
Esas No: 2013/7333
Karar No: 2013/7333
Karar Tarihi: 20/3/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ORHAN ERSOY BAŞVURUSU (6) |
(Başvuru Numarası: 2013/7333) |
|
Karar Tarihi: 20/3/2014 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Elif KARAKAŞ |
Başvurucu |
: |
Orhan ERSOY |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, hisselerini satın
aldığı anonim şirket yetkilileri tarafından kâr payı vaadiyle kandırıldığından
ve paralarını geri alamadığından bahisle zararlarının tazmini istemiyle açtığı
davada mahkemece adli yardım talebinin kabul edilmediğini ve davanın açılmamış
sayılmasına kararı verilmek suretiyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hak
arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş, adli yardım ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 1/10/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel
bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 20/11/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Türkiye’de
faaliyet gösteren bir anonim şirketin yetkililerinden 1998 ve 2001 yıllarında
toplam 371.800 Alman markı değerinde hisse senedi satın almıştır.
6. 2012 yılında yapmış olduğu
araştırmalarında anılan şirket temsilcilerinin izinsiz halka arz faaliyetinde
bulunduklarını ve kaçak yollardan kayıt yükümlülüğüne uymaksızın “hisse senedi”
karşılığında kendisinden para aldıklarını öğrenmiştir.
7. Başvurucu, şirket yetkililerinden
defalarca ödemiş olduğu paranın iadesini talep etmesine ve yetkililerin de iade
edeceklerini vaat etmelerine rağmen bugüne kadar parasını geri alamamıştır.
8. Başvurucu, anılan şirketin
yetkili makamlardan izin almaksızın yaptığı hisse senedi satışlarını gerekli
denetim görevini yerine getirmeyerek engellemediğinden bahisle hizmet kusuru
bulunduğunu ileri sürdüğü Başbakanlık aleyhine 1.000.000,00 TL maddi,
5.000.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle tam yargı davası açmak üzere
İdare Mahkemesine başvurmuş ve dava harcı ile yargılama giderlerinden muafiyete
ilişkin adli yardım talebinde bulunmuştur.
9. Ankara 15. İdare Mahkemesi
20/9/2012 tarih ve E.2012/1363 sayılı kararıyla ilgili mevzuat hükümlerindeki
koşulların başvurucu açısından gerçekleşmediğini belirterek başvurucunun adli
yardım talebini reddetmiştir.
10. Mahkemenin 25/9/2012 tarih
ve E.2012/1363 sayılı yazısıyla dosyanın işleme konulabilmesi için eksik olan
toplam 100.237,50 TL dava harcı ve posta ücretinin tamamlanması hususu
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
11. Söz konusu yazının gereğinin
yerine getirilmemesi üzerine Mahkemece 22/11/2012 tarih ve E.2012/1363 sayılı
yazıyla eksikliğin tamamlanması ve tamamlanmadığı takdirde ilgili Kanun
uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususu başvurucuya
bildirilmiştir.
12. Ankara 15. İdare
Mahkemesinin 5/2/2013 tarih ve E.2012/1363, K.2013/116 sayılı kararıyla,
başvurucunun verilen süre içinde bildirilen eksikliği tamamlamadığı
gerekçesiyle temyiz yolu açık olmak üzere davanın açılmamış sayılmasına karar
verilmiştir.
