17. Hukuk Dairesi 2018/5844 E. , 2019/12460 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin emekli devlet memuru olup, sunulan poliçe ile ... Sigorta A.Ş. yetkili acentesinden 09/01/1996 taihinde %95 kar paylı tasarruf hayat sigortası yaptırdığını, daha sonra şirketin davalı tarafından devir alınması sonrası, devir alınan sigorta şirketinden yaklaşık 25.000,00 – 30.000,00 TL bir miktar olması gerekirken 10 yıl sonunda emekli olan müvekkilinin 7.458,73 TL gibi cüzi bir ödemenin yapılacağının bildirildiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak müvekkilinin davalıdan şimdilik 10.000,00-TL alacağının hak ettiği tarihten itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsiline, masraf ve ücreti vekalete hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller, tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulü ile 4.099,27 TL"nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava hayat sigortası kapsamında yaptırdığı poliçe nezdinde biriken primlerin tahsili isteminden ibarettir.
Davacı vekili müvekkilinin 09/01/1996 taihinde %95 kar paylı tasarruf hayat sigortası yaptırdığını bu poliçe kapsamında birikimlerin 25.000,00-30.000,00 TL olması gerekirken 7.458,73 TL"nin ödenmesinin teklif edildiği beyan edilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile iş bu davayı açmıştır. Mahkemece hükme esas alınan 14.08.2014 tarihli aktüer ve tazminat bilirkişisi tarafından hazırlanan rapora göre dava konusu poliçede sigortalının bu poliçe süresi sonunda hayatta kalması durumunda tasarruf tutarı ile yıllık net gelirin %95"i oranında hesaplanan kar payının sigortalıya verileceğinin hüküm altına alındığı, uzman bilirkişiler tarafından yapılan denetlemede poliçe hükümleri doğrultusunda yıllık primler, birikime ayrılan prim oranı ve miktarı, davacının sigortaya başladığı yaşı, ayrıldığı tarih vefat riski veya hayata dair olan yatırımlarında ölüm ihtimaline göre hesaplamalar yapılarak primlerin belirlendiği, bu durumda davacının toplam 5.853,60 TL prim ödemesi yaparak bu ödemelerin 4.842,50 TL"nin birikime yönlendiği, davalı şirketin 5.613,53 TL birikim ve 1.854,20 TL kar payı ile toplam 7.458,73 TL ödemede bulunduğu, değerlendirildiğinde yıllar itibariyle tahsilat, vefat, risk ve masraflar için alınan prim hesaplamaları ve birikim primi değerlendirildiği, davacıdan toplam tahsilatının 5.853,60 TL olması karşısında bunun 1.021,03 TL"nin masraf ve risk primi olarak kesildiği, yatırım getirisine ilişkin değerlendirmede %9 getiri garantisinin olduğu, sigortalının ilk 7 yıllık dönemde toplam birikiminin %10"dan az bir tutarının yatırıma yöneltildiği, birikimin düşük çıkmasının temel sebebinin ilk yıllarda yatırılan primlerde masrafların yüksek olmasının olduğu, prim artışı ile risk artışı paralel olacağından şirketin fazla bir kesinti hakkının bulunmadığını, buna göre yapılan tefe artış oranları dikkate alınarak hesaplamada ve kanuni ve ticari temerrüt faizi ile güncellenmek suretiyle hesaplanan güncel değer doğrultusunda eksik ödendiği tespit edilen kar payı tutarının kanuni faiz üzerinden güncellemesi neticesinde 1.954,47 TL olup, ticari temerrüt faizi üzerinden ise 4.099,27 TL olarak hesaplamanın yapıldığ belirtilerek karar verilmiş ancak söz konusu raporda bahsi geçen hesaplamanın ne şekilde yapıldığı açıklanmamıştır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli bir rapor değildir.
Bu durumda mahkemece yeni bir heyetten hayat sigortası genel şartlar ve hayat gurubu sigortaları yönetmeliği ve poliçe hükümlerine göre dava konusu poliçe kapsamında teknik esaslara göre, davalı tarafından ödendiği iddia edilen ancak davacıya herhangi bir ödeme de yapılmadığı da dikkate alınarak davacının itirazlarının değerlendirildiği davacıya ödenmesi gereken meblağa ilişkin hesaplama şeklinin de ayrıntılı ve denetlenebilir şekilde gösterilerek denetime elverişli uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.