11. Hukuk Dairesi 2017/1885 E. , 2018/7157 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... . Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14.07.2015 tarih ve 2015/218-2015/603 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin ortaklarından ... tek başına imzaya yetkili olmadığı halde davalı banka nezdinde bulunan hesaptan 20/06/2006 tarihli, 20.000,00 TL bedelli çeki imzalayarak usulsüz şekilde kendi kardeşine keşide ettiğini, daha sonra da kendine ciro ederek haksız şekilde kendine menfaat temin ettiğini, davalı bankanın gereken özeni göstermeyerek çek ödemesini yaparken çekin yetkili kişiler tarafından imzalanıp imzalanmadığını kontrol etmeden ödeme yaparak müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu ileri sürerek, şimdilik 20.000 TL alacağın usulsüz işlemin yapıldığı tarih olan 20/06/2006"dan itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu çekin dava dışı ... bankası A.Ş takas merkezi aracılığıyla müvekkili bankaya ibraz edildiğini, takastan ibraz edilen çeklerde çekin görüntülenmesi imkanının bulunmadığını, ayrıca ibraz tarihinde hesapta yeterli bakiyenin bulunmaması üzerine davacı şirket ile iletişime geçilmesi üzerine çek tutarının hesaba aktarıldığını ve ödemenin de bu şekilde gerçekleştirildiğini, davanın sebepsiz zenginleşen son cirantaya yöneltilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini ve %40"tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan ..., zamanaşımı itirazında bulunduğu, dava konusu çekle ilgili tarafının 4. ciranta olması nedeni ile taraflar arasındaki ticari ilişkiden haberdar olmadığını, bilinçli olarak bu çeki almadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamı öncesinde davanın kabulüne karar verilmiş olup, Dairemizin bozma ilamında, davalı banka vekilinin cevap ve rapora itirazlarında, çekin takas odası aracılığı ile ibrazı üzerine davacı şirket ile iletişime geçilerek, hesapta yeterli tutarın bulunmadığının bildirildiği, bunun üzerine çek bedeli kadar meblağın hesaba yatırıldığı ve ödemenin bu şekilde gerçekleştirildiği, bu nedenle müvekkiline herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğinin savunulduğu, ancak gerek bilirkişi raporlarında gerekse mahkeme kararında hesaba çek bedeli kadar para gönderilmesi hususunun çeki benimseme olarak değerlendirilmesi gerekip gerekmediği ve ..."nın 321/son maddesi tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden bahisle kararın bozulduğu anlaşılmaktadır.
HMK’nın 297. maddesi hükmüne göre, mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Yine Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da, Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir.
Temyiz konusu yapılan mahkeme hükmü ise kararın gerekçesinin ne olduğunu ihtiva etmemektedir. Böyle bir karar Yasaya aykırı olduğu gibi Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırdığından, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen anılan hususlar karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeksizin ve hiçbir gerekçe belirtilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın anılan taraf yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.