13. Bu karar başvurucuya
14/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
14. 6/1/1982 tarih ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçe
üzerine uygulanacak işlem” başlıklı 6. maddesinin (4) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Herhangi bir sebeple
harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava
açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve
tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye
tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim
aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde
verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve
davacıya tebliğ olunur.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/3/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 1/10/2013 tarih ve 2013/7333
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, yurt dışında çok
zor şartlar altında çalışarak özveri ile biriktirdiği tasarruflarını Türkiye’de
faaliyet gösteren bir anonim şirketten hisse senedi satın almak suretiyle
değerlendirdiğini, ancak izinsiz halka arz faaliyetinde bulunduğunu tespit
ettiği bu şirketten daha sonra parasını geri alamadığını, anılan şirketin kayıt
dışı yaptığı işlerle ilgili denetim görevini yerine getirmemek suretiyle
sorumluluğu bulunduğundan bahisle Başbakanlık aleyhine açtığı tam yargı
davasında adli yardım talebinin reddedildiğini, her hangi bir yerde taşınır ve
taşınmaz mülkünün bulunmadığını, Almanya’dan malulen emekli olduğunu, çok cüzi
olan aylığıyla kirada oturduğunu ve dava masraflarını ödeyebilecek gücünün
olmadığını, buna karşın mahkemece adli yardım talebinin reddedilmesi ve
akabinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle açtığı tam yargı
davasının mahkemece incelenmesinin imkânsız hale geldiğini belirterek
Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve adli yardım talebi ile tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Adli Yardım
Talebinin İncelenmesi
17. Başvurucu, bireysel başvuru
harcını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
18. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
47. maddesinin (2) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
“(2) Bireysel başvurular harca tabidir.”
“(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması
hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu
veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir
süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin
tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 75.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (l)
sayılı Tarifenin “A) Mahkeme Harçları” başlıklı bölümünün ilk cümlesine “yargı
konularında” ibaresinden sonra gelmek üzere “, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvurularda” ibaresi ve “l- Başvurma harcı” başlıklı fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
4. Anayasa Mahkemesinde 150,00 TL”
20. 6216 sayılı Kanun’un 49.
maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte
hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun
niteliğine uygun hükümleri uygulanır.”
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Bireysel
başvuru harcı ve adlî yardım” kenar başlığını taşıyan 62. maddesi
şöyledir:
“(1) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa Bağlı
(I) sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları” başlıklı Bölümünün ilk cümlesinde
belirtilen bireysel başvuru harcı Maliye Veznelerine yatırılır.
(2) Adlî yardım talepleri, genel hükümlere göre başvuruların
kabul edilebilirliği hakkında karar verecek Bölüm veya Komisyonlar tarafından
hükme bağlanır.”
22. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan
Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 22. maddesi ile değişik 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma
düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen
ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki
korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun
olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.”
23. 6100 sayılı Kanun’un 336.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte,
iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek
durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak
zorundadır.”
24. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesi
şöyledir:
“Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama
giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan
kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması
hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık
eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
Adli yardım kararından dolayı Devletçe ödenen veya muaf
tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan yararlananın
mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme, hükümde
tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir.”
25. Hukukumuzda yargılama
giderlerine ve bu kapsamda harçlardan geçici muafiyete ilişkin adli yardım
hükümleri 6100 sayılı Kanun"un 334. ilâ 340. maddelerinde düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, 6216 sayılı Kanun ile İçtüzük’ün
yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca bireysel başvuru harcından geçici
muafiyete ilişkin adli yardım talepleri hakkında, bireysel başvurunun
niteliğine uygun düştüğü oranda uygulanacak olan “genel hükümler” 6100 sayılı Kanun"un adli yardıma ilişkin
334. ilâ 340. maddeleridir.
26. Bu hükümler karşısında, adli
yardım talebinin kabul edilebilmesi için başvurucunun kendisi ve ailesinin
geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama giderlerini
kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olması, ikinci olarak da taleplerinin
dayanaksız olmaması gerekmektedir (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23).
27. Adli yardıma ilişkin
koşullardan ikincisi olan ve 6100 sayılı Kanun’un 334. maddesinin 6459 sayılı
Kanunla değişik (1) numaralı fıkrasında yer alan "taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması"
koşulunun, bireysel başvurulara ilişkin 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında belirtilen “Mahkemenin
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebileceği”
şeklindeki kuralda belirtilen “açıkça
dayanaktan yoksunluktan” farklı bir anlam taşıdığını belirtmek
gerekir.
