
Esas No: 2021/288
Karar No: 2022/470
Karar Tarihi: 14.06.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/288 Esas 2022/470 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/288 Esas
KARAR NO : 2022/470
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/07/2015
KARAR TARİHİ : 14/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin restaurant işletmeciliği yaptığını, davalılardan ... ile görüşülerek 28.000 TL tutarındaki mobilyaların siparişinin verildiğini, müvekkilinin 09/06/2015 tarihinde davalılardan ...'ın hesabına 5000 TL gönderdiğini, ayrıca 8000 TL tutarında çek keşide ettiğini, ancak davalıların taahhüt ettikleri tarihte malları teslim etmedikleri gibi müvekkilinden ekstra paralar talep ettiklerini, bunun üzerine müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini, müvekkilinin edimini fazlasıyla yerine getirdiğini, davalıların malları teslim etmeyerek temerrüte düştüğünü belirterek müvekkilinin borcunun bulunmadığının tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarının ciddiyetten uzak olduğunu, davacının kötüniyetli olarak borcunu ödememek maksadıyla hareket ettiğini, mutabakata varılmasına rağmen yapılması gereken peşin ödemelerin yapılmadığını, ...'ın davayla alakasının bulunmadığını, davacının yapılan mutabakata uymadığını, kendisinin yapılan işten büyük zarar gördüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 26/12/2017 tarih ve 2015/787 Esas, 2017/1527 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesinin 15. Hukuk Dairesinin'nin 15/03/2021 tarih 2018/1559 Esas, 2021/534 sayılı kararı ile kaldırılarak gelmekle; mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapılmıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, eser sözleşmesi uyarınca verilen çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Davanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gereken ve kamu düzeninden olan görev hususunun dava şartı niteliği ile öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi, başka bir anlatımla somut olay bakımından Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi zorunludur. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklı olarak edimin ifasına yönelik tanzim edilen çek nedeni ile borçlu olmadığına yönelik menfi tespit niteliği gözetilerek taraflar arasındaki temel ilişki uyarınca mahkememizin görevli olup olmadığın tespitine yönelik inceleme yapılması gerekmiştir.
6102 sayılı TTK'nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür.
Taraflar arasında temel ilişki karşısında davacı ve davalı gerçek kişlerin gerçek kişi olarak birinci sınıf tacir olup olmadığı, esnaf olup olmadığı, basit usul, işletme usulü veya bilanço usullerinden hangisine göre defter tutup tutmadığının araştırılması müzekkere cevabında 2017/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde esnaf sınırını aşıp aşmadığının tespiti amacıyla taraflar arasında temel ilişkinin başlangıç tarihi olan 2015 ve sonrası Gelir Vergi Beyannameleri ile eki performans bilgileri tablosu ve işletme hesap özetlerinin teminin müzekkere cevabında eklenerek ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğüne müzekkere yazılmış, davanın tarafı gerçek kişilerin bilanço usulüne göre defter tutan tacir vasıfları tespit edilememiştir.
Her ne kadar uyuşmazlık bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin ise taraflar arasındaki eser sözleşmesi ilişkisinin mutlak ticari dava niteliğinin bulunmadığı, dava konusu çek ile ilgili unsur tartışması ya da ciro silsilesine ilişkin bir iddia bulunmaksızın, temel ilişkide hak ve borçlar nedeniyle davanın açıldığı görülmektedir.
Bu kapsamda benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda yüksek mahkemelerce verilen içtihatların tetkiki yoluna gidilerek yapılan incelemede;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2022/689 Esas, 2022/637 Karar sayılı ilamında "...Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen 03/04/2020 tarihli eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı tarafça, davacılar tarafından davalıya verilen bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinde davacıların borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir. Dava veya takibin konusunun bono ya da çek gibi bir kambiyo senedine dayalı olması tek başına davanın ticari dava olduğunu göstermez. Mahkemenin görevini tayin için tarafların her ikisinin de tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili olup olmadığı ve aralarındaki temel hukuki ilişkinin niteliğine bakılması gerekmektedir."
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/513 Esas, 2021/472 Karar sayılı ilamında "...Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen ... 2. Noterliği'nin... tarih ve .... yevmiye numaralı kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından davalıya verilen bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinde davacının borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir. Dava ve takibin konusunun bono ya da çek gibi bir kambiyo senedine dayalı olması tek başına davanın ticari dava olduğunu göstermez. Mahkemenin görevini tayin için tarafların tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve aralarındaki hukuki ilişkinin niteliğine bakılması gerekmektedir. Somut olayda, taraflar tacir olmadığı gibi, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan da doğmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasındaki davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine değil, asliye hukuk mahkemesine aittir. Davayı görüp sonuçlandırma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın usul yönünden reddi ile dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi hatalı olmuştur....";
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 2019/2221Esas, 2019/1623 Karar sayılı ilamında "...Dava; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi nedeniyle taşınmaz bedeli için verilen çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
Somut olayda; dava TTK m.4 anlamında mutlak ticari dava olmadığı gibi ayrıca her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirdiğini ve davacının tacir olduğuna ilişkin deliller de bulunmadığına göre ihtilafa bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Mahkemesince verilen kararda hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır." şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
Bu haliyle taraflar arasındaki eser sözleşmesi ilişkisinin mutlak ticari dava niteliğinin bulunmadığı açıktır. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince davalı tarafa nakit ve çekle ödemeler yapıldığını, ancak davalı tarafın taahhüt edilen tarihte siparişe konu malları teslim etmediğini, bu nedenle gönderilen ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek, nakit ödenen tutarın istirdadı ile çek bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiş olmakla; dava konusu çek ile ilgili unsur tartışması ya da ciro silsilesine ilişkin bir iddia bulunmaksızın, temel ilişkide hak ve borçlar nedeniyle davanın açıldığı, davanın taraflarının tacir vasfı da olmadığı, mahkememizce verilen yüksek mahkeme incelemesinde geçen bağlayıcı bir görevli mahkeme tespitinin yapılmamış olması, dava veya takibin konusunun bono ya da çek gibi bir kambiyo senedine dayalı olması tek başına davanın ticari dava olduğunu göstermeyeceği, açıkça davacının mobilya siparişin usulüne uygun teslim edilmediği iddiasına dayandığı, davacının mobilyaları iş yeri için aldığını açıkça beyan ettiği bu haliyle tüketici vasfının da bulunmadığı gibi 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 213 Sayılı VUK 177.maddesinde belirtilen hallerden 1. ve 3.bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2.benddeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşan niteliği olmadığından tacir vasfının da olmadığı, bu haliyle huzurdaki eser sözleşmesinden dolayı ifa amaçlı verilen çekten dolayı borçsuzluk iddiasının genel mahkemelerin görev alanına girdiği, somut olayın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirdiğini ve davacının tacir olduğuna ilişkin deliller de bulunmadığına göre ihtilafa bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğu kanaati ile davanın her aşamasında dikkate alınması gerekli, kamu düzeninden olan görev hususu dikkate alınarak HMK.'nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın usulden reddine, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna, dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK.'nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın USULDEN REDDİNE, Görevli Mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
2- HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten , süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK'nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4- Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde karar verildi.14/06/2022
Katip ...
Hakim ...
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.