17. Hukuk Dairesi 2017/292 E. , 2019/11009 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacı vekili ile davalılar ... ve ... vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacının yolcu olarak bulunduğu motorsiklete çarpmasıyla oluşan kazada ağır biçimde yaralanan davacının işgöremez hale geldiğini, manevi zarara uğradığını, davalı sürücü ile davacı arasında 9.500,00 TL. maddi ve 500,00 TL. manevi tazminatın ödenmesi konusunda belge düzenlenmişse de bu bedellerin tamamının davacıya ödenmediğini, davacının maddi zararından tüm davalıların ve manevi zararından sigorta şirketi dışındaki davalıların müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı ... sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla 10.000,00 TL. maddi ve 100.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 19.02.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle, maddi tazminat taleplerini 64.492,59 TL"ye yükseltmiştir.
Davalılar ... ve ... vekili, davaya konu alacakların zamanaşımına uğradığını, kazadan sonraki sulh kapsamında davacıya 10.000,00 TL. ödediklerini ve başkaca sorumlulukları bulunmadığını, maluliyetin kaza ile illiyeti bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 61.330,09 TL. maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline, bu tazminatın 10.000,00 TL"lik kısmına davalı ... yönünden dava ve diğer davalılar yönünden kaza tarihinden yasal faiz işletilmesine, ıslahla artırılan kısım için faiz talep edilmediğinden bakiye tazminata faiz yürütülmemesine; davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 12.000,00 TL"nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... ve ..."ten tahsiline, maddi ve manevi tazminata ilişkin fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davaya konu kaza nedeniyle davacıda oluşan işgücü kaybı oranı ile zararın belirlenmesinden önceki (tedavinin devam ettiği) aşamada, davalı sürücü tarafından yapılan ödeme nedeniyle verilen ibranameye konu bedelin yetersiz olduğunun davacı tarafça iddia edildiği; zarar ile kapsamı belli olmadan verilen ibranamenin ancak makbuz hükmünde olduğu; ayrıca, KTK"nun 109/2. maddesi gereği ceza zamanaşımı süresi içinde davanın açıldığı dikkate alındığında, davaya konu alacaklar bakımından zamanaşımının gerçekleşmemiş olmasına göre; davacı vekili ile davalılar ... ve ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle işgücü kaybı tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalı sürücü ... ile aralarında imzalanan protokol gereği maddi ve manevi tazminat belirlenip kısmi ödeme yapıldığını ileri sürerek 100.000,00 TL. manevi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece, davacının manevi tazminat istemi kısmen kabul edilmiştir.
Davacı ile davalı ... arasında, 28.07.2008 tarihli "sulh- feragat- ibraname" başlıklı bir protokol yapıldığı; bu protokolde, davacının kazadaki yaralanması nedeniyle tüm manevi zararlarının karşılığı olarak 500,00 TL"yi adı geçen davalıdan aldığını ve başkaca manevi tazminat alacağı bulunmadığını beyan ettiği; protokole konu edilen 9.500,00 TL"lik maddi tazminat ile 500,00 TL"lik manevi tazminat karşılığı olarak davacıya 2009 yılında peyder pey 5.000,00 TL. ödendiğinin mahkemece de kabul edildiği ve ödenen bedelin davacının maddi tazminat alacağından düşüldüğü görülmektedir.
Manevi tazminat bir bütündür. Duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yolu ile belirlenip karşı tarafa bildirildikten sonra arttırılması veya yeni bir dava açılarak
istenmesi mümkün değildir. Manevi tazminatın takdirinde hakime çok geniş takdir yetkisi verilmiştir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmının açılacak kısmi dava ile kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 01.03.2006 tarih ve 2006/2-14 E, 2006/26 K. sayılı ilamı). Yerleşik Yargıtay uygulamalarında, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi kabul edilmiş olup, manevi tazminatın anılan mahiyeti de dikkate alındığında, belirsiz alacak davasına konu edilebilmesi, kısmi dava olarak açılıp sonradan miktarının artırılması mümkün değildir.
