17. Hukuk Dairesi 2015/10764 E. , 2018/5055 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacılar ve davalı vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 15.05.2018 Salı günü davacılar vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, 09/09/2012 tarihinde davalı tarafa sigortalı olan ...plakalı araç ile ... plakalı aracın çarpışması neticesinde ... plakalı araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacının ağır şekilde yaralanarak sakat kaldığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, davacının kaza tarihi itibariyle Kız Teknik Lisesinde okuduğunu belirterek şimdilik 3.000,00 TL tazminatın avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında talebini 157.770,67 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 157.770,67 TL"nin dava tarihi olan 23/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, Borçlar Kanunu"nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK md. 54) gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekilinin temyiz itirazının incelenmesinde;
2-Davacı vekili, davacı çocuğun davaya konu kazada yaralanıp kalıcı işgöremezliğe uğradığı iddiası ile maddi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece, 11.02.2015 tarihli hesap bilirkişi raporu ile belirlenen miktar hüküm altına alınmıştır. Ancak raporda yapılan hesaplama yerinde olmayıp hükme esas alınamaz.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali BK"nın 46/1 maddesinde(6098 sayılı TBK m. 54) özel olarak "Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmaya muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir" şeklinde hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu"nun 46. maddesinde belirtilen “bütün masraflar” deyimi çok geniş kapsamlıdır. Bu giderlere zarara uğrayanın katlanmak zorunda kaldığı bütün giderler dahildir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek, zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, ... 2006, s. 713).
Bununla birlikte ..."ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının, gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektirdiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum, ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de, burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç, (efor) sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de, bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb. gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak görülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğu kabul edilmelidir.
Somut olayda; hükme esas alınan 11.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda, beden gücü kaybına uğrayan davacı ..."un 20 yaşından itibaren kazanç sağlamaya başlayacağı kabul edilerek, bu yaştan itibaren zarar hesabı yapılmış ise de; yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacı çocuğun çalışma gücünü sürekli yitirdiği tarihten itibaren zararın oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden, yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
3-Somut olayda, davacı ...,... Kız Teknik Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanında öğrenim görmekte olup, mahkemece hükme esas alınan 11.02.2015 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda,davacının asgari ücretin 2.16 katı gelir elde edecği kabulüne göre hesaplama yapılmıştır.
Davacının meslek lisesinde ve Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanında öğrenim gördüğü dikkate alındığında asgari ücretin bir miktar üzerinde gelir elde etmesi hayatın olağan akışına uygun olmakla birlikte, asgari ücretin 2.16 katı gelir elde edeceği kabulü ile yapılan gelir tespiti bir miktar fazla olmuştur.
Bu durumda mahkemece, davacının okulunu bitirdikten sonra alanı ile ilgili olarak özel okullarda iş bulma imkanı ve gelir durumu araştırılarak tespit edildikten sonra hesap bilirkişisinden bu doğrultuda ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
4-Davalıya sigortalı bulunan ...plaka sayılı aracın ruhsatında kullanım amacının hususi olduğu belirtilmiş olmakla, davada temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde avans faizine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, 15/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.