28. “Taleplerinin
açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şeklindeki değişikliği yapan 6459 sayılı Kanun’un genel
gerekçesinde, “Tasarı ile, insan haklarına
saygı ve bu konuda ortaya çıkan aksaklıkları iç hukukumuzda çözüme bağlama
ilkelerinin gereğinin yerine getirilebilmesi ve ülkemizin AİHM önündeki davalar
açısından görünümünün daha iyi bir noktaya taşınabilmesi amacıyla, AİHS
tarafından koruma altına alınan hakların ihlaline sebebiyet verebilen çeşitli
kanunlardaki ilgili hükümlerde değişiklik yapılması ve söz konusu olabilecek
ihlal durumlarının ortadan kaldırılması hedeflenmektedir”; 6459
sayılı Kanun’un 22. maddesinin gerekçesinde ise “AİHM, adlî yardım talep eden kişinin haklılığı kriterinin aranmadığı
bir sistemi tavsiye etmekte ve adlî yardım talebinin açıkça dayanaktan yoksun
olmaması kaydıyla kişilerin adlî yardımdan yararlandırılması gerektiğini
vurgulamaktadır. Maddede yapılan düzenlemeyle, dava veya takibin açıkça
dayanaktan yoksun bulunmaması kaydıyla adlî yardımdan yararlanılabilmesi
sağlanarak adlî yardımın kapsamı genişletilmektedir.” denilmiştir.
Buna göre değişikliğin amacının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarına uyumun sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla değişiklikle
getirilen “taleplerin açıkça dayanaktan
yoksun olmaması” şartının anlamını tespit bakımından AİHM
kararlarının göz önünde tutulması gerekir (B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 32).
29. AİHM, adli yardım talepleri
bakımından kamunun parasının “makul bir
başarı şansına sahip talep”te
bulunan kimselere tahsis edilmek istenmesinin meşru olduğunu belirtmiş, yerel
mahkemenin esasa ilişkin talebin temelsiz olduğu yönündeki kararının tazminat
talebinin yerindeliğine ilişkin bir karar olduğunu ifade etmiştir (bkz. Bakan/Türkiye 12/6/2007, B. No: 50939/99,
§ 74). AİHM, Belçika’ya karşı yapılan bir başvuruda, adli yardım hususunda karar
vermeye yetkili olan Adli Yardım Bürosunun, başvurucunun adli yardım talebini,
davasını dayandıracağı iddianın esası yönünden “haklı
olmadığı”nı
gerekçe göstererek reddetmesinin, mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği
sonucuna varmıştır (bkz. Aerts/ Belçika, B. No: 25357/94, 30/7/1998, §
60). Bunun üzerine Belçika, adli yardıma ilişkin kanunda değişiklik yaparak bu
yöndeki taleplerin yalnızca açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle reddedilmesi
kuralını yürürlüğe koymuştur (bkz. Debeffe/Belçika (kk), B. No: 64612/01,
9/7/2002).
30. 6100 sayılı Kanun’un adli
yardıma ilişkin hükümleri, 6459 sayılı Kanun’un genel gerekçesi, 6459 sayılı
Kanun’un 22. maddesinin gerekçesi ve AİHM içtihatları dikkate alındığında, 6100
sayılı Kanun’un 334. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değişikliği ile
getirilen “taleplerinin açıkça dayanaktan
yoksun olmaması” koşulunun, “ilk
bakışta başvurunun başarısız olacağının açıkça görülmemesi” şeklinde
anlaşılması gerekir (B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 34).
