17. Hukuk Dairesi 2017/2553 E. , 2019/9904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi ... dava dışı Halk Bankası A.Ş"den 2007 yılında konut kredisi kullandığını, kredinin teminat amacı ile davalı ile muris arasında hayat sigorta poliçesinin düzenlendiğini, murisin poliçe teminat süresi içinde 16/12/2013 tarihinde vefat ettiğini, poliçe teminatının ödenmesi için yapılan başvurunun davalı tarafından beyan yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği gerekçesi ile haksız olarak reddedildiğini belirterek 5.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 15/04/2015 havale tarihli dilekçesi ile 5.000,00 TL tutarında belirsiz alacak davası olarak açtıkları dava değerini 20.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, murisin poliçe tanziminden önce var olan hastalıklarını bildirmediğini, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davacıların aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Yapılan yargılama sonucu mahkemenin görevsiz olması nedeni ile davanın usulden reddine dair verilen hüküm; Dairemizin 08.06.2016 gün 2016/7971 Esas 2016/7027 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece, uyulmasına karar verilen bozma ilamı, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 20.000,00 TL’nin 16.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara veraset ilamındaki hisseleri oranında verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddi gerekmiştir.
2-Dava hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır.
Riziko ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 1439. maddesinde "(1)Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
(2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder." düzenlemesi yer almaktadır.
Yine poliçe ve riziko tarihinde yürürlükte bulunan Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın C.2 maddesinde "Sözleşmenin Yapılması Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü:
2.1-Sigortacı, bu sözleşmeyi, gerek sigorta ettiren gerekse bilgisinin olduğu hallerde hayatı sigorta edilenlerin ve temsilci aracılığıyla sigorta yapılıyorsa temsilcinin de beyanını esas tutarak yapmıştır.
2.2-Gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci,sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortacının
bildirilmemiş, eksik veya yanlış bildirilmiş olan hususları bilmesi veya ihbar etmemenin ya da yanlış ihbar etmenin kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir. Bu durumda rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması nedeniyle daha fazla bir prim alınması gerekiyorsa sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir.
Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşmeden cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde söz konusudur.
Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.
Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko; sigortacı durumu öğrenmeden önce veya sigortacının cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse, sigortacı tazminatı o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder. 2.3-Cayma veya prim farkını talep etme hakkı süresinde kullanılmadığı takdirde düşer.
2.4-Sözleşme akdedilmesinden itibaren aralıksız veya itirazsız olarak iki yıl süreyle yürürlükte kalmışsa artık sigortacı sözleşmeden cayamaz ancak durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortalı talep edilen prim farkını kabul etmezse rizikoya ilişkin olarak alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki oran çarpılır çıkan miktar tazminat olarak ödenir.
2.5- Eksik ve yanlış beyan fazla prim alınmasına neden olmuşsa, fazla alınan miktar sigorta ettirene gün esası üzerinden iade olunur." hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, muris ile davalı sigorta şirketi arasında 08.01.2013-08.01.2014 tarihlerini kapsayan hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş, murisin 20.11.2013 tarihinde vefat ettiği ve ölüm belgesinde ölüm sebepleri arasında 1 yıl önce geçirdiği by-pass, 20 yıl önce tanısı konulan konjestif kalp yetmezliği gösterilmiştir. Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde sigortalı murisin poliçeden önce mevcut olan hastalıklarını gizlediğini savunmuştur.
Mahkemece hesap uzmanı/aktüerden bilirkişi raporu alınmış ve bu rapor esas alınarak sigorta şirketinin beyan yükümlülüğüne aykırılık nedeni ile cayma hakkı var ise de, somut olayda davalı sigorta şirketi bilgilendirme
yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği, sigorta dosyasında yer alan bilgilendirme formunun müteveffa sigortalının imzasını taşımadığı, hal böyle olunca sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı veya bu yönde iradesinin var olduğuna kanaat getirilemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Mahkemece ATK’dan bir heyet raporu aldırılarak sigortalı murisin tedavi gördüğü ve gizlendiği iddia edilen hastalıkla ölüm rizikosu arasında doğrudan illiyet bağının olup olmadığı, başka bir anlatımla ölümün gizlenen hastalıktan meydana gelip gelmediği tespit ettirilerek yukarıdaki açıklamalar ışığında sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 24/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.