
Esas No: 2021/5996
Karar No: 2022/2546
Karar Tarihi: 05.04.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/5996 Esas 2022/2546 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/5996 E. , 2022/2546 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14/06/1989 gününde verilen dilekçe ile meranın aidiyetinin tespiti talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair verilen 19/03/2021 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 05/04/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ve davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
I.DAVA:
1.Davacı vekili, müvekkili köyün ... ve ... Mevkinde; doğusu .... Bendi ve yol, batısı ... (...) yayla yolu, kuzeyi ... Yatağı ve Sırtları, güneyi ... Tepesi ve .... Deresi hudutları ile çevrili yaylaları bulunduğunu, bu yayladan kadimden bu yana müvekkili köyün yararlandığını, Varto Asliye Hukuk Mahkemesi 1953/36 E-1955/154 K sayılı ilamıyla nizalı taşınmazların kadim yararlanma hakkının müvekkili köye ait olduğunun kesin olarak saptandığını, kadastro tespiti sırasında bu karar kapsamında kalan yaylanın bir kısmının 264, 448, 453, 454, 455 ve 456 parsel numaraları ile davalı köyün sınırları içerisinde tespit gördüğünü, yapılan tespite itiraz edildiğini, ancak kadastro mahkemesince davanın usulden reddedildiğini, Varto Sulh Hukuk Mahkemesince de nizalı parsellerin kesin hüküm kapsamına girdiğinin belirlendiğini belirterek 264, 448, 453, 454, 455 ve 456 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tespitin iptaline, taşınmazların ... Yaylası olarak sınırlandırılmasına, nizalı yerden yararlanma hakkının müstakilen müvekkili köye tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II.CEVAP:
1.Davalı vekil, dava konusu taşınmazları müvekkili köyün kullandığını, dava konusu 264 parsel sayılı taşınmazın müvekkili köyün idari sınırları içerisinde yer aldığını ve bitişiğinde müvekkili köyün köy sakinlerinin arazilerinin yer aldığını, taşınmaz davacıya tahsis edilirse tarım arazilerinin zarara uğrayacağını, hayvan sayılarının dikkate alınması gerektiğini, davacı köyün dava konusu taşınmazlarla bağlantısı olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
1.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair verilen ilk kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, komşu köylerden taraflarla ilgisi bulunmayan yaşlı ve tarafsız kişiler arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi ve yine komşu köylerden gösterilen taraf tanıklarının katılımı ile taşınmazlar başında yeniden keşif yapılması, taşınmazların hangi köye ait olduğunun, kullanım durumunun ve davacının dayandığı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1953/36 E-1955/154 K sayılı davanın ve davalı tarafın vergi kayıtlarının kapsadığı sahanın saptanması, fen bilirkişi raporunda bu ilamın ve vergi kayıtlarının sınırlarının işaretlenmesi, ayrıca 454 parselin dosyaya getirtilen tapulama tutanağının bir örneğinde bulunmadığı halde, diğer örneğinde intifa hakkının ... Köyüne ait olduğuna ilişkin şerhin bulunması nedeniyle tutanağın orjinalinde böyle bir şerhin bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 14.06.2006 tarih, 2006/5277 E-2006/6826 K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
2.Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine dair verilen ikinci kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, bozma kararına uyulmasına rağmen gereğinin tam olarak yerine getirilmediği, hükme esas alınan keşif ve bilirkişi raporlarının sağlıklı bir sonuca ulaşmaya hüküm kurmaya yeterli olmadığı, yeniden mahallinde taraf köylerden olmayan yaşlı ve yöreyi bilen mahalli bilirkişiler ve tespit bilirkişileri ile keşif yapılması, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1953/36 Esas-1955/154 Esas sayılı kararı ve krokisi, dava konusu taşınmazlara sınır komşusu taşınmazların tespitlerine esas alınan tapu ve vergi kayıtları idareden getirtilmesi ve taraf köylerden olmayan mahalli bilirkişiler vasıtasıyla yerinde uygulanması, tarafların gösterdikleri tanıkların taşınmaz başında dinlenmesi; fen bilirkişisine keşfi izlemeye elverişli rapor ve kroki düzenlettirilmesi, konusunda uzman ziraat bilirkişisinden taşınmazın niteliği hususunda bilimsel verilere dayalı rapor alınması, taşınmazların öncesinde ve hali hazır durumda kimler tarafından kullanıldığının şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanması, köy sınırlarının kullanım hakkına etki etmeyeceği de gözetilerek, her bir parsel bakımından infaza elverişli hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 14.11.2018 tarih, 2016/6653 E-2018/7754 K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