31. Mahkememizin 17/9/2013 tarih
ve 2012/1181 başvuru numaralı kararında başvurucunun adli yardım kapsamında
bireysel başvuru harcından geçici olarak muafiyetine karar verilebilmesi için
öncelikle, başvurucunun sunduğu belgeler ışığında, mali açıdan zor duruma
düşmeden yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda olup
olmadığının değerlendirilmesi, daha sonra ise adli yardım talebinin dayanaksız
olup olmadığının, kabul edilebilirlik incelemesinden önce ve bağımsız olarak
ele alınması gerektiği ifade edilmiştir (B. No: 2012/1181, § 26).
32. Somut olayda, başvurucunun,
Almanya sosyal güvenlik sistemi kapsamında malulen emekli olduğu, Türkiye’de
ise her hangi bir sosyal güvenlik kaydının ve kayıtlı taşınmaz malvarlığının
bulunmadığı, Türkiye’deki ikametgah adresi olan Bolu Dereceören
Köyü muhtarlığı ve aza heyeti tarafından imzalı 25/2/2012 tarihli belgede
başvurucunun dava masraflarını ödeyecek maddi durumunun olmadığının kesin
olarak tespit edildiğinin belirtildiği görülerek başvurucunun geçimini önemli
ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılmıştır.
33. Başvurucu, derece mahkemesi
tarafından adli yardım talebinin reddedilmesi ve akabinde dava harç ve posta
giderlerini yatırmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar
verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek
bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuruya ilk olarak bakıldığında ihlale yol
açtığı ileri sürülen “davanın açılmamış
sayılması” kararına karşı temyize gidilmeyerek başvuru yollarının
tüketilmediği ve dolayısıyla başvurunun başarısız olma olasılığı görülmekte ise
de, bireysel başvuruda belirli koşullarda başvuru yollarının tüketilmesinin
gerekmemesi ve başvurucunun da buna dayanarak emsal gösterdiği bir Danıştay
kararından bahisle başvuru yollarını tüketmediğini belirtmesi karşısında
başvurucunun bu husustaki iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla ilk bakışta başarısız sayılacağı söylenemeyen söz konusu talebin
dayanaksız olmadığı kabul edilmelidir.
34. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik İncelemesi
35. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
36. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
37. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu
yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
38. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
39. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu
mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları
önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline
ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz.
40. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, Başbakanlık aleyhine maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle
açtığı tam yargı davasında derece mahkemesi tarafından adli yardım talebinin
reddedilmesi ve akabinde dava harç ve posta giderlerini yatırmadığı
gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle davasının
esasının görülemediğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
41. Başvurucu, başvuru formuna
eklediği Danıştay 10. Dairesinin 22/7/2009 tarih ve E.2009/9722, K.2009/7854
sayılı kararına atıfla adli yardım talebine ilişkin kararların temyizine
hukuken olanak bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucunun, derece mahkemesi
tarafından verilen davanın açılmamış sayılmasına dair karara karşı temyiz kanun
yolu açık olduğu halde söz konusu Danıştay kararına dayanarak hukuki yarar
görmediği için temyiz yoluna gitmediği ve bireysel başvuru hakkını kullandığı
anlaşılmaktadır.
42. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM)’nin içtihadına göre, genel bir kural
olarak başvurucu, dava konusuyla ilgili ulusal içtihada göre yapacağı bir
temyiz başvurusunun başarısız olacağını ispat ederse, başvurucunun iç hukuk
yollarını tüketmiş olduğu kabul edilecektir (bkz. Kleyn ve Diğerleri/Hollanda, B.
No: 39343/98, 6/5/2003, § 156) (B. No: 2013/7521, 4/12/2013, §
29).
43. Temyiz mahkemesinin yakın
zamanda vermiş olduğu ve başvurucunun davasına da uygulanacak nitelikteki bir
karar varsa ve temyiz mahkemesinin bu kararını değiştirmesi ihtimal dâhilinde
görünmüyorsa başvurucu, iç hukuk yollarını tüketmiş sayılacaktır (bkz. Salah Sheek/Hollanda, B.
No: 1948/04, 23/5/2007, § 121) (B.
No: 2013/7521, 4/12/2013, § 30).
