11. Hukuk Dairesi 2016/6691 E. , 2018/2245 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... . Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10.12.2015 tarih ve 2014/367-2015/1004 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili davacı şirketin, .... ve ... Sigorta A.Ş"nin acentesi olduğunu, davalının ise davacı ile imzaladığı sözleşmeye istinaden komisyon paylaşım esasına göre davacı şirket ile çalıştığını, ... ... Şubesi içinde sigorta ürünü satışı görevini 2002-2011 yılları arasında yaptığını, 2010 yılında davacı şirket tarafından geriye dönük denetleme kapsamında davalının davacı şirket hesaplarına intikal ettirmediği 47.343,85 TL poliçe bedellerinin bulunduğunun tespit edildiğini, davalıya bu bedeli ödemesi için ihtarname çekildiğini, davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalı ile yapılan sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 20.000,00 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında 2002 yılında yapılan sözleşmenin yenilenerek fesih tarihine kadar devam ettiğini, davalının sözleşme gereğince üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, bu sebeple sözleşmesinin 9 yıl süre ile yenilendiğini, zira yükümlülüklerini yerine getirmeyen veya eksik yerine getiren kişilerin sözleşmelerinin davacı tarafça yenilenmediğini, her ay gerçekleştirilen üretim miktarı ve yapılan ödemelerin taraflarca mutabakata bağlandığını, tutanakların ibra belgesi niteliğinde olduğunu, geriye doğru borç çıkarılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın bilgisayar sistemlerini ve programlarını yenilediğini, hesap ve kayıtları yeni sisteme aktarırken pek çok yanlış işlemler yaptığını, davacının sürekli olarak farklı borç miktarı belirlediğini, muhasebeci ile yapılan çalışmalar sonucunda pek çok yanlış hesap yapıldığını tespit ettiklerini, 100.000,00 TL"lik yanlış bulunması üzerine bu kez borç miktarının 47.000,00 TL’ye düşürüldüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacının dosyaya ibraz ettiği belgeler ile dijital ortamda tutulan kayıtlar arasında farklılık bulunduğu, davacı tarafça tutulan kayıtların davalının borç miktarını tespite yeterli olmadığı, taraflar arasında davadan önce yapılan mutabakat çalışmaları esnasında davacı şirketçe davalının borcuna dair bulunan miktarların 100.000,00 TL gibi önemli sayılacak miktarda bedelde değişiklik yapılmak suretiyle farklı tarihlerde farklı borç miktarları çıkartıldığı, davacı kayıtlarının düzenli olmadığı, davalının borcunu tespit etmeye yeterli olmadığı, davacının alacak iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki alt acentelik sözleşmesi uyarınca, davalı yanca eksik ödendiği ileri sürülen primlerin tahsiline ilişkin bir alacak davasıdır.
Mahkemece alınan bilirkişi 2. ek raporunda, davacı ... acentesinin kayıtları ile birlikte aracılık yaptığı .... kayıtları birlikte incelenmek suretiyle, davacının bu kayıtlara göre dava tarihi itibariyle 91.601,51 TL alacağı olduğu bildirilmiştir. Hâl böyle olmakla birlikte, mahkemece, davacı kayıtlarının düzensiz olduğu, taraflar arasındaki hesap mutabakatı görüşmeleri sırasında bilirkişilerce saptanan alacak tutarının üzerinde rakamların telaffuz edilmiş olması ve işbu davada hesap raporunda belirtilen alacağın altında bir talepte bulunulması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu gerekçe dosya kapsamı ve bilgisine başvurulan bilirkişi beyanı ile örtüşmemektedir.
Taraflar arasında yıllar itibariyle yenilenen sözleşmeler kapsamında davalının kendisince yapılan prim tahsilatlarına ilişkin kayıtların düzenli tutulmasından ve davacıya iletilmesinden sorumlu olduğu anlaşıldığı gibi bu hususa bilirkişi raporlarında da değinilmektedir. Davalı yan, sözleşmesel bu yükümlülüğünü layıkıyla yerine getirdiğini ileri sürmüş ise de kayıtlarını ibrazdan kaçınmıştır.
Bu durumda, bilirkişi kurulu raporunun sonuca varmaya elverişli bulunmaması halinde, mahkemece yapılacak iş, yeniden atanacak uzman bilirkişiler marifetiyle davalı partajından üretilen poliçelerin davadışı sigorta şirketi kayıtları üzerinde yaptırılacak inceleme ile saptanması, davacı kayıtları ile karşılaştırılması, primleri ödenmeyen poliçeler varsa davadışı sigorta şirketi tarafından bu poliçeler ile ilgili ne gibi bir işlem yapıldığının belirlenmesi, davalının davacı kayıtlarında yer alan ödemeleri ve davacı tarafından davalıya yapılması gerekli ödemeler de gözetilerek, dava tarihi itibariyle davacının varsa bir alacağının denetime açık biçimde hesaplatılması, raporun taraflara tebliği ile gerekirse her bir kalem bakımından beyanlarının alınması, karşı çıktıkları hususlar varsa bu yolda ibraz olunan delil ve karşı delillerin değerlendirilmesi suretiyle varsa rapordaki eksikliklerin giderilmesi, HMK"nın 146. maddesi çerçevesinde davanın yeterince aydınlığa kavuşturulması suretiyle tahkikata son verilerek varılacak sonuç dairesinde hüküm kurulmasından ibarettir.
Şu halde, eksik inceleme, yetersiz ve olaya uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.