3.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, dava konusu 453, 454 ve 455 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ... Köyünün istifade ve intifa hakkı bulunduğuna; dava konusu 456 ve 448 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ... Köyünün istifade ve intifa hakkı bulunduğuna; dava konusu 264 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişileri tarafından tanzim edilen 05/11/2020 havale tarihli rapora ekli krokide gösterilen şaftiye giden yolun doğusunda kalan kısmında davacı ... Köyünün, aynı parselin şaftiye giden yolun batısında kalan kısmında davacı ... Köyünün istifade ve intifa hakkı bulunduğuna; davacı tarafça sınır tespitine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV.TEMYİZ:
1.Temyiz Edenler:
1.1.Hükmü, davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
2.Temyiz Nedenleri:
2.1.Davacı vekili, bozma ilamında belirtilen eksik hususların giderilmediğini, eksik araştırmayla karar verildiğini, mahalli bilirkişi seçiminin bozma ilamına uygun olmadığını beyan ederek ve re’sen gözetilecek sebeplerle kararın dava konusu 264, 448 ve 456 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.2.Davalı vekili, kadimlik ve intifa iddiasının tarafsız ve yaşlı bilirkişiler ve tanıklarla tespit edilemediğini, tanık olarak keşifte hazır edilen kişilerin mahalli bilirkişi olarak dinlendiğini, itiraz edilen fen bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulduğunu beyan ederek ve re’sen gözetilecek sebeplerle dava konusu 264, 453, 454 ve 455 parsel sayılı taşınmazlar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
V.GEREKÇE:
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
1.1.Dava, kadimlik iddiasına dayalı meranın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk:
2.1. Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
2.2. 31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
2.3.Meraya elatmanın önlenmesi veya aidiyetinin tesbiti davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
2.4.Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
2.5.Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
2.6.Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre, taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
2.7.Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
3.Değerlendirme:
3.1.Dosya içeriği ve toplanan delilerden;
3.2.Dava konusu 264 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 26.10.1984 tarihinde; 448 ve 456 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin ise 20.07.1985 tarihinde yapıldığı, kadastro tutanaklarının edinme sebebinde, taşınmazların senetsiz olarak kadimden beri ... Köyü hudutları dahilinde köy hayvanatının otlakiyesi olarak kullanıldığının ve halen de bu maksatla kullanıldığının belirtildiği; dava konusu 453, 454 ve 455 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin de 20.07.1985 tarihinde yapıldığı, dayanaklarının 1937 tarih 123 numaralı vergi kaydı olduğu, kadastro tutanakların edinme sebebinde, taşınmazların kadimden beri ... Köyü hudutları dahilinde umuma ait mera olarak kullanıldığının ... Köyü muhtarı tarafından sunulan karar suretinde belirtilen hudutların buraya uymadığının, ancak bugüne kadar komşuluk münasebetleri nedeniyle tüm komşu köylerin hayvanlarının bu meralara müsade ile geldiklerinin ve ibraz edilen vergi kaydının bu yere uyduğunun belirtildiği ve kadastro tutanaklarında “Bu parsel üzerindeki intifa hakkı ... Köyüne aittir.” şerhinin yer aldığı anlaşılmıştır. Davacı köyün, dava konusu taşınmazlara yönelik kadastro tespitine itiraz davası açtığı, kadastro mahkemesince davaların iki köy arasındaki sınır uyuşmazlığı niteliğinde olduğu ve süresinde itiraz edilmediği gerekçesiyle usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
3.3.Varto Asliye Hukuk Mahkemesinin 1953/36 E-1955/154 K sayılı dava dosyasında; davacının ... (Küzük) Köyü, davalının ise ... (Zengel) Köyü olduğu, davacının doğusu Hark Bendi ve yol, batısı Küzük yayla yolu, kuzeyi Kalo Yatağı, güneyi Şeyh Safi Tepesi ve Kem Deresi olan yaylaya davalının müdahalenin men’ine karar verilmesini istediği, mahkemece dava konusu yerin davalıya ait olduğu ve davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 1956/2476 E-2060 K sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
3.4.Varto Asliye Hukuk Mahkemesinin 1964/122 E-1965/208 K sayılı dava dosyasında; davacının ... Köyü, davalının ... Köyü olduğu, davacının 1953/36 E-1955/154 K karar kapsamında kalan yere müdahalenin önlenmesi talebinde bulunduğu, mahkemece davanın kesin hüküm nedeni ile reddine karar verildiği görülmüştür.
3.5.Dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların tamamının kadastro tutanak suretleri ve tespitlerine esas dayanak tapu ve vergi kayıtlarının getirtilerek mahalli bilirkişiler marifetiyle mahallinde uygulanmadığı tespit edilmiştir.
3.6.Davacının delil listesinde yer alan Varto Sulh Hukuk Mahkemesinin 1989/8 D.İş sayılı dosyasının getirtilip incelenmediği görülmüştür.
