8. Hukuk Dairesi 2015/9221 E. , 2015/18658 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair ... 1. Aile Mahkemesi"nden verilen 24.02.2015 gün ve 965/114 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.10.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat Afife Çimen, karşı taraftan davalı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen mal varlığının davalı üzerinde bulunduğunu ileri sürerek tasfiye hükümleri uyarınca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 25.000 TL"nın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı uyularak davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. M). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava; artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa"dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m).Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olayda; eşler, 29.03.1973 tarihinde evlenmiş, 30.04.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu mal/mallar, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihlerde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
1-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece bozma ilamına uyularak sonucu dairesinde işlem tesis edildiğine, taraflar arasındaki yararlar dengesine, TMK"nun 4. maddesinde (TBK md.50/2) öngörülen hukuk ve hakkaniyet ilkelerine uygun bulunduğuna göre, davacı vekili ile davalı vekilinin aşağıda gösterilenler dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekili, taşınmaz mallara ilişkin olarak hükmü temyiz etimiştir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, mal rejiminin sona erdiği andaki durumlarına göre, tasfiye anındaki sürüm değerleriyle hesaba katılır (TMK 228/1, 232, 235/1 m). Tasfiye tarihi, karar tarihidir. Buna göre, dava konusu taşınmazların 2009-2010 yıllarındaki değerleri karar tarihi itibarı ile güncelliğini yitirmiş olduğundan, tasfiyeye konu taşınmazların yeniden sürüm (piyasa) değerlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece bu hususun gözardı edilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece bankada bulunan paralar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Davalıya ait banka hesabında bulunan paralar yönünden 01.01.2002 öncesinde mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan bu tarihteki paraların davalının kişisel malı olduğunun kabulü gerekir. O halde, bankacı, mali müşavir ve hesap bilirkişisi marifetiyle 01.01.2002 tarihi öncesine ilişkin davalının kişisel malı niteliğinde olan paralar ile edinilmiş mal niteliğindeki olanların ayrı ayrı belirlenmesi ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen nedenle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, bozma nedenine göre Yargıtay duruşmasında vekil marifetiyle temsil olunan taraflar lehine Avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 9.050,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya ayrı ayrı iadesine 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.