının doğacağı yolunda olduğu bildirilmiştir.
2. Değerlendirme
38. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
39. Anayasa"nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular tarafından açılan davanın süre
aşımı nedeniyle reddedilmiş olması, öne sürülen iddiaların mahkemeye erişim
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
41. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun"un, Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasına
"adil yargılanma hakkı" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesinde, "değişiklikle Türkiye
Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınmış olan adil yargılama hakkı[nın] metne
dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa"nın 36.
maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin
eklenmesinin amacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nde (Sözleşme) düzenlenen
adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban, B. No: 2014/6673, 25/7/2017,
§ 53).
42. Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer almaktadır (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144,
2/10/2013, § 28; Özkan Şen, B.
No: 2012/791, 7/11/2013, § 51; Ş.Ç.,
B. No: 2012/1061, 21/11/2013, § 28; Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 41).
43. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en
etkili yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM,
E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014). Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve
uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili
bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, §
52).
44. Dava konusu edilen uyuşmazlığın esasının incelenmesini
engelleyen yasal düzenleme ve uygulama, mahkemeye erişim hakkına müdahale
teşkil edebilir. Somut olayda başvurucu tarafından açılan davanın süre aşımı
nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi
nedeniyle uyuşmazlığın esasının incelenememiş olmasının, mahkemeye erişim
hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.
45. Mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılması
mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa"nın
13. maddesinin gözönünde bulundurulması
gerekmektedir.
46. Anayasa"nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
47. Anılan madde uyarınca mahkemeye erişim hakkına ilişkin
sınırlandırmaların da kanuna dayanması, hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı
kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 38; İbrahim Can Kişi,
B.No:2012/1052, 23/7/2014, § 36). Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
48. 2577 sayılı Kanun"un 7. maddesi uyarınca idari işlemlere
karşı idare mahkemelerinde dava açma süresi altmış gün olup bu süre, kural
olarak idari işlemin yazılı tebliğinden itibaren işlemeye başlar. Bununla
birlikte anılan Kanun"un 11. maddesi uyarınca ilgililerin idari yargıda dava
açmadan önce ve dava açma süresi içinde idari işlemin kaldırılması, geri
alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasını üst makamdan, üst makam
yoksa işlemi yapmış olan makamdan istemeleri mümkündür. Tebliğ ile işlemeye
başlamış olan dava açma süresi idareye başvurulduğu tarihte durur ve isteğin
reddedilmesi veya altmış gün içinde cevap verilmeyerek reddedilmiş sayılması
hâlinde kaldığı yerden işlemeye devam eder.
49. 3194 sayılı Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde, imar planlarının belediye meclisince onay tarihinden itibaren
belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin İnternet
sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edileceği belirtildikten
sonra bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebileceği ve belediye
meclisince itirazların on beş gün içinde incelenerek kesin karara bağlanacağı
hükme bağlanmıştır.
50. Dairenin Şubat 2015 tarihinden önceki kararlarında, 3194
sayılı Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde düzenlenen ve
imar planlarına yönelik olarak getirilen bir aylık itiraz süresinin 2577 sayılı
Kanun"un 11. maddesi kapsamında yapılacak başvurulara yönelik özel bir itiraz
süresi olduğu belirtilmiştir. Dairenin bu tarihten önceki içtihadına göre imar
planlarına karşı dava açma süresi bir aylık askı ilan süresinin sonundan
itibaren işlemeye başlamaktadır. Bununla beraber bir aylık askı süresi içinde
2577 sayılı Kanun"un 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması durumunda
altmış günlük cevap verme süresi son ilan tarihinden başlamakta ve son ilan
tarihinden itibaren altmış gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş
sayılması hâlinde, bu tarihi takip eden altmış günlük süre içinde dava açılması
gerekmektedir. İmar planlarına ilişkin olarak askı ilan süresi içinde yapılan
itirazların 2577 sayılı Kanun kapsamında yapılmış bir düzeltme başvurusu olduğu
görüşünün doğal bir sonucu olarak altmış günlük cevap verme süresinden sonra
idarece işlem tesis edilmesi yeni bir dava hakkı doğurmamaktadır.