3.7.Mahallinde 19.08.2020 tarihinde yapılan keşifte mahalli bilirkişi olarak dinlenen ..., ..., ... ve ...’un 27.12.2019 tarihli mahalli bilirkişi isim listesinde yer almadığı, davalı vekilince bu kişilerden ... ve ...’un mahalli bilirkişi olarak dinlenmesine itiraz edildiği; ayrıca 27.12.2019 tarihli listede isimleri bildirilen mahalli bilirkişilerden de ... ve ...’in yaşının bozma ilamında belirtilen nitelikte olmadığı diğerlerinin ise taşınmazların kullanımı hakkında bilgi sahibi olmadıkları; diğer taraftan dinlenen tanıkların ve mahalli bilirkişilerin beyanlarının yetersiz ve çelişkili olduğu, dava konusu taşınmazların kullanım hakkının hangi köye veya köylere ait olduğunun kesin ve tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanmadığı gibi bozma ilamı doğrultusunda tahkikat yapılmadığı anlaşılmıştır.
3.8.Bunlarla birlikte, dava konusu 264 parsel sayılı taşınmaz yönünden, 05.11.2020 tarihli fen bilirkişi raporunda şaftiye giden yolun doğusunda kalan kısmında ... Köyünün, batısında kalan kısmında ... Köyünün istifade ve intifa hakkı bulunduğuna karar verilmiş ise de fen bilirkişi raporu infaza elverişli olmadığından bu taşınmaza ilişkin verilen kararın da infaza elverişli olmadığı tespit edilmiştir.
3.9.Açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
3.10.Davada, davacı ... kesinleşmiş mahkeme kararına ve kadimlik iddiasına dayandığından ve dava konusu 453, 454 ve 455 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitine dayanak kaydın 1937 tarih 123 numaralı vergi kaydı olduğu anlaşıldığından mahkemece bu kararın, vergi kaydının ve tarafların dayandığı diğer kayıtların yerinde mahalli bilirkişiler eliyle uygulanarak dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının ve dava konusu meraların kullanım hakkının hangi köye veya köylere ait olduğunun belirlenmesi gerekir.
3.11.Bu hususların tespiti bakımından mahkemece, öncelikle tarafların delil listelerinde bildirdiği ancak toplanmayan delilleri toplanmalı ve dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazlar ilgili kadastro müdürlüğünden sorularak, bu şekilde belirlenecek komşu taşınmazların tamamının kadastro tutanak suretleri ve tespitlerine esas dayanak tapu ve vergi kayıtları getirtilmelidir.
3.12.Daha sonra çekişmeli taşınmaz ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, taşınmazların kullanım durumunu ve yöreyi iyi bilen, çevre köylerde yaşayan yaşlı kişilerden re’sen belirlenecek mahalli bilirkişi isimleri hakkında tarafların beyanları alınmalı ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 272’inci maddesinde belirtilen ret ve çekinme sebeplerini ileri sürme imkanı tanınmalıdır.
3.13.Bundan sonra mahkemece, bu şekilde belirlenecek mahalli bilirkişiler vasıtasıyla mahallinde keşif yapılmalı, tarafların gösterdikleri tanıklar taşınmaz başında dinlenmeli, davacı köyün dayandığı mahkeme kararı, 1937 tarih 123 numaralı vergi kaydı ve diğer kayıtlar ile dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların tespitine dayanak kayıtlar zeminde mahalli bilirkişi ve tanıklar eliyle uygulanarak, davacı köyün dayandığı mahkeme kararının dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı saptanmalı ve taşınmazların öncesinde ve hali hazır durumda kim veya kimler tarafından kullanıldığı şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, beyanlar arasında varsa çelişkiler giderilmeli, fen bilirkişisine keşfi izlemeye ve infaza elverişli rapor ve kroki düzenlettirilmeli, taşınmazların kadastro tutanaklarında yer alan “Bu parsel üzerindeki intifa hakkı ... Köyüne aittir.” şerhine ilişkin araştırma ve değerlendirme yapılmalı, köy sınırlarının kullanım hakkına etki etmeyeceği de gözetilerek, infaza elverişli hüküm kurulması yoluna gidilmelidir.
3.14.Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek, uyulmasına karar verilen bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, eksik inceleme ve araştırmayla, dosya kapsamına uygun olamayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
VI.SONUÇ:
1.Yukarıda yazılı nedenlerle davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, Yargıtay duruşma vekalet ücreti 3.815,00 TL’nin davacı ... kişiliğinden alınarak davalıya verilmesine, Yargıtay duruşma vekalet ücreti 3.815,00 TL’nin davalı ... kişiliğinden alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.