Abaküs Yazılım
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2019/17
Karar No: 2019/409
Karar Tarihi: 08.05.2019

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/17 Esas 2019/409 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2019/17 Esas
KARAR NO: 2019/409

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 19/06/2013
KARAR TARİHİ: 08/05/2019

Mahkememizde görülen Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, müvekkil şirket aleyhine İstanbul ...İcra Müdürlüğünün... esas sayılı dosyasında davalı tarafından icra takibi başlatıldığını, ancak davacının davalı tarafından açılmış bu ilamsız icra takibine karşı itiraz süresini kaçırdığını, bu nedenle borçlu olmadığının tespiti için işbu menfi tespit davasını açma zorunluluğu doğduğunu, davacının davalıya hiçbir borcunun bulunmadığını, icra takibinde 21.02.2005 tarihli sözleşmenin borç konusu sebep olarak gösterildiğini, ancak icra takip dosyasına böyle bir sözleşme sunulmadığını, zaten böyle bir sözleşmenin de bulunmadığını, davacı şirketin 02.08.2005 tarihinde kurulduğunu,...Odasında ... sicil numarası ile kayıtlı olan davacı şirketin, davalı tarafın borç sebebi olarak gösterdiği sözleşme tarihinde henüz kurulmamış olduğunu beyanla öncelikle tedbir talebinin kabulü ile yargılama sonuna kadar icra takibinin dava sonuna kadar durdurulmasını, söz konusu icra dosyasında davacının borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin davacı yönünden iptaline karar verilmesini, takip alacağının % 20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, davacı ile ayakkabı tanıtım kampanyası hususunda anlaşıldığını, dava dışı 3. kişinin grafiti yöntemi ile yapılan tanıtımın kendi fikir ürünü olduğu iddiası ile FSHM’ye dava açtığını ve kazanması sonucunda borcu ödediğini, icra takibinin rücuen tazminat niteliğinde olduğunu belirterek davacının aynı isimle üç farklı şirketi olduğunu, kanuna karşı hile yapıldığını savunarak davanın reddini, %20’ından aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, 16/09/2015 tarih, ... esas ve ... karar sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay ...Hukuk Dairesi'nin 30/10/2018 tarih, ... esas ve ... karar sayılı ilamı ile " Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilerek, davalı tarafından dava dışı 3. kişi olan ...’a ödenen bedelin 39.773,10 TL olduğu ancak davalının takibinde herhangi bir ayrım yapmaksızın 75.000 TL talep ettiği ve bu miktardan borçlu olmadığının tespitinin istendiği, talep edilen miktar içerisinde “Manevi tazminat” isteminin de olduğu davalı tarafından verilen 09.01.2015 tarihli dilekçesi ile beyan edildiği halde, mahkeme tarafından manevi tazminata ilişkin hiçbir araştırma yapılmaksızın, bir başka deyişle manevi tazminat gerekip gerekmediği gerekiyor ise miktarının ne olacağı konuları üzerinde gerekli inceleme yapılması gerekirken talep edilen manevi tazminat yönünden de davanın reddine karar verilmesi şeklinde hüküm tesisi doğru olmamıştır." denilerek bozulmuştur.
Bozma sonrası dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiş, taraf vekillerine oturum gün ve saatini bildirir davetiye tebliğ edilmiş, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava dayanağı takip dosyasının incelenmesinde, davalı tarafından davacı aleyhine "21/02/2005 tarihli reklam sözleşmesinden kaynaklanan alacak" açıklaması ile 75.000,00 TL asıl alacağın tahsili istemi ile başlatılan takip olduğu görülmüştür.
İstanbul ...Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin ... esas sayılı dava dosyası dosyamız arasına alınmış incelenmesinde,... tarafından,...AŞ, ...Şti, ... (...) aleyhine açılan tecavüzün ref'i ve men'i, maddi ve manevi tazminat istemli dava olduğu, davalı olarak ...Şti ekili tarafından dosyaya vekaletname ve cevap süresinin uzatılması istemli dilekçe sunulduğu, davalı ... vekilince sunulan yazılı beyan ekinde yer alan sözleşmenin incelenmesinde...Şti ile Pames Ayakkabıcılık arasında 21/02/2005 tarihinde imzalanan reklam hizmet sözleşmesi olduğu, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve hükmedilen tazminatların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği, kararın Yargıtay'ca onandığı; ilamın İstanbul ...İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu, 39.773,10 TL takip dosya borcunun dosyamız davalısı tarafından yatırıldığı görülmüştür.
Davalı, yukarıda bahsi geçen ilama konu alacağın tahsili için başlatılan takipte ödediği 39.773,10 TL ile 09/01/2015 tarihli dilekçesinde belirttiği üzere manevi zararın tahsili için davacı aleyhine takip başlatmış, tarafların anlaşmasına göre üçüncü kişilerin hak iddialarından doğacak tüm sorumluluğun tanıtım kampanyası düzenleyen Gode Reklam unvanlı şirketin sorumlu olacağını; dosyamız davacısı ile ... Şti, ... Şti'nin ortaklarının aynı olduğunu, aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğunu savunmuştur.
Mahkememizce bilirkişi incelemeleri yaptırılmış, neticeten davanın tümden reddine karar verilmiştir. Yüksek Mahkeme, davalının takipte talep ettiği miktar için manevi tazminat istemi de bulunduğu, manevi tazminat gerekip gerekmediği gerekiyor ise miktarının ne olacağı üzerinde gerekli inceleme yapılmadığın talep edilen manevi tazminat yönünden de davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığına değinerek Mahkememiz kararını bozmuştur. Bozma ilamının kapsam ve gerekçesine göre, bozma, davalının takipte talep ettiği miktar içinde yer alan manevi tazminat istemine ilişkin sair hususlarda herhangi bir bozma olmadığı görülmektedir. Bu durumda, bozma kapsamında yer almayan hususlarda bir diğer ifade ile bozma nedeni yapılmayan hususlarda evvelce verilen karar, karşı yan yararına usuli müktesep hak oluşturmaktadır.
Bu neden, Mahkememizce, bozma sonrası yapılan değerlendirme, davalının takipteki manevi tazminat istemi ile sınırlı tutulmuş, davalının ilama dayalı takipte ödediği miktar bozma konusu yapılmadığından yeniden tartışılmamıştır.
