Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/3415
Karar No: 2018/495

Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/3415 Esas 2018/495 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2017/3415 E.  ,  2018/495 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
    Hüküm : Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat
    kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan ve temyiz
    isteminin CMK"nın 286/2-a maddesi uyarınca reddi

    Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
    Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyizin sebebine göre dosya incelendi gereği düşünüldü;
    1-Terörün finansmanı suçundan kurulan hükme ilişkin yapılan incelemede; Bölge adliye mahkemesinin kararı, verilen cezaların tür ve süresine göre CMK"nın 286/2-f maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğundan Cumhuriyet savcısının bu suça ilişkin temyiz isteminin CMK"nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
    2-Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
    Öncelikle somut olayımızda, silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan verilen beraat hükmünün temyizi kabil bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 15.06.2016 tarih ve 2016/5703 esas sayılı iddianamesiyle sanık hakkında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçunu işlediğinden bahisle 5237 sayılı TCK"nın 314/2, 53, 58/9 ve 3713 sayılı TMK"nın 5. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda “atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden arınmış, kesin, somut ve tam inandırıcı delil elde edilemediğinden” gerekçesiyle sanık hakkında 5271 sayılı CMK"nın 223/2-e maddesi uyarınca Beraat hükmü kurulduğu, bu kararın yerel Cumhuriyet savcısı tarafından sanık aleyhine istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 13.07.2017 tarih ve 2017/1088 E- 2017/1082 K. sayılı kararıyla “istinaf başvurusunun esastan reddine” dair karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının adı geçen karara yönelik temyiz başvurusunda bulunması üzerine bu kez de Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 18.07.2017 tarih ve 2017/1088 E- 207/1082 K. sayılı Ek Kararıyla “temyiz talebinin 5271 sayılı CMK"nın 286/2-a maddesi uyarınca reddine” yönelik hüküm kurduğu anlaşılmaktadır.
    İnsan Haklarına dayanan hukuk devletinde, hukukun üstünlüğü ilkesini hakim kılmak için gereken her türlü yapısal ve kurumsal hukuki reformların hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Hukukun üstünlüğünü sağlamanın önemli unsurlarından birisi, adil yargılanma ve adalete erişim hakkının tüm güvenceleriyle yaşama geçirilmesidir. Adil yargılanma hakkı, bağımsız ve tarafsız yargı merciileri önünde hakkını aramak, davacı veya davalı olabilmek, yargılama sırasında usuli güvencelere sahip olmak, yargılamanın makul sürede yapılması, mahkeme kararlarına karşı etkin hukuki denetim mekanizmalarının sağlanması gibi temel güvenceleri bünyesinde barındırmaktadır.
    Mahkeme kararlarına karşı etkin hukuki denetim mekanizmalarından biri olan Temyiz; bölge adliye (istinaf) mahkemelerinin kesin olmayan kararlarının Yargıtay tarafından denetlenmesi amacıyla düzenlenmiş kanun yoludur.
    Temyiz CMK sistematiği içinde olağan kanun yolları arasında düzenlenmiştir. Bir yargılama organı tarafından verilen kararların başka bir merci tarafından denetlenmesi son derece önemlidir. Temyiz yoluyla bir ülkedeki hukuk kurallarının istikrarlı, aynı bir biçimde yorumlanması ve uygulanması sağlanmaktadır. Temyiz yoluyla daha önce bir yargı merci tarafından verilmiş olan kararların hukuka uygunluğu kontrol edilmektedir.
    Hükümlerin temyiz edilebilmeleri kural, temyiz edilememeleri ise istisnadır. Anılan istisna, hukuk devletinde kabulü mümkün ve meşru bir amaçla, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama hürriyeti" ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin altıncı maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının özüne zarar vermeyecek şekilde ve orantılı olmalı, ayrıca kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmalıdır.
    Hukukumuzda istinaf kanun yolundan önce ilk derece mahkeme kararlarına karşı sadece Yargıtay nezdinde temyiz yoluna başvurulabilmekteydi. Ancak temyiz incelemesindeki iş yükünün fazla olması karşısında Yargıtay, temyiz kanun yolu mercii olması yanında, modem ülkelerde olduğu gibi ülkede hukukun yeksenak şekilde uygulamasını temin etmek, bu amaçla dinamik tahlil metoduyla içtihat üreterek hukukun ilerlemesine ve gelişmesine katkı sağlamak görevini ise gereğince yerine getirememekteydi. Bu amaçlarla, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle “Bölge Adliye Mahkemeleri İstinaf Kanun Yolu” mercii olarak hukukumuza dahil edilmiş oldu.
    CMK’nın altıncı kitap başlıklı bölümünde yer alan Temyiz kanun yolu CMK m. 286-307 arasında düzenlenmiştir. 5320 sayılı CMK’nın yürürlük kanunu m. 8/1 göre, Bölge adliye mahkemeleri kurulup görev başlayıncaya kadar CMK’nın temyize ilişkin hükümleri değil mülga CMUK"nın 322/4-6 maddesi dışında temyize ilişkin hükümleri aynen uygulamaya devam edecektir.
    CMK"nın “Özel kanunların temyize ilişkin hükümleri” başlıklı 285/1 maddesine göre; “Türk Ceza Kanunu’nun l8"inci maddesinin dördüncü fıkra hükmü hariç; diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulur.
    Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen kararlarının hangilerinin temyize tabi olduğu hususu da 5271 sayılı CMK m. 286’da düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında; bölge adliye ceza mahkemelerinin bozma kararları dışında kalan hükümlerinin temyiz edilebileceği belirtilmiş, ikinci fıkrasında ise; Bölge Adliye Mahkemeleri ceza daireleri tarafından verilen kararların hangilerinin temyiz edilemeyeceği ve kesin olarak olarak verildiği açıklanmıştır.
    Buna göre;
    a)İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair BAM kararları,
    b)İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
    c)İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
    d)Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
    e)Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
    f)On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
    g)Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
    h)Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
    Temyiz edilemez.
    5271 sayılı CMK"nın 286/2-f. maddesinde “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararların” temyiz edilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir.
    Somut uyuşmazlığı oluşturan tartışmanın konusu; “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren” kavramının kapsamının belirlenmesine ilişkindir. Bir diğer anlatımla on yıllık ceza süresinin belirlenmesinde suçun temel şekli için kanunda öngörülen ceza mı dikkate alınacaktır? Yoksa, suçun nitelikli halleri ve ağırlaştırıcı nedenleri de on yıllık cezanın dolayısıyla temyiz edilebilirliğinin belirlenmesinde dikkate alınacak mıdır?
    Suç genel teorisinde suça etki eden nedenler, suçun temel şeklini düzenleyen suç tipindeki kanuni unsurların dışında kalan ve ona eklenen özel fiili nedenler veya şahsi nedenlerdir. Bu bağlamda suça etki eden nedenler, doktrinde çeşitli ayrımlara tabi tutulmaktadır: Ağırlatıcı-hafıfletici nedenler, genel-özel nedenler, kanuni-takdiri nedenler, fıili-şahsi nedenler gibi. Suça etki eden nedenlerden cezanın artırılmasını gerektiren nedenler ağırlatıcı nedenler iken; indirilmesini gerektirenler hafifletici nedenlerdir.
    Ceza adalet sistemimizde "bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerinin aynı suç sayılacağı" ilkesini benimsemiştir (TCK md. 43/1, 3. cümle). Bu itibarla, aynı suç sayılan bir suçun nitelikli halinin ve benzer şekilde fiilin ağırlaştırıcı neden altında işlenen şeklinin temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde esas alınması gerektiği kuşkusuzdur.
    Bu açıklamalar ışığında;
    Hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna olması, özellikle bölge adliye mahkemelerinin hangi kararlarının temyize tabi olduğu veya kesin olduğunu gösteren 5271 sayılı CMK"nın 286. maddesinin 2/a-b bentlerinde “temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken suçun temel şeklinde istenilen cezanın değil hükümde verilen sonuç cezanın esas alınması, gerçekten de pratik olarak bakıldığında, suç isnadı altında olan bir birey için önemli olan hususun; hakkında istenen hapis cezasının alt veya üst sınırının uzunluğu olması olup bu alt ve üst sınırın uzunluğunun ister cezanın temel şeklinden kaynaklansın isterse suçun nitelikli hali veya ağırlaştırıcı nedeninden kaynaklansın belirtilen sonucun değişmeyeceği, aksi durumun kabulü yani, temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde ağırlaştırıcı neden veya nitelikli hal uygulanması sebebiyle üst sınırın on yılın üstüne çıkması durumunda hükmün temyiz edilemeyeceğinin kabul etmenin sanıkların “mahkeme kararlarına karşı etkin hukuki denetim mekanizmalarının sağlanması” hakkından mahrum edeceği, bunun da adalete erişim hakkını sınırlayacağı apaçık ortadadır.
