
Esas No: 2014/20387
Karar No: 2014/20387
Karar Tarihi: 14/9/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BEKİR AKKAYA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/20387) |
|
Karar Tarihi: 14/9/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURDSUN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Raportör |
: |
Aydın ŞİMŞEK |
Başvurucu |
: |
Bekir AKKAYA |
Vekili |
: |
Av. Harun UYANIKOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi aşması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atıfta bulunarak başvuru hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Tekkeköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında 22/8/2007 tarihinde gözaltına alınmış ve Tekkeköy Sulh
Ceza Mahkemesinin 22/8/2007 tarihli kararı ile kasten insan öldürme suçundan
tutuklanmıştır.
9. Başvurucuya isnat edilen suçların ağır ceza mahkemesinin
görev alanında bulunması nedeniyle Tekkeköy Cumhuriyet Başsavcılığının
21/3/2008 tarihli fezlekesi ile başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası Samsun
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
10. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 24/3/2008 tarihli iddianamesiyle
başvurucunun kasten insan öldürme, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun"a muhalefet suçlarını
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Ağır Ceza Mahkemesinde kamu
davası açılmıştır.
11. Dava, Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2008/98
sayılı dosyası üzerinden başvurucu yönünden tutuklu olarak görülmüştür.
12. Mahkemenin 10/10/2012 tarihli kararı ile başvurucunun S.G.ye
yönelik kasten öldürme suçundan 16 yıl 8 ay hapis, M.Y.ye yönelik kasten
öldürme suçundan müebbet hapis, R.Ö.ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs
suçundan 12 yıl 6 ay hapis, M.C.G.ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan
13 yıl 4 ay hapis, Ö.A.ya
yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 15 yıl hapis, 6136 sayılı Kanun"a
muhalefet suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme, hükümle birlikte başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
13. Anılan karar, başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 16/10/2014 tarihli ilamıyla, başvurucu hakkında
6136 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına,
diğer mahkûmiyet hükümlerinin ise bozulmasına karar verilmiştir.
14. Yargıtay bozma ilamına konu suçlar yönünden yargılamaya
E.2014/317 sayılı dosya üzerinden (başvurucu yönünden tutuklu olarak) devam
olunmuştur. Mahkemece yapılan 16/12/2014 tarihli duruşmada başvurucu müdafii, Kanun"da öngörülen 5 yıllık azami tutukluluk
süresinin dolduğunu belirterek tahliye kararı verilmesini talep etmiş; Mahkeme,
talebin reddine karar vermiştir.
15. Başvurucu 16/12/2014 tarihinde karara itiraz etmiş, Samsun
1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/12/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak
reddine karar verilmiştir.
16. Karar, başvurucuya 26/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Mahkemenin 12/1/2015 tarihli kararı ile başvurucunun
M.C.G.ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan beraatine,
S.G.ye yönelik kasten öldürme suçundan 11 yıl 8 ay hapis, M.Y.ye yönelik kasten
öldürme suçundan 25 yıl hapis, R.Ö.ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs
suçundan 9 yıl 2 ay hapis, Ö.A.ya
yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 10 yıl 10 ay hapis cezaları ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme, hükümle birlikte başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
19. Anılan mahkûmiyet kararı, başvurucu tarafından temyiz
edilmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21/6/2016 tarihli ilamıyla, başvurucu
hakkında verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Tutuklulukta geçecek süre"
kenar başlıklı 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı
geçemez."
21. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını,
Devletten isteyebilirler."
22. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; yargılandığı davada 5271 sayılı Kanun"un 102.
maddesine aykırı bir şekilde beş yılı aşkın bir süredir tutukluluğunun devam
ettirildiğini, buna rağmen Mahkemece tahliye taleplerinin kabul edilmediğini
belirterek Anayasa"nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi
şöyledir:
"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
26. Başvurucunun iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinde güvence
altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Tutukluluk hâli sona ermiş olan başvurucuların (devam eden
tutukluluk hâlinden farklı olarak) tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi
ya da makul süreyi aştığı şikâyetleri yönünden iddia edilen ihlalin tespitini
ve tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise öncelikle bu
yolu tüketmeleri gerekir. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrası ile öngörülen tazminat yolu; bir yandan başvurucuların maruz kaldığı
tutukluluk nedenleri ve süresinin uzunluğunun tespiti, diğer yandan da
uğranılan zararın tazmini imkânı sağladığından anılan şikâyetler açısından
erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı, makul ölçüde bir başarı imkânı
sunmaktadır (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, §§ 46-48).
28. Bununla birlikte tüketilmesi gereken başvuru yollarının her
şeyden önce ulaşılabilir olması gerekmektedir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara
yer verilmesi tek başına yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun
makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması için kanunda
öngörülen sürenin geçtiği durumlarda, bu tazminat yolunun ulaşılabilir
olmadığını ve tüketilmesinin gerekmediğini belirtmiştir (Abdullah Akyüz [GK], B. No: 2013/9352,
2/7/2015, §§ 45-50).
29. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 21/6/2016 tarihinde
kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinde
öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 22). Bu nedenle söz
konusu tazminat yolunun başvurucu yönünden ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla
başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir
başvuru yolunun bulunmadığı açıktır (Benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017,
§ 49).
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci
ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin
hürriyetlerinden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır.
Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanması ancak Anayasa"nın
anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı
hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
32. Kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan
Anayasa"nın 19. maddesinin (Galip Öğüt
[GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 35) kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân
tanığı durumlardan biri de üçüncü fıkrada düzenlenen tutuklama tedbiridir (Halas Aslan, § 65).
33. Anayasa"nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak
kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan Anayasa"nın 19.
maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların
şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi kuralına yer verilmiştir.
Anayasa"nın, 13. maddeyle tüm temel ve hak özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin
getirdiği "kanunilik" şartını kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
yönünden 19. maddede ayrıca belirttiği görülmektedir. Bu bağlamda birbiriyle
uyumlu olan Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin
müdahale olarak tutuklamanın kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (Murat Narman, § 43; Halas Aslan, § 55).
34. 5271 sayılı Kanun"un 102. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin
en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek
uzatılabileceği ancak uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği
belirtilmiştir. Buna göre uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresinin
azami beş yıl olabileceği anlaşılmaktadır (Hamit
Kaya, § 40).
35. Tutukluluk süresinin belirlenmesinde ilk derece mahkemesi
önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi
yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse bu
kişinin hukuki durumu "bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu" olma
kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme
bağlı olarak tutma hâline dönüşmektedir (Hamit
Kaya, § 41). Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk
süresinin değerlendirmesinde dikkate alınmaz. Ancak bozma kararı sonrasında
bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya dönüşeceğinden ilk derece
mahkemesi önünde geçen süre değerlendirmede dikkate alınacaktır (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 42).
36. Somut olayda başvurucu 22/8/2007 tarihinde gözaltına alınmış
ve aynı tarihte tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında tutuklu olarak sürdürülen
yargılamada İlk Derece Mahkemesince verilen 10/10/2012 tarihli mahkûmiyet
kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 16/10/2014 tarihli ilamıyla -2 yıl 6 ay
hapse ilişkin- bir suç yönünden onanırken diğer suçlar yönünden bozulmuştur.
Bozma ilamına konu suçlar yönünden tutuklu olarak devam olunan yargılamada
Mahkeme 12/1/2015 tarihinde yeniden başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiş; anılan
karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21/6/2016 tarihli ilamı ile onanarak
kesinleşmiştir.
37. Bu belirlemelere göre başvurucu 22/8/2007 ile 10/10/2012 ve
16/10/2014 ile 12/1/2015 tarihleri arasında bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun kalmış iken
10/10/2012 ile 16/10/2014 tarihleri arasında ve 12/1/2015 tarihinden sonra İlk
Derece Mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutulmuştur.
38. Başvurucu, bir suç isnadına bağlı olarak 22/8/2007 ile
10/10/2012 tarihleri arasında 5 yıl 1 ay 18 gün, 16/10/2014 ile 12/1/2015
tarihleri arasında 2 ay 26 gün olmak üzere toplam 5 yıl 3 ay 44 gün süreyle
hürriyetinden yoksun bırakılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun bir suç isnadına
bağlı olarak tutulduğu süre, 5271 sayılı Kanun"un 102. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ağır cezalık işler için öngörülen beş yıllık azami tutukluluk
süresini aşmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve
(2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
41. Başvurucu, 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Başvuruda, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi
aşması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine
karar verilmiştir. Başvurucu hakkında İlk Derece Mahkemesince mahkûmiyet kararı
verilmekle (bkz. § 18) başvurucunun tutukluluk hâli sona ermiş, anılan mahkûmiyet
hükmü temyiz merciince onanarak kesinleşmiştir. Bu durumda tazminat dışında
ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir husus
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
43. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik
müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi aştığı iddiasına
ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/317) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.