17. Hukuk Dairesi 2015/5032 E. , 2018/513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar ... ve ... vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 30.01.2018 Salı günü davacılar ve davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, 22/07/2010 tarihinde davalının sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile davacılardan ..."nün eşi ve ... ve ..."un anneleri olan ..."a çarpması sonucu desteğin öldüğünü, BK (mülga) 53. maddesi gereğince Ceza Mahkemelerince kusura ilişkin alınmış olan raporların Hukuk Mahkemelerini bağlamadığı gerekçesi ile kaza ve kusur durumlarına ilişkin yeniden rapor tanziminin gerektiğini belirterek davacılardan Ülkü için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 30.000,00 TL manevi tazminat, çocuklar için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 51.000,00 TL"nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davalının 50 ... üzerinde alkollü olduğuna dair iddianın doğru olmadığını, kaza hakkında ... Cumhuriyet Savcılığınca 2010/947-625 sayılı soruşturma ile tahkikat yapılarak alınan ATK raporu ile davalının kusursuz olması nedeni ile hakkında takipsizlik kararı verilmiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davacılar ... ve ..."un açmış oldukları davanın reddine, davacı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3.maddesinde de açıkça belirtilmiştir.Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 11.11.2014 tarihli kısa kararın 1.bendinde; “Davanın reddine” denildiği halde, gerekçeli karar 1 nolu hüküm fıkrasında; “Davacılar ... ve ..."un açmış oldukları davanın reddine” ve gerekçeli karar 2 nolu hüküm fıkrasında; “Davacı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına,” denilmiş, yine gerekçeli kararın gerekçe kısmında, davacı ... yönünden davanın 03/12/2013 tarihli celsede işlemden kaldırılmış olup yenilenmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği hususu irdelenmiş ve bu şekilde kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Bu hal, HUMK.’nun 381/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
2-)Bozma neden ve şekline göre davacılar ... ve ...vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar Uğur ve İrfan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, duruşmada vekille temsil olunmayan davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ... ve ..."a geri verilmesine 01/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.