    Bu nedenlerle, silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlarının 3713 sayılı TMK"nın 3. maddesinde düzenlenen mutlak terör suçlarından olması, aynı yasanın 5. maddesi kapsamında mutlak terör suçlarında her halükarda 3713 sayılı TMK"nın 5. maddesinin herhangi bir takdir hakkı olmaksızın uygulanmasının zorunlu olduğu, bu kapsamda “silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlarında cezanın üst haddinin 10 yıldan fazla olduğu” nazara alındığında, sanık hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan ilk derece mahkemesince verilen beraat kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararına” karşı temyiz kanun yolunun açık olduğu kabul edilerek “verilen kararın kesin olup temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın onanması” gerektiği yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamedeki görüşüne iştirak edilmemiştir.
    Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği anlaşılmakla; Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 16.01.2018 tarihinde Üye ...’ın sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübut bulduğuna dair muhalefet düşünceleriyle ve oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY:

    FETÖ/PDY örgütüne yönelik olarak 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra örgütlenmenin incelemeye alınmasından sonra, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK)"ın raporu ile sanığın ... isimli kuruluşa para transferi yaptığının tespiti üzerine soruşturma yapılması için Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması üzerine, sanık hakkında soruşturmanın başlatıldığı; dosya kapsamından 07.02.2013 ile 06.06. 2014 tarihleri arasında ... isimli kuruluşa Türkiyede ki 147 farklı kişi tarafından gerçekleştirilen 171 işlemle toplam 2.112.332 ABD Dolarının transfer edildiği, transferlerin çok büyük bir kısmının Asya Katılım Bankası şubeleri aracılığıyla yapıldığı, para transferinin 07.02.2013 - 06.06.2014 arasında 8 farklı dönem içerisinde gerçekleştirildiği, işlemlerin aracılar tarafından başkası hesabına ve fakat kendileri adına gerçekleştiriyor izlenimi uyandıracak şekilde organize bir hareket ile gerçekleştirildiği, ..."nin ABD deki ... ve Legigh Dialogue Center adli kuruluşlarla bağlantılı olarak faaliyetini sürdürdüğü, ..." e ait hesapları kullanmaya yetkili kişilerin ...ve ... olduğu bu hesaplardan ..."e para transferi gerçekleştirildiği bu kuruluşun amacının farklı din kültür ve etnik kökenden kişilerin bir araya getirilmesi ve ilişkilerin geliştirilmesi olarak gösterildiği; Süleyman Eriş"in ... isimli kuruluşta imam olduğu, açık kaynaklardan edinilen bilgilerden bu kuruluşun ABD de kurulmuş ...ist olarak adlandırılan kuruluşlar arasında yer aldığı ve anılan şahsın ABD senatosu ve temsilciler meclisi seçimlerinde bazı adayları bağış yoluyla desteklediği, ..."ye para transfer eden kişilerden üçünün hakkında soruşturma bulunan ..."ın eşi... ile işveren ya da aynı iş yerinde çalışan kişiler olarak ilişkili oldukları yine para transfer eden beş kişinin ve bunların ortağı olduğu bazı şirketlerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulan MASAK raporunda adlarının geçtiği, para transfer eden bir kişinin Asya Katılım Bankası A.