17. Hukuk Dairesi 2017/3872 E. , 2019/10859 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; 16/08/2009 tarihinde davalıların işleteni ve sürücüsü oldukları aracın davacıların oğlu ..."e çarpması sonucu ..."in hayatını kaybettiğini, ceza yargılaması sonunda davalı ... ..."ın cezalandırılmasına karar verildiğini ve davacıların ölüm nedeniyle derin bir üzüntü içinde olduklarını beyanla her bir davacı için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... kendi adına asaleten ve ..."na vekaleten; davalılardan ... (...) ..."nun olayda bir kusurunun olmadığını, kaza yeri nedeniyle yetkili mahkemenin Ordu İli Ünye İlçesi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kazanın meydana geldiği tarih bakımından davanın zamanaşımına uğradığını, husumet itirazları olduğunu, davacı anne ve babanın genç olduklarından merhumun desteğine muhtaç olmadıkları gibi merhumun düzenli ve sabit geliri olmadığından davacılara herhangi bir desteğinin söz konusu olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile her bir davacı için 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 16/08/2009"den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hükmün davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 28/11/2016 gün ve 2014/12861 Esas 2016/10949 karar sayılı ilamı ile "manevi tazminat bölünemeyeceğinden, zararın doğumunu takiben yaptığı irade açıklaması ile zarar miktarlarını toplam 10.000,00"er TL olarak bildiren davacı tarafın bağlayıcı olan bu irade beyanından dönerek talebini artırma olanağı bulunmadığı ve buna göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozma sonrası yapılan yargılama sonrasında mahkemece bozma ilamına uyularak her bir davacı için 10.000,00"er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 16/08/2009 tarihinden işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Eldeki dosyada bozma ilamına uyan mahkemece davacıların dava dilekçesindeki taleplerinin 50.000,00"er TL olduğu kabulü ile taleplerinin 10.000,00"er TL tutarındaki kısımlarının kabul edilmesine rağmen, bu husus gözetilmeksizin davanın kısmen kabulü yerine tam kabulü şeklinde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.
Bu haliyle mahkeme kararının gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmaktadır. Hüküm fıkrası ile gerekçe kısmı arasında uyumsuzluk bulunduğundan 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre, davacılar ve davalılar lehine kabul ve reddedilen tazminat miktarının oranına göre harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmektedir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davalılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ..."na geri verilmesine, 20/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.