9. Hukuk Dairesi 2016/8762 E. , 2016/9158 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının Temmuz 2001 tarihinden iş akdinin davalı iş veren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak sona erdirildiği, 31/07/2005 tarihine kadar davalı bünyesinde aralıksız fasılasız uluslar arası tır şoförü olarak çalıştığını, istihdam edildiği dönem boyunca asgari ücret + sefer pirimi sistemi ile çalıştığını, aylık ortalama 2 sefer gerçekleştirdiğini, sefer başına davalı işverence ortalama 500 Euro sefer pirimi verildiğini, davacının hizmet sözleşmesinin feshinde tüm alacaklarının ödeneceği söylenerek bir takım belgelere imzasının alındığını ancak 900,00 TL tutarında bir çek verildiğini kıdem ve ihbar tazminatının ödenmediğini iddia ederek işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı ile aynı nitelikteki işçilerin davalı şirket ile imzalamış bulunduğu “Tır Şoförlerine Mahsus Hizmet Sözleşmesi” uyarınca çalıştığını, anılan sözleşmeye göre, şoföre ödenecek ücretin sefer başına harcırah olarak belirlendiğini, ücretlendirme sisteminin bir nevi parça başı iş niteliğinde olduğunu, ödenecek harcırah dışında fazla çalışma,resmi-dini bayramlar ile hafta sonu çalışma adı altında herhangi bir ücret ödenmeyeceğinin kararlaştırıldığını,keza, ... kaydının asgari ücret üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığını, hizmet sözleşmesi boyunca, hizmet sözleşmesi uyarınca sefere çıkıldığında davacıya o sefere ait harcırah ile diğer giderlerinin ödendiğini,sefer dönüşü mutabakat sağlandığını,alacak veya borçların cari hesaba yansıtıldığını,tır şoförlerinin yılda 6 ay (180 gün) yurt dışında kalabildiklerini, yurt dışında bulunduktan sürece hafta sonları ve bulundukları ülkenin resmi tatil günlerine göre seyir yasağı bulunan günlerde çalışamadıklarını, şirket kayıtlarında yapılan araştırma sonucu davacının kaydına rastlanmadığını, davalı ile davacı arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, husumet itirazı ile zaman aşımı definde bulunduklarını, davacının taleplerinin haksız olduğunu bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının çalıştığını iddia ettiği araçların trafik kayıtlarında .... adına tescil bilgileri bulunup bu şirket ile davalı ...."nin grup şirketler olabileceği iddia edilmekte ise de davacının ... kaydının bulunduğu 1019650 sicil numaralı iş yerinin ... adına kayıtlı bulunması ve dosyadaki bilgi ve belgelere göre iş veren ...."nin arasında bir bağ kurulamaması karşısında davacının ... kaydının bulunduğu 1019650 sicil numaralı iş veren ..."ün işçisi olduğu, davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği gerekçeleriyle haklı görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
A-Usul Yönünden;
Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Yine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Yasanın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece gerekçeli kararda “davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği kanaatine varıldığı” belirtilmiş, hüküm fıkrasında ise, “haklı görülmeyen davanın reddine” karar verilmiş olup, bu durumda gerekçe/ hüküm çelişkisi yaratılmıştır.
Sonuç olarak, HMK. nun 298/2. maddesine aykırı şekilde gerekçe/ hüküm çelişkisi içeren kararın bozulması gerekmiştir.
B) Esas yönünden ise ;
Somut uyuşmazlıkta, davacı iddia ettiği çalışma süresinde, ... kaydında “...” unvanlı işyerinde çalışıyor görünmekte ise de, dosya kapsamında yer alan gümrük kayıtlarında davacının yurt dışı giriş çıkış yaptığı aracın ait olduğu firma ... olarak belirtilmiştir.
Mahkemece davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği kanaatine varılmış ise de, mahkemenin bu kabulü yeterli inceleme ve araştırmaya dayanmamaktadır.
Davacının iddiası araştırılmadan, davalı şirket ile ... kaydı uyarınca davacının çalıştığı “...” unvanlı işyerinin ticaret sicili kayıtları ve SGK işyeri dosyası getirtilmeden, işyerinde aralarında hukukçu ve işletme konusunda uzman bilirkişilerin de bulunduğu heyetle keşif gerekirse yapılarak davalı şirket ile “...” adlı işyeri arasındaki ilişkinin niteliği tespit edilip organik bağ, birlikte istihdam ve muvazaa iddiası değerlendirilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 12.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.