2. Hukuk Dairesi 2015/18897 E. , 2016/2743 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptal ve Tescil-Tazminat-Aile Konutu Şerhi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından, tapu iptali-tescil ve tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle ipoteğin kaldırılmasına ilişkin talebin ıslah yoluyla tapu iptal-tescil olmadığı takdirde tazminata dönüştürülmesine ve dava konusu taşınmazın cebri icra yoluyla davalı bankaya satılmış bulunduğunun anlışlmasına göre, sonucu itibarıyla doğru olan kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 136.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.17.02.2016 (Çrş.)
KARŞI OY YAZISI
Davacı kadın, eşi ve davalı banka aleyhine, eşinin, davalı banka lehine aile konutu üzerinde ipotek tesis ettiğini, bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi için icra takibinde bulunduğunu, dosyada bulunan muvafakatnamedeki imzanın kendisine ait olmadığını, ipotek tesisine rızasının bulunmadığını belirterek, ipoteğin kaldırılmasına, tapu kaydı üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacının, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesi kapsamında kalan, icra takip dosyasında dava konusu taşınmazın satışının durdurulması istemli ihtiyati tedbir talebi, reddedilmiştir.
Yargılama sırasında, icra dosyasında yapılan satış sonrası,dava konusu taşınmaz, davalı banka tarafından alacağa mahsuben satın alınarak davalı banka lehine tapuya tescil edilmiştir.
Bunun üzerine davacı davasını ıslah ederek, taşınmazın tapusunun iptali ile tekrar davalı eşi adına tapuya tesciline, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasına, tapu iptal ve tescil istemi kabul edilmediği taktirde, icra dosyasında yapılmış kıymet taktiri esas alınarak 125.000 TL" nin davalı bankadan alınıp kendisine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Davada, davalı eşin tek taraflı iradesi ile Türk Medeni Kanununun 194/1 maddesine aykırı olarak aile konutu üzerinde ipotek tesis edildiği, hukuken geçersiz bir ipotek ve bu ipotek nedeniyle başlatılan icra takibi sonucu davalı bankanın taşınmazı devraldığı ileri sürülmektedir.
“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” (TMK m. 194/1).
Aile konutunun tapu kaydında aile kontu şerhi olmasa bile, malik olmayan eşin açık rızası alınmamış ise malik eşin ipotek tesisi ile ilgili tasarrufu hükümsüzdür. (Benzer nitelikte , YHGK.nun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 E.2015/1201 K. sayılı kararı. )
"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir (HMK m. 389/1). Eldeki davada, uyuşmazlık konusu ipotekle iligili başlatılan icra takip dosyasında, dava konusu taşınmazın satışının durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilebilirdi. ( Bu konuda Dairemizin, 09.11.2015 gün ve 2015/7264 E. 2015/20653 K.sayılı kararı emsal niteliktedir.) Ne var ki mahkemece, davacının ihtiyati tedbir istemi kabul edilmeyerek, ipotekle ilgili icra takibi devam etmiş, davalı banka cebri icra sonucunda taşınmazı alacağına mahsuben devralmış, davacı geçici hukuki koruma hakkından yararlanamamıştır.
Kuşkusuz bir taşınmazın aile konutu olması, her zaman cebri icra yoluyla satışa engel değildir. Kural olarak, icra hukuku ile ilgili diğer koşullar varsa, cebri icra ile yapılan satışla taşınmaz edinenin kazanımı korunur.
Örneğin, eldeki davada, davalı banka, hükümsüz olduğu iddia edilen ipoteğin paraya çevrilmesi nedeniyle başlatılan icra takibi sonucunda değil de başka bir haciz yoluyla icra takibi başlatıp taşınmazı cebri icra sonucu devralsaydı, kazanımı korunabilirdi. Ya da hükümsüzlüğü ileri sürülen ipotek tesisine ilişkin sözleşmenin tarafı ( ipotek alacaklısı) banka değil de sözleşmenin tarafı olmayan iyi niyetli üçüncü kişi cebri icra ile yapılan satışla taşınmazı satın alsaydı bu işlem de hukuken korunabilirdi.
Olayımızda ise ipotek tesisinin hükümsüz olduğu idda edilmiştir. Hükümsüzlüğü kanıtlanan bir ipotek sözleşmesine dayalı olarak icra takibi başlatılmış ve bunun sonucunda, aynı sözleşmenin tarafı olan alacaklı, alacağına mahsuben taşınmazı devralmış ise tapudaki tescil hukuken korunamaz. Çünkü, hükümsüz bir sözleşmenin tarafı olan kimsenin, o hükümsüz sözleşmeye dayalı olarak yapılan icra takibi sonucu, o işlemin konusunu oluşturan aile konutunu, cebri icra sonucu da olsa alacağına mahsuben devralması, başlangıçtaki hükümsüzlüğü ortadan kaldıramaz.
Malik olmayan eşin, aile konutunda ayni bir hakkı yoktur, şahsi hakkı vardır. Bu hak, taşınmazın parasal değerinin, taşınmazı devralan üçüncü kişiden istemeyi içermez. Ancak, ipotek tesisine ilişkin sözleşmenin hükümsüzlüğünün kanıtlanması halinde, tapunun iptal edilerek eskiden olduğu gibi davalı eş adına tapuya tesciline karar verilebilir. Taşınmaz tekrar davalı eş adına tapuda tescil edildiğinde, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi de konulabilecektir.
Eldeki davada davacı, taşınmazın davalı bankaya devredilmesi üzerine, davasını ıslah etmiştir. Dava konusuz değildir.
Öyleyse mahkemece, yargılamaya devamla, delillerin bu çereçevede değerlendirilip, davanın esası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm verilmesi bozmayı geretirmektedir.
Bu sebeplerle, temyiz edilen hükmün, bozulması gerekirken, onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.