
Esas No: 2015/15399
Karar No: 2017/6403
Karar Tarihi: 14.09.2017
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/15399 Esas 2017/6403 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.11.2013 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 05.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların ortak murisi ... den intikal eden beş katlı bina vasfındaki taşınmazın ortaklığının öncelikle aynen taksim, olmadığı taktirde satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı vekiline bakiye gider avansını yatırmak üzere iki hafta kesin süre verildiği ancak kesin süreye riayet edilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.6100 sayılı HMK’nun 90.maddesi gereğince süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince, davacı vekiline 23.12.2013 tarihinde tebliğ edilen 09.12.2013 tarihli tensip tutanağı ile eksik gider avansının tamamlaması için iki hafta süre verildiğinin ve süresi içerisinde yatırılmadığı taktirde davanın reddine karar verileceğinin ihtar edildiği, davacı vekilinin ise eksik gider avansını 21.02.2014 tarihinde mahkeme veznesine yatırdığı, 28.02.2014 tarihli öninceleme duruşmasından (ilk celseden) önce eksik gider avansının tamamlandığı anlaşıldığından kesin süreye riayet edilmediğinden söz edilerek davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.