Somut olayda, taraflar arasındaki protokole konu edilen 9.500,00 TL"lik maddi ve 500,00 TL"lik manevi tazminat karşılığı davalı yanın ödediği 5.000,00 TL"lik bedel, maddi tazminat olarak kabul edilip hesaplanan tazminattan düşüldüğüne göre, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi ile taraflar arasındaki protokol gereği ancak 500,00 TL"lik manevi tazminatın hüküm altına alınabileceği gözetilmek suretiyle manevi tazminat yönünden hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde manevi tazminata karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi; belirlenen maluliyetin de davaya konu edilen kazadaki yaralanma ile doğrudan illiyet bağı içinde bulunduğunun net biçimde saptanması gerekir.
Davalılar, davaya konu kazadaki yaralanmasından sonra tamamen iyileşen davacının askere gittiğini ve askerlik görevini yaparken aynı bacağının tekrar kırılması nedeniyle maluliyetinin doğduğunu, kaza ile davacının maluliyeti arasında illiyet bağı bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu"nun 17.08.2015 tarihli raporu benimsenerek davacının maluliyet oranı % 10,3 olarak kabul edilmiş ve bu oran üzerinden hesaplanan maddi tazminat hüküm altına alınmıştır.
Davaya konu kaza sonucu davacının sol femur ve sol tibia kırığı oluşacak biçimde yaralandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan ATK raporunda bu kırıklardan kalan kısıtlılık ile bacaktaki 1 cm"lik kısalma nedeniyle maluliyet tayin edildiği ve bu maluliyetin kazadan kaynaklandığının kabul edildiği görülmektedir. Ne var ki; davacının askerde olduğu dönemde GATA tarafından düzenlenen 09.09.2009 tarihli askerliğe elverişsizlik raporunda; davacının kazada kırılmış ve ameliyatlı olan bacağına eğitim esnasında aldığı darbe sonucu sol femur refraktürü geliştiği ve ameliyat edildiği, halihazırda sol dizde hareket kısıtlılığı olduğu tespitleri yapılmıştır. Mahkemenin hükme esas aldığı ATK raporunda, GATA tarafından düzenlenen bu rapor içeriğinde belirtilen (eğitim esnasında aynı bacağa alınan darbenin) maluliyete etkisi üzerinde durulmamıştır. Bu itibarla, mahkemenin maluliyetin tayini konusunda yaptığı araştırma yetersizdir.
Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; davacının kazayla ve daha sonra askerlik dönemindeki yaralanmasıyla ilgili eksik kalan tedavi belgelerinin tamamı toplandıktan sonra; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu"ndan, askeri eğitim sırasında davaya konu kazada kırılan sol bacağa alınan darbe ile ortaya çıkan "sol femur refraktürü" arızası da dikkate alınarak davaya konu trafik kazası ile doğrudan illiyet bağı içindeki maluliyet oranının tespit edilmesi, askeri eğitimde alınan darbenin maluliyetin artmasına etkisi olup olmadığı ile oranı konularında, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Bozma ilamının kapsam ve şekli, davacının doğru biçimde saptanacak maluliyet oranına göre maddi tazminat alacağının değerlendirilmesinin gerekeceği dikkate alındığında, davalılar ... ve ... vekilinin maddi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazları ile davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Kabule göre ise; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak alacağın faiziyle birlikte tahsili talep edildiğinden, davacının faiz isteminin ıslah ile artırılan kısmı da kapsayacağı ve ıslah dilekçesinde ayrıca belirtilmesinin gerekmeyeceği dikkate alınarak, ıslah edilen kısım için de temerrüt faizine karar verilmesi gerekirken, ıslah edilen kısım için faize karar verilmeyişi doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... vekilinin diğer temyiz itirazları ile davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya ve davalılar ... ile ..."e geri verilmesine, 25/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.