17. Hukuk Dairesi 2018/2086 E. , 2018/4983 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalının sürücüsü olduğu aracın, davacının kasko poliçesi ile sigortaladığı araca tam kusurlu olarak çarpmasıyla oluşan kazada aracın hasar gördüğünü, sigortalısına ödediği hasar bedelinin davalıdan rücuen tahsili için başlatılan ... 4. ... Müdürlüğü"nün 2014/1108 sayılı dosyasındaki takibe davalının itiraz ettiğini, davalının itirazının iptali ile % 20 ... inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulüne, davalının ... takibine itirazının iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 20"si oranında ... inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yargılamasını aşamalara ayırmıştır. Bunlar; 1) Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (madde 118,126-136) 2) Ön inceleme, (madde 137-142) 3) Tahkikat, (madde 143-293) 4) Sözlü Yargılama (madde 184-186) ve 5) Hükümdür (madde 294.
Mahkemece, dilekçelerin (dava–cevap-cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirilir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir (madde 139). Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder (HMK 140/1. madde). Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu teşvik özellikle yasak savma ya da kanuni gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla değil, sonuca odaklanmak suretiyle gerçekten tarafların uyuşmazlığı bitirmeleri yönünde teşvik edecek şekilde yapılarak bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder (HMK 140/2 madde). Bu yönde bir kanaat edinmediği takdirde; ön incelemeye devam ederek ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (madde 140/3). Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (madde 140/5). Özellikle dikkat edilmesi gereken nokta; ön inceleme duruşması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği hususudur (madde 137/2).
Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def"ileri inceleyerek karara bağlar (madde 142/1). Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK madde 138-142). Mahkemece ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması ya da hak düşürücü süre nedenlerin gerçekleşmesi gerekir. Bir başka deyişle ön inceleme duruşmasında verilecek kararlar usule ilişkin kararlar ile sınırlı olup, davanın esası hakkında (feragat, sulh, kabul gibi davayı sona erdiren taraf işlemleri hariç) karar verilemez. Bu hususlar dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir.
Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (madde 186).
Somut olayda mahkemece 12.02.2015 tarihli tensip tutanağı ile davanın yazılı yargılama usulüne tabi bir dava olduğunun belirlendiği, davalıya gönderilen tebligat evrakının muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğu gerekçesiyle Tebligat Kanunu 21/2. Maddesine göre tebliğ edildiği, ön inceleme duruşma gününün davalı tarafa açıklamalı davetiyeyle aynı adreste yine Tebligat Kanunu 21/2. Maddesine göre tebliğ edildiği, ön inceleme duruşmasının davalının yokluğunda tamamlandığı ve tahkikat duruşma gününün 2 nolu ara karar ile davalıya ihtaratlı olarak tebliğine dair ara karar kurulmasına rağmen tebligat parçasının ihtaratı içermediği, aynı celse bilirkişi incelemesine dair ara karar kurulduğu, bilirkişi raporu davalıya tebliğ edilmemiş olmasına rağmen tahkikat işlemlerinin tamamlandığı, sözlü yargılamaya ilişkin davetiye çıkarmadan davalının yokluğunda davanın kabulüne dair karar verildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanununun "Bilinen Adreste Tebligat" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.", "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesinde, "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.", "Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti" kenar başlıklı 35. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır." hükümlerine yer verilmiştir.
Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanununun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Dava dilekçesi davalının bildirilen adresine tebliğ edildikten sonra, muhatap adresini değiştirirse uygulanacak usul 35. maddede gösterilmiştir. Davalıya gönderilecek olan dava dilekçesi ve tensip tutanağı, bildirilen adresten iade dönmeden davalının adres kayıt sistemindeki adresine doğrudan TK 21/2. maddeye göre tebliği ve bundan sonraki tebligatların bu adres kayıt sistemindeki adresine mernis şerhli olarak tebliğe çıkarılması sonucu TK 21/2. maddeye göre tebliği usulüne uygun değildir.
O halde Mahkemece, Tebligat Kanununa göre usulüne uygun şekilde davalı tarafa dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliği ile savunma hakkı tanınması, dilekçeler aşaması usulüne uygun tamamlandıktan sonra, taraflara ön inceleme duruşma gününü bildirir davetiyelerin tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlanarak, 6100 sayılı HMK ile öngörülen ön inceleme duruşması, tahkikat ve sözlü yargılama aşamaları tamamlandıktan sonra davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken ..."nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkının ihlali ile hüküm kurulması kanuna aykırıdır (HMK madde 27). Davalının savunma hakkı kısıtlanarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Zararın HMK"nın 266.maddesi gereğince konusunda uzman bilirkişi marifetiyle tespiti ve bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olması gerekir. Raporun hazırlanması özel ve teknik bilgiyi gerektirmektedir. 6100 Sayılı HMK"nun 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." düzenlemesine yer vermiştir.
Somut olayda, dava trafik kazasına dayalı meydana gelen hasarın rücuan tahsili istemine ilişkin olup mahkemece araç hasarı ve kusur durumlarının belirlenmesi yönünden Avukat ve Sigortacı bilirkişiden kusur ve hasar raporu alınarak bu rapor hükme esas alınmıştır. Alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde Mahkemece makine mühendislerinden oluşan 3"lü bilirkişi heyetinden tarafların kusur durumları ve meydana gelen zararın belirlenmesi yönünde ayrıntılı ve denetime açık rapor alınıp sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.