Ş."nin imtiyazlı ortağı olduğu, yine altı kişinin Asya Katılım Bankası imtiyazlı ortaklarından çıkan ortaklardan altısı ile farklı şirketlerde ortaklıklarının bulunduğu, ..."e para transfer eden şahıslardan otuz üç kişinin FETÖ/PDY ile bağlantılı eğitim kurumlarında çalışmış kişiler olduğu, altı kişinin kaynak Holding, ... Holding, ... Holdingde çalıştığı, on dokuz kişi arasında ise çalışan işveren ilişkisi bulunduğu, on ikisinin FETÖ/PDY ile iltisaklı dernek, vakıf ve bunlara bağlı işletmelerde çalıştığı; yetmiş dördünün 235 şirkette ortaklık kaydının bulunduğu; ... ve..."nun ... ile benzer özellikler taşıyan ABD deki diğer kuruluşlara fon transfer ettikleri, bir kısmının ise üyesi oldukları dernek ve vakıfların açık kaynak araştırmalarında ... grubuna aidiyet ifadelerinin yer aldığı belirlenmiş ve ... isimli kuruluşa yapılan transferlerin birbirleriyle gruplar halinde ilişkili oldukları, anılan kişilerce organize ve örgütlenmiş şekilde yapıldığı transferlerin yapılış şekline göre transferlerin kaynağı gerçek tarafları ve saikinin bir nedenle gizlenmeye çalışıldığı; ... adlı kuruluş ve para transfer eden kişilerin FETÖ/PDY ile ilişkili olmalarının temel ortak noktası olduğu, özellikle son 110 işlemle yapılan 907.221 ABD Doları transferinin gerçekleştiği tarih aralığının 2014 yılı yerel yönetim seçimlerinden önceki hafta sonu olmasının dikkat çekici olduğunu belirlendiği;
    Sanık Gelir İdaresi Başkanlığının Merkez Bankasından temin edilen yurt dışı para transferi bilgileri kapsamında 02.07.2013 tarihinde ... isimli kuruluşun ... Bankasındaki ... numaralı hesabına ... ABD Doları parayı Yapı Kredi Bankası Samsun şubesinde transfer ettiği tespit edilmiştir.
    Sanık savunmasında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantı ve ilgisinin bulunmadığını, ... ABD Doları parayı ... isimli kuruluşun hesabına Samsun Yapı Kredi bankasından kendisinin gönderdiğini, bahsi geçen kuruluşu 2-3 yıl önce bir arkadaşından duyduğunu, bildiği kadarıyla ABD de Türklerin Üniversite kurmak amacıyla açtıkları bir dernek olduğunu duyduğunu, ... kuruluşun hesap numarasını internetten öğrendiğini hesap numarasını kendisine herhangi birinin vermediğini sonrasında anılan kuruluşun kendisine teşekkür mektubu gönderdiğini kuruluşun idaresindeki kişilerden tanıdığı bir kişinin olmadığını belirtmiştir.
    Dosya kapsamına göre sanık FETÖ/PDY ile ilişkili olması nedeniyle KHK ile kapatılan ... Kolejinde eğitim görmüş, yine FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle KHK ile kapatılan kendisinin eğitim ilişkisi bulunmayan diğer eğitim kurumlarının organizasyonlarına da katıldığı anlaşılmaktadır.
    Sanık FETÖ/PDY ile ilişkisi nedeniyle KHK ile kapatılan "KASİAD" Karadeniz Sanayici ve İş adamları Derneğinde önce yedek Yönetim Kurulu üyesi iken daha sonra Yönetim Kurulu üyeliğine asaleten seçilmiş ve görev almıştır.
    Sanığın üzerinde mal varlığı yoktur. İfadesinde Aile şirketi olarak Bellona markalı ürünlerin satışı yapılan altı ayrı şubesini işlettiklerini ifade etmektedir.
    Sanık hakkında başka dosya sanıklarının ve etkin pişmanlık talep eden diğer dosya sanıklarının beyanı olup olmadığı, dijital delillerde sanığın adının geçip geçmediği araştırılmadan beraat hükmü kurulmuştur.
    Bu tespitlerden sonra sanığa atılı silahlı örgüt üyeliği suçuna ilişkin Yargıtay uygulamaları hususunda yerleşik içtihatları hatırlamak gerekirse;
    Örgüt üyesi olmak; örgütün amacını bilerek ve bu amacı benimseyerek örgüte girmektir. Yargısal kararlarda da kabul edildiği üzere; illegal örgütsel faaliyet ve örgüt üyeliğinin oluşması aşama - aşama gelişir; Sempati bilinçlenme safhalarından sonra failin silahlı çetenin kurulma amacını kabul ederek örgütün kurulma amaçlarını gerçekleştirme amacıyla örgüte girme – katılma iradesini açıklayarak örgüt ile organik bağ içerisine girilmiş olur. Fail örgüt ile girdiği organik bağ çerçevesinde alt yapı ve taban oluşumuna, yine geri cephe ve kent çalışmalarına yönelik yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik gösteren kent faaliyetlerinde bulunur.
