17. Hukuk Dairesi 2017/85 E. , 2019/10994 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, borçlu ... hakkında 6183 sayılı Yasa gereğince takip yaptıklarını, kamu alacağının tahsil edilemediğini ve borçlunun alacağın tahsilini önlemek amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek, bu tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı ..., taşınmazı aldığı ... ve davalı ... ile ticari, fiili veya hukuki anlamda ortaklığı, ilişkisi veya akrabalığı da olmadığını, ... ile davaya konu taşınmaz üzerindeki hissesini alırken tanıştığını, 3. kişileri zarara uğratma kastıyla hareket etmediğini, kötü niyetli davranmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...; taşınmazı 65.000,00 TL karşılığında 4 taksitte aldığını, davacı ...’i tanımadığını, evi aldıktan sonra taksit paralarını ödemek için 3 defa görüştüğünü beyan ederek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davalı ..."ın dava konusu taşınmazın 4 nolu dairesinin müvekkilince satın alındığını bildiği halde hisselerinin tamamını kendi üzerine tescil ettirdiğini, bunun üzerine müvekkilinin Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/30 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırdığını ve davalı ..."a karşı Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/591 E sayılı dosyası ile tapu iptali tescil davası açtığını, davanın müvekkili lehine sonuçlanacağını anlayan davalı ..."ın müvekkilinin kaba inşaat olarak bedelini ödediği değer üzerinden tapuda müvekkili adına taşınmazı sattığını, müvekkilinin taşınmazı 11/05/2001 tarihinde satın aldığını, dolayısıyla 6183 sayılı Kanunun 24. maddesindeki 2 yılın bu davada ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin davalı ... ile hiç bir bağlantısı ve hiç bir ilişkisi olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya ait başka taşınmazların olduğu, bu taşınmazların talimatla tespit edilen değerlerinin dava tarihi itibariyle borcundan çok fazla olduğu, yine dava konusu parselleri satın alan diğer davalıların davalı ... ile ilişkileri ve satış değerleri dikkate alınarak yapılan keşif sonrası alınan raporlara göre arada fahiş bir fark olmadığı, hemen hemen birbirine yakın miktarlar olduğu, tasarrufun iptaline engel olmasa da esasen mirasçıların mirası gerçek olarak red ettikleri ve verilen kararın kesinleştiği, davalı ..."ın borçtan kurtulmak için malını kaçırdığına dair danışıklı bir işleminin kanıtlanamadığı belirtilerek, sabit olmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 6183 sayılı Yasanın 24 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-6183 sayalı Yasa"nın 25. maddesinde "iptal borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle, bunların mirasçıları ve suiniyet sahibi diğer üçüncü şahıslara karşı istenileceği" belirtilmiştir. Buna göre davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunan üçüncü kişi ve bunlar tarafından devir halinde diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olmaları gerektiği açıktır. Taraf ehliyeti dava koşullarından olup mahkemece öncelikle ve resen incelenmesi gereken hususlardandır.
Somut olayda, davalı borçlu ...’ın eldeki dava açıldıktan sonra 09.06.2012 tarihinde vefat ettiği, mirasçılarının davaya dahil edildiği, mirasçıların Beykoz
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1075 E-2012/2234 K sayılı mahkeme kararı ile mirası reddettikleri anlaşılmaktadır. Mecburi hasım durumunda olan borçlunun mirasçılarının mirası reddetmeleri nedeniyle uyuşmazlığın medeni kanunun iflas hükümleri (605-612. maddeleri) çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Bu durumda, mahkemece, mahallin sulh hakimine durum bildirilerek mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece borçlu için atanacak veya yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması gerekir. Zira mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res"en yapılması gereken işlemlerdendir. Talep üzerine yapılabilirliği bu özelliğini ortadan kaldırmaz.(Yargıtay HGK"nun 29.1.1975 gün 1682-100 ve 3.7.2002 gün 15/572-577 sayılı kararları aynı doğrultudadır) Açıklanan nedenlerle taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 25/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.