17. Hukuk Dairesi 2017/1416 E. , 2018/4866 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı şirket tarafından sigortalı bulunan araç ile davalı ..."a ait davalı ....sevk ve idaresindeki aracın kazaya karıştığını, kaza nedeni ile davacının sigortalısına 40.445,00 TL ödediğini, 6.000,00 TL"nin aracın ..."den tahsil edildiğini belirterek kalan 34.445,00 TL hasar bedelinin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulüne 24.000,00 TL"nin 13.07.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine,davalı ... yönünden açılan davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece kusur durumuna ilişkin ..."dan alınan rapora itibar edilerek karar verilmiş ise de araştırma inceleme yeterli değildir. Kazadan sonra resmi görevliler tarafından tutulan trafik kazası tespit tutanağına göre, davalı sürücü .... davacı şirkete sigortalı bulunan aracın kendisini geçtiği sırada bu durumu fark etmemesi ve aniden sola doğru manevra yapması sonucunda tam kusurlu bulunmuştur. Her ne kadar 07.02.2011 tarihinde alınan bilirkişi raporunda taraflara yarı oranında kusur verilmiş ise de çelişkinin giderilmesi amacıyla alınan 30.05.2011 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre davalı sürücü ....aynı şekilde asli ve tam kusurlu bulunmuştur. Dava konusu kaza nedeniyle Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada da davalı sürücünün diğer araç tarafından geçildiğini fark etmeyerek ani manevra değişikliği yapması sonucu kusurlu olduğuna karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Kusur durumuna dair durum netleşmiş çelişki giderilmiş olmasına rağmen mahkemece yeniden rapor alınarak somut olaya uymayan ihtimalin kabul edilmesi ve karara esas alınması doğru değildir.
2-Davalı ... kazaya neden olan aracın kendisi tarafından kazadan önce davalı ...."e satıldığını, bu nedenle sorumluluğunun kalmadığını belirtmiş aracın haricen satımına ilişkin adi yazılı satış sözleşmesini ve davalı ...."e ait beyan dilekçesini delil olarak sunmuştur. Mahkemece davacı tarafından dayanılan deliller yeterli kabul edilerek, olay tarihinde davalının araç işleteni sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle, adı geçen davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı ..."nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır.Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve ..."ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse ... uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Bunun yanında, 2918 sayılı ..."nun 20/d maddesinde “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa"nın 20/d maddesinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir. (... ..."nun 06.05.2015 tarih ve 2013/17-2197 E-2015/1302 K sayılı ilamı) Bu durumda, yukarıda anılan 2918 sayılı ..."nın 3 ve 20/d maddelerine göre; aracın maliki olan davacı tarafından aracın kanunen aranan resmi şekle uygun olarak satışının yapıldığını gösterir herhangi bir kaydın bulunmadığı, yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre haricen satım hususunu davacıya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı dikkate alınıp, araç işleteni sıfatı devam eden davalı ..."ın zarardan sorumlu olduğu gözetilmek suretiyle hüküm tesisi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.