17. Hukuk Dairesi 2017/1011 E. , 2019/11692 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde, davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, davalı tarafa ait araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile meydana gelen kazada davacılardan ... ile davacılar murisi ..."ın yaralandığını açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacı ... için 5.000,00 TL maddi (babası ..."ın yaralanması nedeni ile tedavi), 40.000,00 TL manevi, ... için 5.000,00 TL maddi, 60.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalı ... limiti ile sorumlu olarak) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili ıslah ile maddi tazminat talebi miktarı toplamını bilirkişi raporu doğrultusunda; ölen ..."dan dolayı 1.003,50 TL geçici, 4.561,33 TL daimi iş göremezlik olmak üzere 5.564,83 TL, ... için 4.505,00 TL geçici, 96.017,65 TL daimi olmak üzere 100.522,65 TL"ye yükseltmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemizin ilgili bozma ilamına uyulmasına karar verilerek toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacıların muris ... yönünden açmış oldukları tüm tazminat davalarının husumet yönünden reddine; davacı ..."nın yaralanması nedeniyle maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 40.000,00 TL maddi tazminatın davalılar ... ve ..."ın en fazla 5.000,00 TL"sinden sorumlu olmak kaydı ile davalılar ... ve ... yönünden haksız fiil tarihi olan 17/11/2004 tarihinden, davalı ... yönünden dava tarihi olan 15/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacı ..."ya verilmesine; davacı ..."nın yaralanması nedeni ile manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 17/11/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ..."tan alınarak davacı ..."ya verilmesine, davacı ..."nın sigorta şirketi yönünden manevi tazminat talebinin reddine, fazlaya ilişkin tüm taleplerin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine, davalı ... tarafından yapılan ödemelerin infaz aşamasında gözetilecek olmasına göre, davacılar vekilinin ve davalı ...’nin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava,trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı BK."nın 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Bunun yanında, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır.Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK"nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık "gelişen durum" ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 esas, 1987/485 karar sayılı kararı) Yani tedavinin devam ediyor olması ve gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren 2918 sayılı Yasanın 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıl içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Somut olaya göre; kaza 17.11.2004 tarihinde gerçekleşmiştir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda davacı ...’nın mevcut yaralanma ve tedavilerine göre en erken hangi tarihte maluliyetini öğrenmiş olduğu hususunda Adli Tıp Uzmanı Dr. İsmail Cezmi Yavuz‘dan alınan 19.10.2015 tarihli raporda, davacı ...’nın davacının maluliyet halini ve maluliyet düzeyini 31/08/2006 tarihinde öğrendiği belirlenmiştir. Eldeki tazminat davası ise 15.04.2011 tarihinde açılmıştır. Davacı ...’nın alınan rapora göre zararın varlığını 31.08.2006 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, hatta davacı vekilinin iddia ettiği gibi maluliyet durumunun fizik tedavinin bitiminden yaklaşık 2 yıl sonra öğrenildiği kabul edilse dahi davanın açıldığı tarihte zamanaşımı süresi dolmuştur. Mahkemece, davalı ... vekilinin süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı def"ine göre, davanın bu davalı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı ... lehine BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 980,25 TL fazla alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 2.078,50 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı ..."den alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."na geri verilmesine 09/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.