10. Hukuk Dairesi 2019/1820 E. , 2019/2894 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamındaki zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma üzerine davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan SGK Başkanlığı ile ... ve ... avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İstem, 10.05.1977–02.04.1999 tarihleri arasında davalı işverenlere ait işyerlerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine yönelik olup, Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereği tam olarak yerine getirilmeksizin sadece davacı tanık beyanlarına dayanılarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Bozma sonrası yapılan araştırmanın eksik olduğu, bozma gereklerinin yerine getirilmediği, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı görülmektedir.
Dairemizin, 17.10.2011 tarih ve 2010/5954-14009 sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun “Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79’uncu maddesinin onuncu fıkrası olup, anılan Kanunun 6’ncı maddesinde yer alan, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği yönündeki düzenleme ile anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davaların kamu düzeni ile ilgili olduğu ve özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri gerektiği açıktır. Bu bağlamda, hak kayıpları ile gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi ve temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan, söz konusu onuncu fıkrada, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca belirlenmeyen sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile ispatlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Anılan Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun üçüncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, halen geçerliliğini korumaktadır.
Ayrıca; “Prim borçlarına halef olma” başlıklı 506 sayılı Kanunun 82’nci maddesinde, sigortalıların çalıştırıldığı işyeri devredilir veya intikal ederse, eski işverenin Kuruma olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından, aynı zamanda yeni işverenin de müteselsilen sorumlu olacağı ve buna aykırı sözleşmelerin geçerli kabul edilmeyeceği bildirilmiştir. Yeni işverenin sorumluluğunun hukuksal dayanağı, sigorta primi ile buna bağlı olarak gecikme zammı ve faiz borcuyla sınırlı “halefiyet”tir. Uygulamada hangi durumların devir ve intikal kavramına girdiğinin saptanması önem taşımaktadır. Maddenin uygulanabilmesi için, işyeri faal (işler) iken ve sigortalılar ile birlikte devir ve intikal olgusunun gerçekleşmesi zorunludur. İşyerinin işler durumda iken satılması, kiraya verilmesi, hibe edilmesi, “devir” olarak, işverenin ölümü üzerine işyerinin işler durumda iken mirasçılara geçmesi, şirketin tür değiştirmiş olması da “intikal” olarak nitelendirilmelidir. Buna karşılık sigortalıların çalışmalarına son verilip işyerinin kapatılmasından sonra yeni bir işyeri açılması, işverenin sorumluluğu altında işyerinde başkalarının çalıştırılması, örneğin işyerinin işveren vekilince yönetilmesi gibi olgular, devir anlamında değildir. Belirtilmelidir ki; anılan maddede öngörülen sorumluluktan kurtulmak amacıyla danışıklı (muvazaalı) devir yoluna da gidilebilmektedir. Örneğin; işyeri kapatılmadığı halde kapatılmış gibi işlem yapılmakta, devir sözleşmesinin düzenlenmesinden kısa bir süre önce sigortalıların hizmet akitleri (iş sözleşmeleri) feshedilip daha sonra aynı sigortalılar yeni işverence yeniden işe alınmaktadırlar. Hatta işyerinin kapatılması amaçlanmadan önceki sigortalıların tümü işten çıkartılıp başka sigortalılar işe alınarak işyeri aynı amaçla ve önceki iş türüyle işletilebilmektedir. Bu gibi durumlarda, tarafların gerçek iradeleri, Türk Medeni Kanununun 2"nci maddesinde açıklanan objektif iyi niyet (dürüstlük) kuralı kapsamında yorumlanıp belirlenerek sonuca gidilmelidir.
HMK 31 madde gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, HMK 31 maddesi ve 119/1-e maddesi gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular ışığında mahkemece; davacının, kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; mahkemece resen araştırma ilkesi gereğince, davacının beyanı alınarak, dava konusu sürenin yaklaşık 22 yıl olmasına göre, dava konusu dönem içerisinde ne olarak çalıştığı hangi işi yaptığı ve çalışma şeklinin nasıl olduğu, işyerinde başka çalışan olup olmadığı, varsa kimler olduğu, çalışmaya ara verip vermediği sorularak iddiasının somutlaştırılması sağlanmalı ve buna göre araştırma yapılmalı, ... sicil numaralı işyerine ait 1996/2-3. dönem bordrosunda bildirimi yapılan Ö.Vardar adlı sigortalının ve ... sicil numaralı işyerine ait 1991/1. dönem bordrosunda bildirimi yapılan Veysel Toyku adlı sigortalının ve ayrıca dava konusu dönemle ilgili şirket ortaklarının bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ayrıca, hüküm altına alınan tüm dönemlere ilişkin olarak aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bu kişilerin çalıştırdığı kimseler yöntemince belirlenerek ifadeleri alınmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, davalı işveren nezdinde kesintisiz olduğu iddia edilen çalışmanın kesintisiz olup olmadığı irdelenmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli ve devamında çalışmaya ara verildiği dönem tespit edildiği takdirde, dava tarihine göre hak düşürücü süre hususunda değerlendirme yapılmalı ve maddi gerçeğe uygun hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılardan SGK Başkanlığı ile ... ve ... avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davalılardan ... ve ..."a geri verilmesine, 27.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.