17. Hukuk Dairesi 2018/5865 E. , 2019/11988 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
TTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 16/01/2012 tarihinde davalılara ait olan üst kattaki işyerinin atıksu tesisat borusunun patlaması sonucunda akan suların alt kattaki sigortalı işyerine gelmesi sonucunda hasara neden olduğunu, müvekkil şirket tarafından sigortalıya 21/02/2012 tarihinde 1.748,00 TL ve 10/04/2012 tarihinde 9.500,00 TL olmak üzere toplam 11.248,00 TL tazminat ödendiğini, alacağın tahsili amacıyla Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 2012/15659 sayılı dosyası ile davalılar ve kiracı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların 08/01/2013 tarihinde borca itiraz ettiklerini belirterek Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2012/15659 sayılı dosyasında davalıların itirazının iptaline ve takibin devamına, %20"den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; Davanın kabulü ile davalıların Ankara 8.İcra Dairesinin 2012/15659 sayılı dosyasına yaptıkları itirazın iptaline, takibin devamına, icra tazminat talebinin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; işyeri sigorta sözleşmesi nedeniyle rücuen alacak istemine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde; davalılara ait olan üst kattaki işyerinin atıksu tesisat borusunun patlaması sonucunda akan suların alt kattaki sigortalı işyerine gelmesi sonucunda hasara neden olduğunu ve hasar bedelini sigortalısına ödediğini ileri sürerek zarar sorumlusundan rücuan alacak isteminde bulunmuştur.
Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı taraf, kat irtifakı kurulmuş olan ana taşınmazda bulunan davalıların maliki olduğu işyerinden sızan suların davacı şirkete sigortalı iş yerinin hasarlanmasına sebebiyet verdiği iddiasına dayanmaktadır. Mahkeme tarafından, davaya konu binaya ilişkin tapu kayıtları getirtilmiş, buna göre tapu kayıt örneğinden taşınmazda kat mülkiyetinin kurulmadığı ancak ana taşınmazda kat irtifakının kurulu olduğu anlaşılmıştır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu"nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun"un Ek 1. maddesinde, "kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi"nde çözümleneceği" düzenlemesine ve 17/3. maddesinde ise "kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır" düzenlemesine yer verilmiştir.
Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re"sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davalıya husumet yöneltilmesine neden olan bağımsız bölüm ile davacının yönetimindeki binada davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçilmediği anlaşılmakla, KMK"nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle anataşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının gözönüne alınması uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK"nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK"nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davalılar ... ve ...’in temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ...’in temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ..."e geri verilmesine, 16/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.