    Terör örgütlerinin yapılanması genelde farklıdır. Kimi terör örgütleri tim sistemini, kimi terör örgütleri ise hücre tipi yapılanmayı benimsediklerinden, örgüt üyeliğinin her terör örgütünün yapısına göre ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda örgüt üyeliğinin her olayda ayrı tartışılarak, failin terör örgütüne katılma iradesinin bulunup bulunmadığının saptanması, bu irade var ise örgütün hiyerarşik yapısına dahil olunan noktada suçun oluştuğunun kabul edilmesi gerekir. TCK"nın 220. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere, örgüte üye olmak fiili bir katılma olup, örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur, tek taraflı iradeyle bile örgüte katılmak mümkündür. Bu nedenle örgüt üyeliği suçunun oluşumunda temel ölçü, kişinin rızasıyla örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmasıdır. Hiyerarşik yapıya dahil olup olmadığı failin eylem ve faaliyetlerine bakılmak suretiyle değerlendirilir.
    Eylem tek veya az sayıda ise, niteliğine bakılır. Örneğin; bir organizasyon dahilinde kırsala adam gönderme gibi bir fiil, ancak hiyerarşik yapı içerisinde bulunan örgüt üyesince yapılabilecek olan faaliyet olarak kabul edilmesi gerekir. Üye olmayan kişiler yol- yöntem ve muhatap bilmediğinden dağa adam gönderemeyeceği gibi örgüt dahi tanımadığı, güvenmediği ve görevlendirmediği kişilerin gönderdiği elemanları güvenlik gerekçesi ile kabul etmez. Bunlar artık yardım eden değil, üyelerdir.
    Aynı şekilde esnafa örgütsel güç, temsil ve organizasyonla kepenk kapattırılması eylemini yaptıran kişiler de örgüt üyesi olarak kabul edilmelidir. Iş yeri sahibi esnaf, örgüt adına ve temsilen talimat ve talebi kendisine getiren kişileri dinler, aksi halde ciddiye alıp kepenkleri kapatmayacaktır.
    FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Türkiye"de daha çok kamuda ve sivil toplum örgütlerine sızma suretiyle örgütlendiği ve dünyanın bir çok ülkesinde faaliyeti bulunan dış güçlerin emrinde bir istihbarat ve silahlı terör örgütü olduğu hususunda şüphe yoktur. Bu husus Dairemiz ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun içtihatlarıyla kesinleşmiştir. FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün diğer örgütlerden farklı kendine özgü eleman kazanma, örgütlenme, gizliliği sağlama amaçlı iletişim sistemi ve diğer örgütlerden farklı bir faaliyet sistemi vardır. Genel olarak eleman temini okul-dersane üzerinden sağlanmakta, sohbet adı altında yapılan örgütsel toplantılarla örgütsel bilinç verilip, örgütsel bağın canlı tutulmasına çalışılmakta, himmet adlı nakdi yardımlar ve diğer faaliyetler ve hukuka aykırı yöntemlerle örgüte gelir temin edilmektedir.
