4. Hukuk Dairesi 2014/6213 E. , 2015/1675 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bartın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2014
NUMARASI : 2013/543-2014/10
Davacı D.. B.. tarafından, davalı Z.. K.. aleyhine 21/05/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 15/01/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kardeşinin çocuğu olan davalının kendisi hakkında dolandırıcılık, basit yaralama ve cinsel saldırı suçlarından suç duyurusunda bulunduğunu, davalının yaptığı şikayet ile kendisini annesiyle cinsel ilişkide bulunmakla suçladığını, annesi Gülsüm Baş"ın da davalının iddialarını yalanladığını, Cumhuriyet Savcılığı tarafından iddiaların başka delillerle desteklenmediği ve soyut nitelikte kaldığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, 18 yaşına kadar Çocuk Esirgeme Kurumu"nda yaşadığını, sonrasında evine döndüğünde annesinin amcası ve yengesiyle birlikte yaşadığını gördüğünü, annesinin akıl hastalığının bulunduğunu, amcası ve yengesinin yıllar önce yengesinin babasından kalan mirası almak için boşanmış olmalarına rağmen halen birlikte yaşadıklarını, şikayet dilekçesinde bunları anlattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, her ne kadar davacı haksız bir şikayete maruz kalmış görünse de bu durumun tek başına tazminat istemini haklı göstermeyeceği, iddia eden tarafın bu olgudan zarar gördüğünü ayrıca ispat etmesi gerektiği, davacının manevi olarak zarar gördüğünü ispatlayamadığı gerekçesiyle istem reddedilmiştir.
Dosya kapsamından, davalının Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı"na şikayetçi sıfatıyla vermiş olduğu ifadesinde; 18 yaşına kadar Çocuk Esirgeme Kurumu"nda kaldığını, 18 yaşını doldurunca köyüne döndüğünü, akıl hastalığı bulunan annesinin amcası ile aynı odada kaldığını gördüğünü, amcası ile yengesinin yengesinin babasından kalan maaşı almak için boşandıklarını, amcasının yengesine şiddet uyguladığını belirtmiş olduğu görülmektedir. Soruşturma kapsamında Bartın Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen raporda davalının annesinin muayenesi sonucunda kendisine mental retardasyon tanısı konduğu, ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak durumda olduğu belirtilmiştir.Ayrıca davacının eşinden boşandığı ve boşanmış olduğu eşi ile aynı konutta yaşadığı anlaşılmaktadır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda davalının yapmış olduğu şikayetin, annesinin akıl hastası olması, davacının boşanmasına rağmen eski eşiyle birlikte yaşaması gibi bazı olgulara dayandığı anlaşılmaktadır. Davaya konu olayın özellikleri ve gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda, şikayet hakkını kullanması bakımından yeterli emarenin varlığı benimsenmelidir. Şu durumda, davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilerek davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece, davacının manevi olarak zarar gördüğünü ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de; mahkemenin kararı sonuç olarak doğrudur. Açıklanan nedenle bu değişik gerekçe ile karar onanmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle, gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 19/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.