
Esas No: 2014/4573
Karar No: 2014/4573
Karar Tarihi: 20/9/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİBÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÖMER BAHAR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/4573) |
|
Karar Tarihi: 20/9/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucu |
: |
Ömer BAHAR |
Vekili |
: |
Av. Sait
KARAKAYA |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davasında, ispat
külfetinin yanlış tarafa yükletilmesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. 12/11/1998 tarihinde bir nakliye firmasında tır şoförü olarak
çalışmaya başlayan ve iş sözleşmesi 17/8/2006 tarihinde sona eren başvurucu,
Üsküdar 2. İş Mahkemesinin E.2006/752 sayılı dosyasında işçilik alacaklarından
kaynaklanan tazminat davası açmıştır.
8. Üsküdar 2. İş Mahkemesi 4/3/2010 tarihli kararında belirttiği
"..davacı taraf iş akdinin haksız feshedildiğini iddia
etmekte olup, davalı taraf ise verilen işi yapmaktan kaçınarak işyerini terk
ettiğini savunmaktadır. İş akdinin ne şekilde sonlandırıldığı açısından
değerlendirme yapmak gerekirse: davacı 11/8/2006 tarihinde çekmiş olduğu
ihtarname ile 2006 yılı başından itibaren süre gelen harcırah uygulamasının
aleyhine olduğunu, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretlerinin
ödenmediğini ileri sürmekte olup, 17/8/2006 tarihinden itibaren de işyerini
terk edip işyerine gitmediği görülmektedir. Davalı işveren her ne kadar
davacının 17/8/2006 dan itibaren işe gelmediğini ve bu yönde tutanaklar
tutulduğunu savunmuş ise de, esasen davacının
17/8/2006 dan sonra işe gitmediği anlaşılmakla, 17/8/2006 tarihi itibariyle iş
akdinin ne şekilde sona erdirildiğinin çözümlenmesi gerekmektedir. Dinlenen
tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere 1/1/2006 tarihinden itibaren harcırah
uygulamasında yeni bir uygulamaya geçilmiş olup, bu uygulama çalışanların
aleyhine olup, harcırah yada prim miktarlarında düşme
olduğu tanık beyanlarınca ifade edilmiştir. Her ne kadar ilk alınan raporda
yapılan bilirkişi değerlendirmesinde bu yönde durulmuş ve tanık beyanları ile
bordroların birbirini doğrulamadığı görüşü mütalaa edilmiş ise de salt bordrolardaki
miktarlara bakılarak prim uygulamasındaki aleyhe durum anlaşılamayacağından
tanık beyanlarınca davacının iddiası doğrulanmakla uzun süre işyerinde çalışan
davacının kendiliğinden işi bırakması da düşünülemeyeceğinden iş akdini haklı
olarak feshettiği bu duruma göre kıdem tazminatı alacağına hak kazandığı ve
fakat ihbar tazminatı alacağının doğmadığı..." gerekçesi ile
davayı kısmen kabul etmiştir.
9. Bu arada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile
Üsküdar Adliyesi kapatılmış, dosya İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesine (Mahkeme)
devredilmiştir.
10. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin (Daire)
22/1/2013 tarihli kararında belirtilen "..davacı işçi, iş sözleşmesinin işverence haklı bir
neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı
isteklerinde bulunmuş, mahkemece işçinin haklı nedenle iş sözleşmesini
sonlandırdığı gerekçesiyle ihbar tazminatı isteği reddedilmiş, kıdem tazminatı
hüküm altına alınmıştır. Davacı işçinin diğer bazı arkadaşlarıyla birlikte
işverene gönderdiği 10/8/2006 tarihli ihtarnamede, 31/12/2005 tarihinde
harcırah sisteminin işçi aleyhine değiştirildiği, aylık harcırah gelirlerinde
ortalama 250,00 TL düşüş olduğu, uygulama sebebiyle ödenmeyen harcırah
alacaklarının olduğu, fazla çalışma hafta tatili ile bayram ve genel tatil
ücretlerinin de ödenmediği belirtilerek, ödemelerin yapılması aksihalde yasal yollara başvuracağı bildirilmiştir.