51. Ancak Daire Şubat 2015 tarihinden itibaren içtihat
değişikliğine gitmiştir. Bu tarihten sonraki kararlarında Daire 2577 sayılı
Kanun"un 11. maddesinde öngörülen altmış günlük zımni ret süresinin yargılama
usulüne ilişkin olduğunu ve idari usullerde uygulanmasının mümkün bulunmadığını
belirtmiştir. İlgililer tarafından yapılan başvurulara cevap verilmesinin
anayasal bir gereklilik olduğunu ifade eden Daire, idarenin işlem tesis
etmesinin zımni ret süresi ile sınırlandırılmasının yasal düzenlemelere ve
Anayasa"nın 40. ve 74. maddelerine aykırı olduğunu vurgulamıştır. Daire ayrıca
idarelerin geç cevap vermesinin sorumluluğunun başvuruculara yüklenemeyeceği
ifade etmiştir. Daire aksi görüşün, zımni ret süresi geçtikten sonra idare
tarafından tesis edilen işlemlerin dava konusu edilmesi imkânını ortadan
kaldıracağına işaret etmekte ve mülkiyet hakkına ilişkin sonuçları dikkate
alındığında bu durumun hukuk devletinde kabulünün mümkün olmadığının altını
çizmektedir.
52. Özetle Dairenin Şubat 2015 tarihinden önceki içtihadı, imar
planlarına karşı askı ilan süresi içinde yapılan itirazlara altmış günlük zımni
ret süresinden sonra idarece cevap verilmesinin ilgiliye yeni bir dava hakkı
doğurmayacağı yolunda iken Şubat 2015 tarihinden itibaren bu içtihadını
değiştirmiş ve zımni ret süresinden sonra tesis edilen açık ret işlemine karşı
işlemin tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılabileceği
görüşünü benimsemiştir.
53. Hukuk kurallarının belirli olması, bunlara ilişkin
yorumların değiştirilemeyeceği anlamına gelmez. Aksine, bazı durumlarda içtihat
değişikliği hukukun gelişmesi ve güncel gelişmelere uyarlanması bakımından
gerekli bir hâl alabilmektedir (Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 65).
Yargısal kararlardaki değişiklikler, hukukun dinamizmini ve mahkemelerin
yaklaşımlarını yaşanan gelişmelere uyarlama kabiliyetlerini yansıtması yönüyle
olumludur (Ramazan Acar, B. No: 2013/7939,
15/12/2015, § 62). Bu nedenle Dairenin Şubat 2015 tarihinden sonra imar
planlarında askı ilan süresi içinde ilgililerce yapılan itirazlara karşı altmış
günlük cevap verme süresinden sonra cevap verilmesinin dava açma süresini
canlandırmayacağı yolundaki içtihadını değiştirerek idarenin zımni ret
süresinden sonra cevap vermesi hâlinde yeni bir dava açma hakkı doğacağı
içtihadını benimsemesi, -yeni içtihadın istikrarlı bir biçimde uygulanması
koşuluyla- tek başına belirlilik ilkesine aykırılık teşkil etmez.
54. Somut olayda başvurucular 10/5/2012-11/6/2012 tarihleri
arasında askıya çıkarılan imar planı değişikliğine karşı askı ilan süresi
içinde Belediye Meclisine itirazda bulunmuşlardır. İtirazın reddine ilişkin
kararlar 22/8/2012 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular
10/10/2012 tarihinde dava açmışlardır. 22/9/2014 tarihinde kesinleşen Mahkeme
kararlarında, 2577 sayılı Kanun"un 11. maddesi uygulanmış ve bunun bir sonucu
olarak altmış günlük zımni ret süresinden sonra verilen cevabın (tesis edilen
açık ret işleminin) dava açma süresini ihya etmeyeceği kabul edilerek davanın
süre aşımı yönünden reddine hükmedilmiştir.
55. Davanın süre aşımı yönünden reddedilmesinin Dairenin Şubat
2015 tarihinden önce uygulanan içtihadıyla uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. Söz
konusu içtihadın Şubat 2015 tarihine kadar istikrarlı bir şekilde uygulandığı
ve başvurucular açısından öngörülebilir nitelikte olduğu görülmektedir.