Manevi tazminat istemi yönünden, davalı vekili Mahkememiz oturumunda, delillerin toplanmasını talep etmiş ise de, davalı 19/07/2013 havale tarihli yanıt dilekçesi ile delillerini bildirmiş, bildirilen deliller dosya kapsamı itibari ile toplanmıştır. Dayanılan tanık delilinin de manevi tazminata ilişkin olmadığı yanıt dilekçesinden anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmış ve bu amaca ulaşılabilmesi için önemli bir katkı sağlayan delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir.
Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulması yargılamayı çabuklaştıracak olmasının yanı sıra, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olma ve zamanında gösterilen delillere karşı delil veya görüş bildirebilme imkanı tanıyacak, böylece uyuşmazlıklar en kısa sürede adilane çözüme kavuşacaktır.
Bu aşamada HMK’nın delillerin ibrazıyla ilgili hükümlerini değerlendirmek gereklidir.
6100 sayılı HMK’nın “Cevap Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 129/1-d-e maddelerine göre, cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus davalının savunmasını somutlaştırma yükünün de bir gereğidir. Davalı da davacı gibi yazılı delillerini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır. (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M., s. 306).
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları yönünde olanak sağlanmıştır. Taraflar bu imkanı da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
Özetle; 6100 sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de cevap dilekçesinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin ayrı ayrı belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137. ve 140. maddelerinde ise; 119 ve 129. maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi, dilekçelerde belirtilen delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir.
Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, delil bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan Delil Gösterilmesi” başlıklı 145/1. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 145. maddesinin birinci cümlesinde de tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145. maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145.maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması halinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi halde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145.maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması halinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145. madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M., s. 332-333).
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalı yanın yanıt dilekçesinde bildirdiği ve uyuşmazlığa etki eden tüm delillerinin toplandığı, dava açılmasından 6 yıl geçtikten sonra toplanacak delil bulunduğundan bahsedilmesinin HMK'nın yukarıda belirtilen hükümlerine aykırı olması nazara alınarak aksi yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili, vekil edenin davacı şirkete güvenerek ve üçüncü kişilere karşı olan sorumluluk da karşı tarafa ait olmak üzere sözleşme imzaladığını, ancak Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açılan davanın sözleşme tarafı olan davacının kendisine ait olduğunu belirttiği tasarımların üçüncü kişiye ait olduğunun anlaşılması üzerine aleyhe neticelendiğini ve vekil edenin zarara uğradığını, ilamın gazete ile ilanına karar verildiğini, vekil edenin ticari itibar kaybına ve manevi zarara uğrayacağının açık olduğunu, takipte istenilen sözleşmesel zararın fiilen ödenen para dışındaki kısmının bu zarar olduğunu beyan etmiş ise de, taraflar arasında akdedildiği belirtilen sözleşmede üçüncü kişilerin hak iddia etmesi halinde sorumluluğun davacıya ait olacağına bir hüküm bulunmadığı gibi, davalının manevi tazminat istemine dayanak yaptığı gazetede ilan nedeni ile ticari itibar kaybı hususu, başka bir Mahkemenin yaptığı yargılama sonucunda verdiği, davalının da müteselsil sorumlularından olduğu ve Yargıtay denetiminden de geçen ilam gereği olup, ilam gereğinin yerine getirilmesi nedeni ile manevi zarara uğraması söz konusu olamayacağı gibi, davacı nedeni ile veya davacı ile akdedildiği belirtilen sözleşme nedeni ile manevi zarara uğradığına dair de dosyaya yansıyan davalı iddiası ve ispatı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalının takipteki maddi zararı aşan kısma ilişkin olduğunu beyan ettiği manevi zarar istemi yerinde değildir.
Davalının manevi zarara ilişkin takipteki istemi Mahkememizce yerinde görülmediğine göre, takipteki 75.000,00 TL'den, ilk hükümde reddedilen ve bozma kapsamı dışında kalan 39.973,10 TL'nin mahsubu ile bakiye kısım yönünden davacının menfi tespit isteminin haklı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Varılan bu sonuç kapsamında, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davanın tümden reddine dair ilk hükmün, manevi tazminat yönünden bozulmakla birlikte ortadan kaldırılması nedeni ile yargılama giderleri yeniden hesaplanmış ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulü ile davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan İstanbul ...İcra Müdürlüğünün... esas sayılı takip dosyasında davalı takip talebine konu asıl alacağın 35.226,90 TL 'sinden borçlu olmadığının tespitine,
Kötü niyet tazminat isteminin reddine,
2-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 2.406,34 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvuru harcı ile 1.280,85 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından karşılanan 2.032,00 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 954,40 TL'sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ye göre hesaplanan 4.224,96 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından karşılanan 88,65 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 47,00 TL'sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ye göre hesaplanan 4.725,04 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay 23.Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yasa yolu kabil olmak üzere, verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip ...

Hakim ...







Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi