4. Hukuk Dairesi 2014/7818 E. , 2015/6266 K.- DSİ ALEYHİNE SU TAŞKINI SEBEBİYLE TAZMİNAT
- YARGI YOLU NEDENİYLE GÖREVSİZLİK KARARI
- TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 50
- TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 51
- TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 52
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 331
"İçtihat Metni" Davacı F.. B.. vekili Avukat Mehmet tarafından, davalılar DSİ Genel Müdürlüğü ve diğeri aleyhine 22/07/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 09/10/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmeldir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı H.. Beton A.Ş. yönünden ispat edilemeyen davanın reddine, davalı DSİ yönünden davanın idari yargının görevine girdiği gerekçesi ile görev nedeniyle reddine karar verilmiş; karar davacı ile davalılardan DSİ tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, dava dışı hazineden kiraladığı Batman çayı yatağında bulunan tescil harici araziyi ıslah ederek piknik alanı olarak işlettiğini, 30/03/2010 gününde gelen su taşkını nedeni ile dört adet çardağı ile ağaçlarının zarar gördüğünü, zararın tespiti isteminde bulunduğunu, bilirkişinin çayın karşı tarafında bulunan tesislerden dökülen atıkların suyun istikametini kendi tesisine yöneltmesi, DSİ tarafından kum seddelerinin eksik veya hiç yapılmaması nedeni ile taşkının meydana geldiğinin belirlediğini iddia ederek uğradığı zararın davalılardan müştereken ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı H.. Beton A.Ş., çay yatağında kendisi dışında birçok tesis bulunduğunu, kendi tesisinin davacıya oldukça uzak olduğunu, davacının iddiasını ispat edecek nitelikte bir delil bulunmadığını, davacının çay yatağına tesis yaparken koruyucu önlemleri alması gerektiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı DSİ, davanın idari yargının görevine girmesi nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı DSİ yönünden davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesi ile reddine, davalı H.. Beton A.Ş. yönünden ise davacının söz konusu alanı hazineden kiralamış olmasına karşın kira sözleşmesinin süresinin sona erdiği, üstelik kiralanan alanın 1635 m2 olduğu, davacı tarafından kullanılan alanın ise 15.919,55m2 olduğu, davacının söz konusu yere ağaç dikerek ıslah ettiğini, çardak yaptığını iddia ettiği ancak bu hususları ispat edecek delil sunmadığı gerekçesi ile ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya arasında bulunan tüm bilgi ve belgeler ile mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi heyeti raporuna göre; su taşkını, dere yatağının gelişigüzel doldurulması nedeni ile meydana gelmiştir. Keşif esnasında şehir merkezindeki inşaat atıklarının dahi çay yatağında olduğunu gördükleri, çevredeki kum çakıl ocaklarının atıklarının ve davalı dahil birçok şirketin dere yatağına döktüğü molozların daralmaya neden olduğu, mevsim itibari ile normalin üzerinde yağışların olmasının taşkına ivme kazandırdığı, buna karşılık davacının tesisinin yumuşak bir zeminde olmasından dolayı dere yatağındaki suyun, zeminin dereye kaymasına neden olduğu, davacının da bu durumu önlemek için bir önlem almadığı, sonuç olarak zararın salt davalının kusurundan kaynaklanmadığı kanaatlerini bildirmişlerdir. Ziraat mühendisi bilirkişi ise davacı tarafından dikilerek ıslah edildiği varsayılan taşlık alandaki ağaçların kendileri veya kökleri mevcut değil ise de söz konusu alanda bulunacak ağaç sayısı hesaplanarak zarar tutarını belirlemiştir. Davacı, iddiasını ispat için tespit dosyasına ve bilirkişi raporlarına dayanmıştır.
Davacının, su taşkınında ağaçların zarar görmesi nedeni ile talep ettiği zararın, ağaçların arzın mütemmim cüzü olması ve kendisi tarafından dikilerek yetiştirildiğinin ispatlanamamış olması nedeni ile reddi doğru ise de çardakların zarar görmesinde jeoloji ve inşaat mühendisi bilirkişi heyetinin raporuna göre azda olsa davalı şirketin molozlarını çay yatağına dökmesinin etkisi olduğundan bu kalem isteğin tümden reddi doğru olmamıştır.
Şu durumda, 6098 sayılı TBK 50-51 ve 52. maddeleri uyarınca, bilirkişi heyetinin taşkının meydana gelmesinde etken olarak sıraladığı mevsim itibari ile yağışların fazlalığı bu nedenle baraj kapaklarının açılması, davalı dışındaki bir çok şirketin kum ve çakıl ocağının çay yatağına moloz dökmesi ve davacının da tesisine zarar gelmemesi için yeterli önlem almadığı gözetilerek çardaklarda meydana gelen zarardan uygun bir tutarının davalıdan ödetilmesine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- DSİ"nin temyiz itirazlarına gelince, 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 331/2 maddesinde; ""Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder." biçiminde düzenleme yapılmıştır.
Yukarıdaki yasal düzenleme hiç kuşkusuz adli yargı yerinde görülecek davalarda ve adli mahkemeler arasındaki görevsizlik kararlarında uygulanmalıdır. Açıklanan maddede "davaya bir başka mahkemede devam edilmesi" hali düzenlenmiştir. Oysa yargı yolu bakımından görevsizlik kararlarında, davaya başka bir mahkemede devam edilmesi söz konusu olmayıp, kendine has usul kuralları bulunan farklı yargı yerinde yeniden açılan bir dava söz konusudur ve bu dava adli yargı yerindeki davanın devamı niteliğinde değildir.
Buna göre, davacı davasını, yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre görevsiz yargı yerinde açmış ise "yargı yolu bakımından görevsizliğe" dair verilecek kararla birlikte; vekalet ücreti yönünden de hüküm kurulması gerekir. Davalı DSİ yönünden bu hususun gözetilmemiş olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, (3) sayılı bentte açıklanan nedenle davalı DSİ yararına BOZULMASINA, davacının öteki temyiz itirazlarının (1) sayılı bentteki nedenlerle reddine ve davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.