    Örgütün kendi stratejisi ve işleyiş sistemi içinde sanığın konumu değerlendirildiğinde;
    Sanık FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkili olduğu için kapatılan ... kolejinde eğitim görmüştür. Yine FETÖ/PDY ile ilişkili eğitim kurumlarının organizasyonlarına kendi özel bağlantısı olmamasına rağmen katılmış ve anılan örgütle ilişkili olması nedeniyle kapatılan KASİAD da yönetim kurulu üyesi olarak görev almıştır. Sanık bu ilişkileri nedeniyle FETÖ/PDY"nin silahlı örgüt vasfını bilebilecek durumdadır. Kaldı ki Dairemizin Erzincan kararı olarak bilinen kararı ile örgütün darbe öncesinde silahlı örgüt olduğu yönünde kabulü de vardır. En önemlisi ise sanığın 8.900 ABD Doları para transfer ettiği kuruluşun vasfı ve bu kuruluşa para gönderen diğer kişilerin ilişkileri ve sanığın örgüt üzerinde çalışan kişilerin bile bilemeyeceği sonradan MASAK araştırması ile ortaya konulan vasfıdır. Sanık ... isimli kuruluşu ifadesinde 2-3 yıl önceden bir arkadaşından duyduğunu ifade etmekte bu kuruluşun hesap numarasını internetten öğrendiğini belirtmektedir. Sanığın savunması akla, mantığa, tecrübe kaidelerine uygun değildir. Sanık sadece bir arkadaşından duyduğunu ifade ettiği kuruluşa 8.900 ABD Doları parayı bağış verdiğini söylemektedir. Sanığın kişisel mal varlığı sınırlıdır. MASAK Raporu dikkate alındığında bu kuruluş üzerinden para aktarılan ilişkili kuruluşun ABD senato ve temsilciler meclisi seçimlerinde kullandığı para da dikkate alındığında, örgütün para transferini şüpheli işlem riski nedeniyle kendileri ile ilişkili kişiler üzerinden gerçekleştirdikleri hususu da MASAK raporu ile doğrulanmaktadır. Ortaya konan delillerden sanığın örgütle ilişki içinde olduğu sübut bulmuştur.
    O halde sanığın örgüt ilişkisinin hukuki nitelemesi ne olacaktır? Sanık silahlı örgüt olan FETÖ/PDY üyesi midir? Yoksa 6415 sayılı Kanun kapsamında silahlı terör örgütüne fon sağlayan ve toplayan bir kişi midir? Bunun tartışılması gereklidir.
    6415 sayılı Kanun 4. maddesinde yazılı terör örgütüne finansman sağlama suçu örgüte yardımın özel bir şekli olması nedeniyle ancak ve ancak örgüt hiyerarşisi içinde yer alamayan yani silahlı terör örgütüne üye olmayan suç failleri hakkında uygulanabilecektir.
    Yine silahlı örgüt üyesi olma suçunda çeşitlilik süreklilik arz etmeyen az sayıda eylem ya da tek eylem faili örgüt üyeliğine götürür mü? Bunun cevabını Dairemizin de benimsediği Yargıtay içtihatlarında bulmak mümkündür. Yukarıda açıklandığı üzere bir kez bile kırsala bir organizasyon dahilinde eleman kazandıran kişinin faaliyeti örgüt üyesi olmak şeklinde nitelendirilmiştir. Yine örgütün çağrısı ile kepenk kapatma eylemi için esnaflara giderek bildirme eylemi ve örgütün vergilendirme makbuzlarını ilgili kişilere götürme eylemi bir kez bile olsa örgüt üyesi olma suçundan cezalandırılmaktadır.
    Bu uygulamalar nazara alındığında eğitim aldığı okul ve ilişkileri nedeniyle yapıyı tanıyabilecek konumda bulunan, KASİAD yönetim kurulu yedek ve asil üyeliğini yaptığı da gözetilerek yapının amaç ve faaliyetlerini bilebilecek şekilde ilişki kurduğu anlaşılan sanığın örgüt mensubu olmayan kişilerin bilmesine imkan bulunmayan ... isimli kuruluşu bilmesi ve bu kuruluşa ait hesap numarasını elde ederek örgütün amacı doğrultusunda işlem gizliliğini sağlayacak biçimde para transferi gerçekleştirmesi eylemi hiç kuşku yok ki basit bir bağış yani örgütsel jargonla himmet olarak nitelendirilemeyecektir. Sanığın eylemi diğer örgütlerdeki kırsala eleman gönderme, kepenk kapatma için esnafa bildirim ya da vergi makbuzu götürme gibi örgüt üyeliğine götürebilecek yoğunlukta bir eylemdir. Sanığın eğitim gördüğü okulun FETÖ bağlantısı bulunan bir yer olduğuna ilişkin veri nazara alınmasa bile, ... isimli kuruluşa yaptığı para transferinin şekil ve yöntemi, sanığın KASİAD da yönetim kurulu yedek ve asil üyeliklerinin bulunması ve sanığın geçmişinde eğitim almadığı ancak yapı ile bağlantılı olduğu için kapatılan eğitim kurumlarının organizasyonlarına katılması eylemleri nedeniyle eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu bu nedenle beraat kararının bozulması gerektiğinden sayın çoğunluğun onama düşüncesine katılmıyorum.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi