
Esas No: 2020/96
Karar No: 2022/164
Karar Tarihi: 08.03.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/96 Esas 2022/164 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/96 Esas
KARAR NO : 2022/164
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
ESAS VE BİRLEŞEN DAVA : Menfi Tespit
ESAS DAVA TARİHİ:09/07/2019
BİRLEŞEN DAVA TARİH:01/08/2019
KARAR TARİHİ:08/03/2022
BİRLEŞEN DAVA : ... 6. TÜKETİCİ MAHKEMESİ 2019/... E. 2019/... K. SAYILI DOSYASI
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 09.07.2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; ...'ın davalı bankanın ... şubesinden aldığı şahsi Tüketici Kredisi için davacıları müşterek ve müteselsil kefil yaptığını, kredi ve kefilliğin 19.03.2010 tarihli olduğu ve bu kredinin süresinde ödendiğini, aradan dokuz yıl geçtikten sonra aynı şahsın davalı bankadan beş ayrı kredi daha çektiğini, krediler geri ödenmediği için ... icra dairesindeki ... esas nolu dosyalarda icra takibi başlatıldığını, Davacılardan ...'ın 1/10 hissedar olduğu aracın trafikten men edildiğini, aradan dokuz yıl geçtikten sonra durumdan haberdar olunduğunu, bağlama şerhinin kaldırılması için ... İcra Mahkemesinde dava açıldığını, kefil olunmayan borçtan davacıların sorumlu tutulduğunu, sözleşmenin geçersizliğine karar verildiğinde gerek araç üzerindeki hacizden gerekse kefil olunmayan borçtan davacıların sorumlu olmayacağını, kefillere İhtar çekilmediği ve kefillerin durumdan haberdar edilmedikleri, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, 19.03.2010 tarihli kefalet sözleşmesi ile eklerinin ve buna bağlı olarak tüm işlemlerin tamamen geçersizliğine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili tarafından dava dosyasına sunulan 06.08.2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: Her ne kadar 9 yıl önce çekilen krediye kefillikten dolayı 9 yıl sonra çekilen krediye kefil olunamayacağı belirtilmekte ise de davacıların dava dışı asıl borçlunun yaptığı ve ileride yapacağı işlemlere için 10 yıl süre ile kefil olduklarını, İş bu davanın davacıların, dava dışı asıl borçluya kefil olurken sözleşmede bu maddenin varlığını bilerek dava dışı asıl borçlunun çekmiş olduğu tüketici kredilerine kefil olduklarını, davalı bankadan dava dışı asıl borçlu ile davacıların borçlu/kefil oldukları kredi sözleşmeleri ve evrakları istendiğinde davacıların iddialarının haksız olduğunun ortaya konulacağını, Dava dilekçesinde 1/10 hissedar olunan arabaya haciz konulmasının hukuken bir sakıncanın bulunmadığını, davanın reddine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı ... vekili tarafından Tüketici Mahkemesine sunulan 01.08.2019 harç ikmal tarihli dava dilekçesinde; Aynı gerekçelerle, 19.03.2010 tarifli kefalet sözleşmesi ile eklerinin ve buna bağlı olarak tüm işlemlerin tamamen geçersizliğine, işbu dosyanın tensip üzerinden ... Tüketici ... E. sayılı dosya ile birleştirilmesine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
.... Tüketici Mahkemesinin 29.08.2019 tarihli, 2019/... E. ve 2019/... K. sayılı kararıyla bu dosyanın ... 5 Tüketici ... E. sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davacılar vekili 03.03.2020 tarihli beyan dilekçesinde ise davalı bankanın Tüketici Mahkemesinde verdiği beyanlarda kefillerin yirmişer bin TL ile sınırlı olarak kefil olduklarını kabul etmediğini; ekteki 26.02.2020 tarihli banka evrakında ise kefillik sınırının yirmişer bin TL olduğunun yazdığını; zaten kefalet sözleşmesinde de böyle yazdığını; buna rağmen davalı bankanın borcun tamamını tüm kefillerden istediğini: kampanya ile bankanın 53 bin TL kadar düştüğünü; dosya 53 bin TL'ye de kapanabiliyorsa ve zaten kefilat bedelleri yirmişer bin TL ile sınırlıysa, bankanın neden daha fazla miktarda para istediğini; demek ki kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, süresinin geçtiğini, tek seferlik ve miktar sınırlı olduğunu, izahat yapılmadığını kötü niyetli olduğunu ve irade serbestisiyle İmzalanmadığını belirtmiştir.
Dava dosyasının, Mahkemenize, .... Tüketici Mahkemesinin 03.12.2019 tarihli, ... E. ve ... K. sayılı görevsizlik kararı verilerek geldiği görülmüştür. Görevsizlik kararında Mahkeme, davanın, davacıların dava dışı ...'ın davalı bankadan kullandığı kredilere davacıların kefilliği nedeniyle borçlu olup olmadıklarına ilişkin olduğu; davalı banka ile dava dışı ... arasında imzalanan sözleşmelerin Kredi Genel Sözleşmeleri olduğu, sözleşmelerin ticari niteliği itibariyle davacıların tüketici olarak kabul edilemeyeceği; bu itibarla görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu belirtilerek görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, taraflardan birinin süresi içerisinde talebi halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
... İcra Müdürlüğünün ... Esaslı dosyasının sureti dosyamız içersine getirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinde 274,95.-Tl asıl alacağa % 53,82 gecikme faizi tutarı 58,65 Tl ve % 53,82 Temerrüt faizi tutarı 3,12 Tl ile birlikte toplam 336,72 Tl için takip yapıldığı, ödeme emrinin tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içeresinde itiraz edilmediğinde takibin kesinleştiği anlaşıldı.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 21.04.2021 tarihli 11 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Dosya içeriğindeki kefalet sözleşmesinde dava dışı asıl borçlu ...'ın borcu ile ilgili ... dışındaki davacıların isimlerinin yer almadığı, Dosyada davacıların taraf olduğu ayrı bir kefalet sözleşmesinin de yer almadığı; bu bakımdan, diğer davacılar, ..., ... ve ... bakımından geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunup bulunmadığının Mahkemenin takdirinde olduğu, Yüksek Mahkemenin içtihadı uyarınca, kefalet sözleşmesinin şekil şartım sağlayıp sağlamadığı konusunda eBK hükümlerinin dikkate alınmasının gerektiği; bu nedenle, somut olayda, TBK'de belirtilen hususların sözleşmeye kefilin el yazısıyla yazılmamış olması ile kefilin eşinin rızasının alınmamasının sözleşmenin geçersizliğine yol açmayacağının düşünüldüğü, Dava konusu kredilerin davalı banka Denizbank/... Şubesi tarafından kullandırıldığı, Dava dosyasında kullandırılan krediler ile ilgili evraklar dava dosyasında bulunmadığı. Dosyada, yalnızca, 19.03.2010 tarihli uyuşmazlığa konu kefaletname, kefaletnamenin dayandığı genel kredi sözleşmesinin ilk sayfaları ve davalı tarafından davacılar aleyhine başlatılan icra takiplerinin yer aldığı; bu sayfalarda kredi borcunun içeriği ve kapsamı hakkında bir bilginin bulunmadığı, bu bağlamda, asıl borçlu ...'ın davalı bankanın ... Şubesinden aldığı krediden kaynaklanan davalı alacağının bulunup bulunmadığı ile varsa bu alacağın miktarı hakkında bir değerlendirme yapılamadığı, Sözleşmenin 2. maddesine göre, kefilin/kefillerin sorumluluğunun asıl borç ile bu borçların faiz, temerrüt faizi, komisyon gibi ferileri ve tahsili için gerekli masrafları da dahil olmak üzere 20.000,00 TL ile sınırlı olduğu” kanaati ile raporlarını sunmuşlardır.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Huzurdaki davada davaya konu uyuşmazlık, öncelikle, dava dışı ...'ın davalı banka ile yapmış olduğu Genel Kredi Sözleşmesi için verilen kefaletnamenin geçerli olup olmadığı, kefaletname geçerliyse, davacıların, asıl borçlu ...'ın davalı bankadan aldığı krediler nedeniyle bu kefaletnameye dayalı olarak borçlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Asıl borçlu ..., davalı banka ile, 19.03.2010 tarihli ve K1 ... No.lu Kredi Genel Sözleşmesi akdetmiştir. Aynı tarihte, bahse konu genel kredi sözleşmesine ilişkin bir de kefaletname akdedilmiştir. Söz konusu sözleşme 19.03.2010 tarihinde akdedilmiştir. Her ne kadar davacı taraf iddialarım 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu" na (TBK) dayandırmış olsa da, bu tarihte 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu (eBK) yürürlüktedir.
Sözleşmede, sorumlu olunan azamî miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefilliğe ilişkin açıklama kefilin el yazısı ile belirtilmemiştir. Ayrıca, kefilin/kefillerin eşinin/eşlerinin kefalete rızasının olduğuna ilişkin dosya içeriğinde bir bilgi veya belgeye de rastlanmamıştır. Bununla birlikte, sözleşme TBK'nin yürürlük tarihinden (01.07.2012) önce, 19.03.2010 tarihinde yapılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda alıntılan 16.2.2015 tarihli, 2015/654 E. ve 2015/2052 K. sayılı kararında, sözleşjfençrihinde yürürlükte bulunan yasal mevzuatın dikkate alınacağı belirtilmiştir. Yüksek Mahkemenin bu içtihadı uyarınca, kefalet sözleşmesinin şekil şartını sağlayıp sağlamadığı konusunda eBK hükümleri dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, somut uyuşmazlıkta, TBK'de belirtilen hususların sözleşmeye kefilin el yazısıyla yazılmamış olması ile kefilin eşinin rızasının alınmamasının sözleşmenin geçersizliğine yol açmayacağı kanaatine varılmıştır. Davacıların kefalet sözleşmesine dayalı sorumluluklarının kapsamına ilişkin, dosyada, yalnızca 19.03.2010 tarihli uyuşmazlığa konu kefaletname, kefaletnamenin dayandığı genel kredi sözleşmesinin ilk sayfaları ve davalı tarafından davacılar aleyhine başlatılan icra takipleri yer almaktadır. Dolayısıyla dosya içeriğinde davaya konu kefalet sözleşmesinin dayanağı olan kredi borcunun içeriği ve kapsamı hakkında bir bilgi yer almamaktadır. Bu bağlamda, asıl borçlu ...'m davalı bankanın ... Şubesinden aldığı krediden kaynaklanan davalı alacağının bulunup bulunmadığı ile varsa bu alacağın miktarı hakkında bir değerlendirme yapılamamıştır. Bununla birlikte, kefilin/kefillerin sorumluluğu eBK m. 484 gereğince belirlenen tutarla sınırlıdır. Sözleşmenin 2. maddesine göre, kefilin/kefillerin sorumluluğunun asıl borç ile bu borçların faiz, temerrüt faizi, komisyon gibi ferileri ve tahsili için gerekli masrafları da dahil olmak üzere 20.000,00 TL ile sınırlı olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacılar aleyhinde yapılan takip bu kefalet limitinin altında olması nedeniyle davacıların borçlu olmadıkları yönünde açtıkları bu menfi tespit davası yerinde görülmediğinden asıl ve birleşen dava yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-İş bu asıl davanın reddine,
2-Asıl davada, 80,70-TL karar harcının davacılardan alınarak, hazineye irat kaydına,
3-Asıl davada, Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Asıl davada, Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Birleşen davada, 80,70-TL karar harcının davacıdan alınarak, hazineye irat kaydına,
6-Birleşen davada, Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Asıl ve birleşen davada, Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair Tarafların yokluğunda ilamın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/03/2022
Katip ...
e-imzalıdır
Hakim ...
e-imzalıdır
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.