Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine başlandığı, dosyada bulunan tapu kayıt örneğine göre ihalesi yapılan A.S.R. Mahallesinde kain ..ada .. parsel sayılı taşınmazda bulunan . kat .no"lu bağımsız bölümün borçlu A. F. T. adına kayıtlı olduğu, bu taşınmazın 30.05.2011 tarihinde yapılan ikinci artırmada takip alacaklısına ihale edildiği görülmektedir.
Borçlu vekili tarafından mahkemeye yapılan başvuruda; "usulsüz tebligatlara rağmen taşınmazın satıldığı, satılan taşınmazın kıymet takdirinin meskene girilmeden hazırlandığı ve taşınmazın esaslı vasıflarında hataya düşüldüğü, satışın tirajı düşük gazetede ilan edildiği ve ihaleye fesat karıştırıldığı" iddia edilerek ihalenin feshi talebinde bulunulmuş, mahkemece davacının iddiası, davacı tanıklarının beyanları nazara alınarak, ihaleye fesat karıştırıldığı kabul edilerek, istemin kabulüne karar verilmiştir.
İİK"nun 134.maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece, "Borçlar Kanunu"nun 226. maddesinde yazılı", "satış ilanının tebliğ edilmemiş olması", "satılan malın esaslı niteliklerindeki hata" ve "ihaledeki fesat" nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.
İhalenin bozulma nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında;
a)İhaleye fesat karıştırılmış olması,
b)Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
c)İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
d)Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması, şeklinde sıralanabilir.
Somut olayda; dinlenen tanıklardan S.B.dava konusu yeri dosya borçlusundan haricen satın alan kişi olup, halihazırda sözkonusu taşınmazda oturmaktadır. Adı geçen tanık, beyanında, alacaklı banka ile ihale sonucunda bankanın davaya konu taşınmazı alması halinde aynı bedel ile kendisine vereceği hususunda anlaştığını, bu nedenle ihaleye girmediğini, ihaleye katılan A. A ve O.A "yı tanıdığını ve bu kişilerin de kendisini mağdur etmemek için fazla pey sürmeden geri çekildiklerini belirttiği, ihale pey tutanağına bakıldığında, ihaleye dört kişinin katıldığı, aralarında tanığın isimlerini verdiği A.A. ile O.A. "nın da olduğu, A.A. "ın muhammen değeri 160,000,00 TL olan taşınmazın değerini, sürekli pey sürerek artırdığı ve neticede taşınmazın 100.000,00 TL"ye alacaklı bankaya ihale edildiği, dinlenen diğer tanık Y. C. ise ifadesinde, tanımadığı birisinin, evin içerisinde oturan kişi ile alacaklı bankanın anlaştığını söylediğini, içeriye girmek istediğini, ancak bilmediği kişilerce içeri alınmadığını beyan ettiği, her hangi bir isim vermediği, bu haliyle tanık beyanlarının soyut ifadelerden öteye gitmediği, borçlu ve ilgililer tarafından kolluk kuvvetlerine başvurulduğunun da ileri sürülmediği nazara alındığında, borçlunun ihaleye fesat karıştırıldığı yönündeki iddiasının kanıtlanamadığı, mahkemece, borçlunun sair iddiaları hususunda ise herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verildiği görülmektedir.
O halde mahkemece davacının ihalenin feshi nedeni olarak ileri sürdüğü sair iddiaları hususunda da gerekli değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.