
Esas No: 2014/7264
Karar No: 2014/7264
Karar Tarihi: 4/10/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHDİYE DOĞAN VE ÖMER DOĞAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/7264) |
|
Karar Tarihi: 4/10/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Fatih ALKAN |
Başvurucular |
: |
1. Mehdiye
DOĞAN |
|
|
2. Ömer
DOĞAN |
Vekili |
: |
Av. Ahmet
SEVİM |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tek doz zorunlu kızamık aşısı uygulandıktan sonra
"Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE)" tanısı konulması üzerine idari
yargıda açılan tam yargı davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesinin
kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile adil
yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucuların 1997 doğumlu müşterek çocuğu M.E.D.ye Sağlık
Bakanlığına bağlı gezici aşı ekipleri tarafından dokuz aylıkken tek doz kızamık
aşısı yapılmıştır.
9.Yaşadığı rahatsızlıklar üzerine sağlık kurumlarına sevk edilen
M.E.D.ye 2002 yılının Ağustos ayında Dicle
Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
Başkanlığı ve Dr. Sami Ulus Çocuk Hastalıkları Hastanesi Nöroloji Kliniği uzman
hekimleri tarafından kızamık mikrobunun yol açtığı bir beyin hastalığı olan
SSPE tanısı konulmuştur.
10. Başvurucular, ulusal yayın yapan bir gazetenin 4/5/2004
tarihli sayısında 1987-1998 yılları arasında kızamık aşısının tek doz olarak
uygulandığına ve tek doz aşının yetersiz kalması nedeniyle SSPE hastalığının
oluştuğuna ilişkin bir haber okuduklarını, daha öncesinde hastalığın nedenleri
konusunda yeterince bilgilendirilmediklerini, bu konuda idarenin kusurlu
olduğunu belirterek 12/1/2005 tarihinde Sağlık Bakanlığına başvurmuşlardır.
Sağlık Bakanlığı, 24/2/2005 tarihli cevabı ile hastalığın eksik dozda aşı
uygulanmasından veya yanlış aşılamadan ortaya çıkmasının söz konusu olmadığını,
aşıların Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanmış üreticilerden alındığını
belirtmiştir.
11. Başvurucular, 14/8/2005 tarihinde Sağlık Bakanlığına yeniden
başvurmuşlar ve oluşan zararlarının giderilmesi amacıyla maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuşlardır. Başvurucular söz konusu talebin reddedilmesi
üzerine Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmışlardır.
12. Mahkeme, maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı
ayrı değerlendirme yaparak 20/3/2008 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
Kararda, maddi tazminat yönünden idareye atfedilecek bir kusurun bulunmadığı;
manevi tazminat yönünden ise zararın 2002 yılında öğrenilmesine rağmen davanın
2005 yılında açıldığı, bu nedenle manevi tazminat talebi yönünden süre aşımının
bulunduğu belirtilmiştir.
13. Kararın temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Danıştay
Onuncu Dairesi, 15/10/2012 tarihli kararıyla zararın 2002 yılında
öğrenildiğini, buna rağmen 2005 yılında dava açıldığını, manevi tazminat
talebinin yanısıra maddi tazminat talebi yönünden de
süre aşımı bulunduğunu belirterek kararı gerekçeli şekilde onamıştır. Karar
düzeltme talebi Danıştay Onbeşinci Dairesinin
5/2/2014 tarihli kararıyla reddedilmiş ve süre aşımı yönünden davanın reddine
ilişkin söz konusu karar kesinleşmiştir.
14.Nihai karar 24/4/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
15.Başvurucular 20/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
16. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun "Doğrudan doğruya tam yargı
davası açılması" kenar başlıklı 13. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem
tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine
getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi
halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek
hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği
tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir."
2.İlgili Yargı Kararları
17. Danıştay Onuncu Dairesinin 16/5/1996 tarihli ve E.1995/3318,
K.1996/2713 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
" .. idari eylemlerden hakları ihlal
edilmiş olanların bu eylemi öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl içinde
idareye başvurmaları zorunlu olup, kanunun amaçladığı idareye başvuru
olduğundan, bu başvuruya ilişkin dilekçenin postaya veriliş tarihinin idareye
yapılmış başvuru tarihi olarak kabul etmeye yasal açıdan olanak
bulunmamaktadır.
Dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden; davacılar tarafından 3.10.1992
tarihinde öğrenildiği belirtilen eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini
istemiyle davalı idareyeyasada öngörülen bir yıllık
süre geçirildikten sonra 5.10.1993 tarihinde başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın, 2577 sayılı Yasa"nın 13. maddesinde
öngörülen bir yıllık süre geçirildikten sonra idareye başvurulduğu gerekçesiylesüre aşımı yönünden reddine ilişkin olarak
verilen temyize konu .. Mahkeme kararının onanmasına .. karar verildi."
18. Danıştay Sekizinci Dairesinin 22/3/2001 tarihli ve
E.2001/498, K.2011/1130 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... 2577 sayılı Yasa"nın 13. maddesinde, idari eylemlerden
hakları ihlal edilmiş olanların, idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı
bildirim üzerine veya başka suretteöğrendikleri
tarihten itibaren bir yılı ve herhalde eylem tarihten itibaren beş yıl içinde ilgiliidareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini
istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde,
bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında
altmış gün içinde cevap verilmediği taktirde bu sürenin bittiği tarihten
itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralına yer verilmiştir.
.. Yukarıda anılan hüküm uyarınca, idari eylemden zarar gördüğünü öne
süren davacıtarafından öğrenme tarihinden itibaren
bir yıl içeresinde idareye başvuruda bulunulup olumsuz yanıt üzerine 60 günlük
dava açma süresi içerisinde dava açılması gerekirken, davanın esastan
incelenerek karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. .."
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları kapsamında
tam yargı davalarında, dava açma süresinin yalnızca işlem ve eylem tarihinden
itibaren başlatılmasının hakkaniyete uygun düşmeyeceği, bu nedenle işlem veya
eylemin bütün sonuçlarıyla birlikte öğrenildiği tarihten itibaren sürenin
hesaplanması gerektiği genel kabul görmektedir. Bu konuda AİHM, şahsi
yaralanmayla ilgili tazminat davalarında dava açma hakkının tarafların uğradığı
zararı gerçekte değerlendirebildiğinde kullanılması gerektiğine hükmetmiştir (Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013,
§ 25).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular, SSPE hastalığının nedenleri konusunda
aydınlatılmadıklarını ve basın yoluyla kamuoyuna yansıyan haber içeriklerinden
sonra dava açma yoluna gidebildiklerini, müşterek çocuklarının söz konusu
hastalığa yakalanarak yardıma muhtaç hâle gelmesinde idarenin ağır kusurunun
bulunduğu gerekçesiyle açtıkları tam yargı davasının süre aşımı gerekçesiyle
reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek Anayasa"nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özünün, derece
mahkemelerince süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinden dolayı
uyuşmazlığın esasının yargı önüne taşınmaması ve incelenmemesine yönelik olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının mahkemeye erişim hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, süre aşımı nedeniyle
esasına girilmeden reddedilen davaların konu edildiği benzer nitelikteki
başvuruları mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelemiştir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013;
Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013).
23. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Dava açmak isteyen kişinin -mahkemeye erişim hakkının özüne zarar
verecek seviyeye ulaşmadığı müddetçe- dava açma koşullarına sınırlamalar
getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San.
ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).
24. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde
kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin
öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum
mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi
Durmaz, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken
yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, § 65).
