14. Hukuk Dairesi 2017/1756 E. , 2017/4349 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.04.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine dair verilen 28.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu 1263 parsel sayılı taşınmazın 1960 yılından bu yana babası ...e ait olduğunu, babasından 1990 yılında taşınmazı satın aldığını ve bu tarihten itibaren de zilyet sıfatıyla aralıksız olarak kullandığını, dava konusu taşınmazın İçel Valiliğinin 06.08.1986 tarihli işlemi ile 2980- 3290 sayılı yasanın 10/c maddesi uyarınca idari yoldan davalı adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın devir alınan zilyetlikle birlikte 50 yıldan fazla süredir nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla zilyetliği ve tasarrufunda bulunduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapusunun iptali ile adına tescili isteminde bulunmuşturDavalı, davanın idari yargıda açılması gerektiğini, görev itirazında bulunduklarını, dava açmak için hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın idari yargının görevli olması sebebiyle yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisi açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara ilişkin davalar olarak gösterilmiştir.
Yargı yetkisinin ise idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu belirtilmiş, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayarak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde karar vereceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, zilyetliğe dayanarak tapu iptali ve tescil kararı verilmesini istemiş olup yukarıda açıklandığı gibi idari bir işlem ve kararın iptali istenmediğinden uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerekir.
Mahkemece tarafların göstermiş oldukları deliller değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.05.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.