
Esas No: 2013/5267
Karar No: 2013/5267
Karar Tarihi: 7/3/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET EMİN KILIÇ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/5267) |
|
Karar Tarihi: 7/3/2014 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Muharrem İlhan KOÇ |
Başvurucu |
: |
Mehmet Emin KILIÇ |
Vekili |
: |
Av. Gökçen Bilge ŞENTÜRK |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, kendisine isnat edilen suçlarla ilgili olarak mevcut şüphe
giderilmeden, suç işleme kastının varlığı incelenmeden mahkûmiyetine karar
verilmesi, lehe olan hükümlerin uygulanmaması ve uzun süre tutuklu kalması
nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 1/7/2013 tarihinde
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 31/1/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, başvuru tarihi
itibarıyla Antalya L Tipi Cezaevinde hükmen tutuklu olarak bulunmaktadır.
6. Başvurucu 18/8/2008
tarihinde işlendiği iddia edilen birden fazla nitelikli yağma ve hürriyetten
yoksun bırakma suçu kapsamında 18/9/2008 tarihinde gözaltına alınarak Antalya
3. Sulh Ceza Mahkemesinin 20/9/2008 tarih ve 2008/793 sayılı kararıyla
tutuklanmıştır.
7. Antalya Cumhuriyet
Başsavcılığının 10/10/2008
tarihli iddianamesiyle, anılan suçlarla ilgili olarak başvurucu ve diğer
sanıklar hakkında Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
8. Antalya 3. Ağır Ceza
Mahkemesince yürütülen başvurucunun tutuklu olduğu davada verilen 19/6/2009
tarih ve E.2008/433, K.2009/328 sayılı mahkumiyet
kararı Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 29/5/2012 tarihli ilamıyla bozulmuştur.
9. Bozma sonrası yapılan
yargılamada Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi 22/11/2012 tarih ve E.2012/407,
K.2012/438 sayılı kararla, başvurucuyu birden fazla nitelikli yağma ve
hürriyetten yoksun bırakma suçundan toplam 28 yıl 45 ay 20 gün hapis cezasına
mahkûm etmiştir.
10. Yargılama sürecinde ve
mahkûmiyet kararları sonrasında başvurucunun tutukluluk halinin devamına karar
verilmiştir.
11. Başvuru konusu yargılamada
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 28/5/2013 ve E.2013/12045, K.2013/12570 sayılı
kararıyla hüküm onanmıştır.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma” kenar başlıklı 109. maddesi şöyledir:
(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya
bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar
hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir,
tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
…
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza
bir kat artırılır.”
13. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
“Nitelikli yağma” kenar başlıklı
149. maddesi şöyledir:
(1) Yağma suçunun;
a) Silahla,
…
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
…
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama
suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda,
ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”
14. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya
güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
7. Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),,
…
(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.)
Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan
fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
15. 5271 sayılı Kanun’un 104.
maddesi şöyledir
“(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında
şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya
salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz
edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya
geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya
Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde
yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re"sen
de verilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 7/3/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 1/7/2013 tarih ve 2013/5267
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu,
isnat edilen suçlarla ilgili olarak mevcut şüphe giderilmeden, suç işleme
kastının varlığı incelenmeden mahkûmiyetine karar verilmesi, birden fazla suç
nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılması, zarar giderilmiş olmasına ve suça konu
eşyanın değeri düşük olmasına rağmen cezada indirim yapılmaması ve uzun süre
tutuklu kalması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Başvurucunun temel
şikâyetlerinin, yargılama kapsamında delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının yorumlanması ile özgürlükten yoksun bırakmaya ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurunun adil yargılanma hakkı ile kişi hürriyeti
ve güvenliği kapsamında iki ayrı başlık altında incelenmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır.
1. Kişi
Özgürlüğü ve Güvenliği Yönünden
19. Anayasa’nın
19.
maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
20. Anayasa’nın
148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
21. 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı”
kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
22. 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü”
kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
23. Başvurucu, uzun süredir
devam eden tutukluk nedeniyle mağdur olduğunu ifade etmektedir. Bu şikâyetin
Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi
gerekmektedir.
24. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep
veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna
bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen
hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının
yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı
temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların,
olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece
yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
25. Ancak başvurucu hakkında ilk
derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından
talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla
bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra
bireysel başvuru yapılmalıdır (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 31).
26. Kişi serbest bırakılmadan
yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa,
mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda
kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına
bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru
incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi
arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş
olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta
erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya
ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli
suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona
ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez.
Nitekim gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerekse Yargıtay,
mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak
nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olan bir
sanığın, söz konusu mahkûmiyet kararından sonraki tutulmasını Sözleşme’nin 5.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca “mahkûmiyet sonrası tutma” olarak
değerlendirmekte ve tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır (B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 33).
27. “Bir suç
isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen
sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı
durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir.
Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece
mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
Belirtilen tarihler arasında geçen süre esas alınarak “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin makul olup olmadığı
değerlendirmesi yapılacaktır.
28. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda,
tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun
ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her
aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma dışında,
nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi
içinde yapılması gerekir. AİHM de, mahkumiyet
kararından itibaren altı ay içerisinde yapılmayan “bir suç isnadına bağlı” tutma kapsamındaki başvurunun
süresinde olmadığını belirtmiştir (Atalay
Öztürk / Türkiye (KK), B. No: 54890/09, 7/1/2014, § 37-41)
29. Somut olayda başvurucu isnat
edilen suçlar nedeniyle 18/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve 20/9/2008
tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu ve diğer sanıklar hakkında yürütülen
yargılama sonunda Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesince 19/6/2009 tarihinde verilen
mahkumiyet kararı, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin
29/5/2012 tarihli kararıyla bozulmuş ve ilk derece mahkemesinde yeniden
başlayan yargılama Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2012 tarihinde
verdiği mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmıştır.
30. Başvurucunun, isnat edilen
suçlarla ilgili yargılama kapsamında 18/9/2008-19/6/2009 ve 29/5/2012-22/11/2012
tarihleri arasında “bir suç isnadına bağlı
olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, mahkûmiyet kararlarından
sonra temyiz sürecinde 19/6/2009-29/5/2012 ve 22/11/2012-28/5/2013 tarihleri
arasında geçen sürenin “mahkûmiyet sonrası
tutma” kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
31. Bu belirlemeler karşısında, “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla
ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai
kararını verdiği 22/11/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekirken 1/7/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu
sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun “kişi özgürlüğü ve güvenliğinin”
ihlal edildiği yönündeki kısmının“süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekmiştir.
2. Adil
Yargılanma Hakkı Yönünden
33. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
34. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
35. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
36. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu
olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olması veya adaleti ve
sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesidir. Bu çerçevede, kanun
yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açık keyfilik
bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §
26).
37. Başvuru konusu olayda, isnat edilen suçlarla ilgili olarak mevcut şüphe
giderilmeden, suç işleme kastının varlığı incelenmeden mahkûmiyete karar
verildiği, birden fazla suç olduğu kabul edilerek ayrı ayrı ceza tayin
edildiği, suç nedeniyle oluşan zarar giderilmiş olmasına ve suça konu eşyanın
değeri düşük olmasına rağmen cezada indirim yapılmadığı belirtilmekte
olup, başvurucunun iddialarının özünün esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
38. Başvurucu, yargılama
sürecinde iddia makamının veya müştekilerin sunduğu deliller ve görüşlerden
bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı
bulamadığına, sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme
fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
39. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği
anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. “Kişi özgürlüğü ve
güvenliğinin” ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin “süre aşımı”,
2. “Adil yargılanma hakkının” ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
7/3/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.