25. Somut olayda 14/8/2005 tarihinde Sağlık Bakanlığına yapılan
başvurunun reddedilmesi üzerine başvurucular tarafından açılan tam yargı
davası, müşterek çocuk M. E.D. hakkında 2002 yılının Ağustos
ayında SSPE tanısı konulduğu, zararın bu tarihte başvurucular tarafından
öğrenildiği, öğrenme tarihinden üç yıl sonra açılan davada süre aşımı bulunduğu
gerekçesiyle derece mahkemeleri tarafından reddedilmiştir.
26. 2577 sayılı Kanun"un 13. maddesi gereğince, idari
eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu
eylemleri öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her hâlde
eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının
yerine getirilmesini istemeleri gerektiği açıktır. Danıştayın
yerleşik uygulamaları da idari eylemlerin öğrenilme tarihinden sonraki bir
yıllık süre içerisinde idareye başvuruda bulunulmaması durumunda açılan tam
yargı davalarının süre aşımı yönünden reddinin gerektiği şeklindedir (bkz. §§
17-18). Somut olaya konu kızamık aşısı 1997 yılında yapılmasına rağmen
hastalığın tanısı 2002 yılında konulmuş ve derece mahkemeleri tarafından da
tanının konulduğu tarih idarenin eyleminin öğrenilme tarihi olarak kabul
edilmiştir. Dolayısıyla dava açma süresinin yalnızca eylem tarihinden itibaren
başlatılması söz konusu değildir. Dava açma süresinin, SSPE hastalığının bütün
sonuçlarıyla öğrenildiğinin kabul edileceği tarihten başlatıldığı
anlaşılmaktadır.
27. Öte yandan, tam yargı davasına konu edilen eylemin idariliğinin veya yol açtığı zararın ya da illiyet bağının
eylemden çok sonra anlaşıldığı veya ortaya konulabildiği durumlarda dava açma
süresinin bu tarihlerden sonra başlayacağı kabul edilmektedir (Mehmet Menendiz ve diğerleri, B. No:
2014/5235, 6/7/2017, § 56). Somut olayda başvurucular eylemin idariliğini 2005 yılında öğrendiklerini öne sürmüşlerdir.
Ancak eylemin idariliğinin ya da idarenin eylemiyle
zarar arasındaki illiyet bağının iddia edildiği gibi 2005 yılında öğrenildiğini
ortaya koyan herhangi bir kanıt veya tespitin dava dosyasının içerisinde bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut başvuruda genel kuraldan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
28. Sonuç olarak başvuruya konu süre koşulunun gözetilen meşru
amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve bu yönde derece
mahkemeleri tarafından yapılan değerlendirmelerin hakkın korunması yönünden
yeterli gerekçeler içerdiği görüldüğünden mahkemeye erişim hakkına yönelik bir
ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B.Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve
Geliştirme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
30. Başvurucular, Sağlık Bakanlığına bağlı gezici aşı ekipleri
tarafından müşterek çocuklarına yapılan tek doz kızamık aşısının SSPE
hastalığının oluşmasının engellenmesi açısından yetersiz kaldığını, devletin
hastalıkları önleme ve tedavilerini gerçekleştirme yönünden pozitif
yükümlülükleri bulunmasına rağmen bizzat devlet eliyle özensiz aşı uygulaması
yapıldığını ve zararın meydana geldiğini, sürekli muhtaç hâle gelen ve tedavisi
bulunmayan bir hastalığa yakalanan çocuklarının bakımı ve tedavisi konusunda
etkili ve yeterli önlemlerin de alınmadığını ileri sürmüşlerdir. Başvurucular,
bu nedenlerle Anayasa"nın 17., 41., 60. ve 61. maddelerinde düzenlenen
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
31. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucuların bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
32. Başvuru konusu olayda başvurucular tarafından ileri sürülen
iddialara ilişkin olarak uğranılan zararların tazmini amacıyla süresi
içerisinde tam yargı davasının açılmadığı görülmektedir (bkz. § 13).
Dolayısıyla başvurucuların özen yükümlülüklerine aykırı olarak hukuk sisteminde
mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulundukları
anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişinin maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
4/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.