Mahkemece davacının harcırah farkı, fazla çalışma, hafta tatili ile bayram ve
genel tatil alacaklarının bulunmadığı belirlenmiş, istekler bu yönlerden
reddedilmiş, ancak harcırah ödeme sisteminde işçi aleyhine değişiklik olduğu
gerekçesiyle işçinin feshihaklı kabul edilerek kıdem
tazminatı talebi kabul edilmiştir. Davacıişçi
harcırah ödemesiyle ilgili olarak iş şartlarında esaslı değişiklik yapıldığını
kanıtlayabilmiş değildir. Davacı işçiye iddia edilen değişiklik öncesi ve
sonrası yapılan harcırah ödemeleri karşılaştırıldığında harcırah gelirlerinde
azalma olmadığı görülmektedir. Davacının harcırah farkı talebi de reddedilmiştir.
Mahkemece bu tespite rağmen uzun süre işyerinde çalışan bir işçinin
kendiliğinden ayrılmayacağı gerekçesiyle işçinin haklı feshiolduğu
sonucuna varılmıştır. Varsayıma dayalı olarak sonuca gidilmesi doğru değildir.
Davacının kıdem tazminatı isteğinin de reddi gerekirken yazılı şekilde talebin
kabulüne karar verilmesi hatalıdır.."
gerekçesi ile karar bozulmuştur.
11. Bozma ilamına uyan Mahkeme 26/9/2013 tarihli kararında
belirttiği "..Yargıtay bozma ilamı da gözetilerek davacının
harcırah ödemesi ile ilgili olarak iş şartlarında esaslı değişiklik yapıldığını
kanıtlayamadığı, davacı işçiye iddia edilen değişiklik öncesi ve sonrası
yapılan harcırah ödemeleri karşılaştırıldığında harcırah gelirlerinde azalma
olmadığı, belirtilen nedenlerle davacının kıdem tazminatı isteğinin reddine
karar vermek gerektiği anlaşılmıştır. Davacı yıllık ücretli izin alacağı
talebinde bulunmuştur. Davacının imzasını içeren izin istek formları da
gözetilerek davacının toplam 98 gün yıllık ücretli izin kullandığı, 2006
Ağustos ayı bordrosunda 34,63 TL izin ücreti tahakkuku bulunduğu görülmekte ise
de bordroda davacının imzasının bulunmadığı, aynı şekilde bordroda bulunan
tahakkukunun davacıya ödendiğine dair herhangi bir belge veya banka kaydı da
sunulmadığı gözetilerek yıllık ücretli izinlerin kullandırıldığının ispat
külfetinin davalı işverenlikte olduğu dikkate alındığında mahkememizce yeterli
görülen bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davacının 4 gün bakiye yıllık
izin ücreti alacağının bulunduğu anlaşılmış..." gerekçesiyle
davayı kısmen kabul etmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine karar Dairenin 22/1/2014
tarihli kararı ile onanmıştır.
13. Onama kararı başvurucuya 6/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiş,
31/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
15. Başvurucu; işçilik alacağının tahsili için açtığı davada iş
sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği hususunun çekişme konusu
olmadığını, haklı fesih olgusunun tespiti açısından ispat külfetinin davalı
işverene ait olduğunu, ancak Mahkemenin ve Yargıtayın
bu yükümlülüğün kendisine ait olduğu varsayımından hareketle değerlendirme
yaptığını, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu"nun 74. maddesine göre mahkemenin tarafların beyanı ile bağlı olduğunu
ancak davada taleple bağlılık ilkesinin aşıldığını, bu açıdan Kanun"a açıkça
aykırı olarak uygulanan yöntem nedeniyle bir kısım talebinin reddedildiğini
belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun 20/4/2014 tarihinde vefat ettiği tespit
edilmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 80. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun
düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük"ün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa"nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da
insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine
devam edilebileceği öngörülmüştür.
18. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucuların mirasçılarının
makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönünde iradelerini Anayasa
Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde anılan İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varılabilir (Abdurrahman Miişoğlu
ve diğerleri, B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§18-21). Somut olayda
başvurucu Ömer Bahar, başvuru tarihinden sonra 20/4/2014 tarihinde vefat etmiş
ancak mirasçıları makul bir süre içinde başvuruya devam etme yönünde
iradelerini bildirmemişlerdir. Anılan başvurucu yönünden başvurunun
incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük"ün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de
bulunmamaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.