Dairenin Şubat 2015 tarihinden sonra içtihadını değiştirmiş olması, önceki
yorumunun kanunilik ilkesi bakımından sorunlu olduğu anlamına gelmez. Ayrıca
Dairenin Şubat 2015 tarihinden önce benimsediği görüşün bariz bir takdir hatası
veya açık bir keyfîlik içerdiği de söylenemez.
56. Öte yandan içtihat değişikliğinin ilgililerin lehine olması
önceki içtihadın geçerli olduğu dönemde kesinleşen yargısal süreçleri
etkilemez. Bireysel başvuruda, müdahalenin kanuni dayanağının bulunup
bulunmadığı incelenirken yeni içtihada göre değil olay tarihinde geçerli olan
içtihada göre değerlendirme yapılır. Somut olayda Dairenin, başvurucular
hakkındaki mahkeme kararlarının kesinleştiği dönemdeki içtihadının, imar
planlarına karşı askı ilan süresi içinde yapılan itirazlara altmış günlük zımni
ret süresinden sonra cevap verilmesinin yeni bir dava hakkı doğurmayacağı
yolunda olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle müdahalenin
kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
57. İdari işlemlere karşı dava açmanın belli bir süreyle
sınırlanması idari istikrar gerekçesine dayandırılmaktadır. İdari istikrarın
sağlanması Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir
gereğidir. Dolayısıyla kanun koyucunun idari istikrarın sağlanması gayesiyle
idari işlemlere karşı dava açılmasını belli bir süreyle sınırlamasının anayasal
açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (Çölbeyi Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, § 52).
58. Son olarak müdahalenin ölçülü olup olmadığı irdelenmelidir.
Ölçülülük ilkesi, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı
gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından
müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
Öngörülen tedbirin, maliki olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması
durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149,
K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15, K.2013/131,
14/11/2013; E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014;
E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16,
K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 38). Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili
yasal düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).
59. 2577 sayılı Kanun"un 7. maddesinde düzenlenen altmış günlük
dava açma süresinin, dava açılabilmesi için başvuruculara yeterince düşünme ve
hazırlanma imkânı sunduğundan makul ve ölçülü olduğu anlaşılmaktadır.
Başvurucuların bu sürenin ölçülü olmadığı yolunda bir şikâyetleri de
bulunmamaktadır. Başvurucuların şikâyeti, zımni ret süresinden sonra idarece
tesis edilen işleme karşı yeniden dava açma imkânının tanınmamasına yöneliktir.
Somut olayda Belediye Meclisinin, zımni ret süresinden sonra tesis ettiği
işlem, talebin reddi yolundadır. Talebin reddine ilişkin işlemin, doğurduğu
hukuki sonuçlar itibarıyla zımni ret işleminden hiçbir farkı bulunmamaktadır.
Başvurucuların zımni ret süresinin bitiminden itibaren altmış gün içinde dava
açma hakkına sahip oldukları gözetildiğinde zımni ret süresinin bitiminden
sonra talebin reddi yolunda tesis edilen işleme karşı ayrıca dava açma imkânı
tanınmamasının başvuruculara aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklemediği
sonucuna ulaşılmaktadır.
60. Ayrıca başvurucuların ileriye yönelik olarak imar planı
değişikliği talebiyle idareye başvuruda bulunması ve talebin reddi hâlinde bunu
dava konu etmesi mümkündür. Başvurucuların bu yolla dava açma imkânına sahip
olmaları, başvuruculara yüklenen külfetin daha da hafiflemesine vesile
olmaktadır.
61. Sonuç olarak mahkemeye erişim hakkına yönelik açık bir
ihlalin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
62. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Fatma Nusrat Kömürcü"ye
vekâleten Av. Bülent Akbay tarafından yapılan başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması
nedeniyle REDDİNE,
B. Diğer başvurucular yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. 6216 sayılı Kanun"un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 83. maddesi uyarınca 2.000 TL disiplin para
cezasının Bülent Akbay"dan TAHSİLİNE,
E. Kararın bir örneğinin Hatay Barosu Başkanlığına
GÖNDERİLMESİNE 8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.