14. Hukuk Dairesi 2016/17731 E. , 2017/5984 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 30.07.2009 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine Dairemizin 2014/9792 Esas, 2014/13836 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve birleştirilen dosya davacıları vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava ve birleştirilen davalar önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, tapuda gösterilen bedelden daha fazla ödeme yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile dava konusu payın iptaline, davacılar adına eşit olarak tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, birleştirilen davada davacılar vekilleri ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 04.12.2014 tarih 2014/9792 Esas, 2014/13836 Karar sayılı ilamı ile ""davaların toplam beş paydaş tarafından açıldığının kabulü ile dava konusu payın 1/5"inin asıl davada davacı olan paydaş ... "ın mirasçılarına ve 1/5"erinin de birleştirilen davaların davacılarına ayrı ayrı verilmek suretiyle hüküm kurulması gerektiğine işaretle bozulmuştur.Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu payın iptali"ne ve 221/46200 hissenin ..., ..., ..., ... ... adına, 221/9240 hissenin ..., ..., ... ve ... adına tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmiştir.Bilindiği gibi; önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.Somut olayda; asıl dava 30.07.2009 tarihinde muris ... mirasçılarının vekili tarafından açılmış olup, yargılama devam ederken muris ... mirasçılarından ..."ın da 11.06.2011 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. O halde; ..."ın mirasçılarının, davacılar adına davayı takip eden avukata verdikleri bir vekaletname bulunup bulunmadığı, varsa davaya muvafakat edip etmedikleri araştırılmadan ve muvafakat sağlanmazsa TM"nın 640. madddesi uyarınca davacı tarafa tereke temsilcisi atanması için dava açmak üzere süre verilmeden; farklı bir ifadeyle, davanın görülebilirlik koşulu yerine getirilmeden işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.