44. Somut olayda, başvurucu
tarafından Danıştay 10. Dairesinin ilgili kararı gerekçe gösterilerek başarısız
sayılacağından bahisle temyiz yoluna başvurulmamışsa da,
anılan karar, adli yardım isteminin kabulü ya da reddi yolunda verilen ara
kararların tek başına temyiz edilemeyeceğine ilişkin olup, bu ara kararların
esas hükümle birlikte temyiz aşamasında hukuki denetimlerinin yapılamayacağı
anlamına gelmemektedir.
45. Zira, aynı Dairenin “uyuşmazlık hakkında verilen temyize konu olabilecek
nitelikte bir kararın temyiz mercii tarafından incelenmesi sırasında
yargılamanın seyrini değiştiren adli yardım talebinin reddine veya kabulüne
ilişkin kararın hukuka uygun bulunup bulunmadığı yönünden incelenebileceğinde
tereddüt bulunmadığı ve koşulları gerçekleşmiş bulunan adli yardım talebinin kabulü yönünde karar verilmesi
gerekirken adli yardım isteminin reddi ile sonrasında davanın
açılmamış sayılması yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık
bulunmadığı” gerekçesiyle vermiş olduğu birçok bozma kararı
bulunmaktadır (bkz. Danıştay 10. Dairesi, E.2007/8643, K.2007/6601, K.T.
31/12/2007; E.2008/9481, K.2009/1708, K.T. 16/3/2009).
46. Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu da adli yardım talebinin reddi sonrasında davanın açılmamış
sayılması yolundaki ilk kararında ısrar eden idare mahkemesi kararını Danıştay
10. Dairesinin belirtilen içtihadına paralel bir gerekçeyle ve AİHM kararlarına
da atıfta bulunmak suretiyle yakın tarihli bir kararında bozmuştur (bkz. Danıştay
İ.D.D.K., E.2009/1670, K.2012/1535, K.T. 11/10/2012).
47. Somut olayda başvurucu,
Ankara 15. İdare Mahkemesinin 5/2/2013 tarih ve E.2012/1363, K.2013/116 sayılı
kararına karşı temyiz aşamasında incelenmeyeceği düşüncesiyle etkili bir yol
olarak görmediği temyiz yoluna başvurmadan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapmıştır. Ancak başvurucunun açtığı tam yargı davasının temyiz incelemesi,
konusu itibarıyla Danıştay 10. Dairesinin görevine girmektedir ve anılan
Dairenin de adli yardım taleplerinin reddi yolunda verilen ara kararlarının,
davanın açılmamış sayılmasına ilişkin esas hükümle birlikte temyiz yoluna
gidildiği takdirde hukuka uygunluk denetiminden geçeceği yolunda istikrarlı bir
içtihadının olduğu, hatta adli yardım talebinin kabul edilmesi gerekirken
reddedilmesini hukuka aykırı bularak bozma kararları verdiği görülmektedir.
48. Buna göre, adli yardım
talebinin reddi sonrasında verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karara
karşı açık olan temyiz yolunun, adli yardım talebi hakkında verilen kararın
hukuksal denetimi yönünden başarısız olacağı iddiası ispat edilemediğinden
anılan karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması, iddia edilen ihlalin
giderilmesi bakımından etkili ve öncelikli olup, bir ihlal iddiasının başvuru yolları
tüketilmeden Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği
yolundaki kuraldan ayrılmayı gerektirecek bir neden bulunmamaktadır.
49. Açıklanan nedenlerle, ihlale
neden olduğu ileri sürülen mahkeme kararı için kanunda öngörülmüş yargısal
başvuru yollarının tamamı bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmeksizin
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olması ve talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması nedeniyle adli yardım talebinin
KABULÜNE,
B. Başvurunun, “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Başvurucunun yargılama
gideri olan başvuru harcını ödemekten muaf tutulmasına
20//2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.