Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10805
Karar No: 2017/2149
Karar Tarihi: 21.03.2017

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/10805 Esas 2017/2149 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2016/10805 E.  ,  2017/2149 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.02.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili, duruşmasız olarak temyizi Davalı ... ltd. Şirketi vekili, davalı ...İnşaat Ldt. Şti vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 21.02.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Asil ... ile vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ..., davalı ... Gıda vekili Av. ..., davalı ...İnşaat vekili Av. .... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Davacı ... vekili 25.02.2015 tarihli dava dilekçesi ile dava konusu 13066 ada, 19 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğu halde üç değişik muvazaalı işlemle davalılar adlarına tescil edildiğini, müvekkilinin dava dışı akrabaları ... ve ... ile birlikte ...İnş. A.Ş. ... San. A.Ş., ...İnş. A.Ş., ... Akaryakıt A.Ş. Ve davalı ...İnşaat San ve Maden Tic. Ltd Şti. firmalarından oluşan ...Grup şirketlerinde ortak olduğunu şirketin üç ortağının yan yana 19-6-24 parsel sayılı taşınmazları satın aldıklarını ve bu arsalar üzerine villa inşa edildiğini, arsalar alınırken şirket yöneticisi olan davacının arsa alımını yapan ve vekalet verilen kişiye taşınmazların şirket adına tescil edilmesi ve gerçek malikleri olan ..., ... ve ..."ün istedikleri zaman adlarına devri talimatı verdiğini, dava konusu edilen 19 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olmasına karşın verilen talimat uyarınca davalı şirket adına tescil edildiğini, davalı ...İnş... Ltd Şti."nin 1.5.2002 tarih ve 26 sayılı Kararında ...İnş. San ve Maden Tic. Ltd Şti"nin sahibi bulunduğu .... nolu parselde bulunan konutun davacıya tahsis edildiğinin kararlaştırıldığını, böylece 19 sayılı parselin ilk önce 25.8.1998 tarihinde davalı ...Ltd. Şirketi adına tescil edilip 13.11.2003 tarihinde davalı ... adına yine 29.12.2003 tarihinde davalı ... Ltd. Şirketi adına, 13.4.2012 tarihinde davalı ... adına muvazaalı işlemler ile tescil edilmiş olduğunu ...Ltd. Şirketi"nin yöneticisi iken davacı tarafından şirket müdürü olarak düzenlenen 15.1.1998 tarihli belge, yine davalı şirketin 19 sayılı parseli davacıya tahsis ettiğine dair 1.5.2002 tarihli noterde düzenlenen belge ve ..., ... ve ... arasında 14.11.2003 tarihinde ..."a temsil yetkisi verilmesi hususundaki protokol gereğince, 15/5/2012 tarihinde gerçek maliklerine iade edilmek üzere yazılı belgelere göre taşınmaz davacıya verilmesi gerekirken şirket yönetimini ele geçirmek isteyen ... tarafından hileli işlemlerle malların arkadaş yahut yakın akraba olan gerçek ve tüzel kişilikler üzerinden 3.şahıslara devredildiğini, .... Ağır Ceza Mahkemesinde 2013/236 Esas sayılı birleştirilen dava ile ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, dava konusu taşınmazın ilk satışından itibaren diğer satışların muvazaalı satış olduğunu iddia ederek inanç sözleşmesi ile ...Ltd. Şirketi Adına tescil edilen ve sonrasında da muvazaalı şekilde diğer davalılara devri gerçekleştirilen dava konusu 19 parsel sayılı 599 m2 tarla cinsli ancak üzerinde villa bulunup halen davacının oturduğu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tescilini istemiştir.
    Davalı ...Ltd. Şirketi vekili 30.3.2015 tarihli dilekçesiyle ve 31.03.2016 tarihli oturumdaki beyanıyla taşınmazın davacı tarafından satın alındığını; ancak, tapu kayıtlarında müvekkili firma adına tescil ettirildiği iddiasının kabul edildiğini, müvekkili firmanın da arasında olduğu ...Grubu Şirketlerinin yaşadığı mali kriz sonrası şirket malvarlıklarının bedelsiz 3.Kişilere devredildiği iddiasının doğru olduğunu belirterek, davacının açmış olduğu davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... Ltd. Şirketi vekili davacının aynı iddialar ile .... Ticaret Mahkemesinin 2012/265-2013/702 sayılı dosyasında ...Ltd. Şirketi adına açmış olduğu davanın reddine karar verilip Yargıtay 11. Hukuk Dairesinden geçip 12.5.2015 tarihinde kesinleştiğini; söz konusu 14.11.2003 tarihli protokolün aslını .... Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2013/236 Esas sayılı dosyasında ... ile aralarında devam eden davada sunduğunu, mahkeme protokol üzerinde imza incelemesi yaptığında ... adına atılan imzanın takliden atılmış olduğunu tespit ettiğini, iddiasını ancak yazılı delille ispat edebileceğini, davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... vekili öncelikle hak düşürücü süre, hile ve tehdit iddiasında 1 yıllık süre, inanç iddiasında ise 10 yıllık hak düşürücü sürenin 13.1.2013 tarihinde dolmuş olduğunu, tapudan iyi niyetle malik olduğunu davacı aleyhine .... Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/320 Esas, 2015/181 Karar sayılı dosyada açmış olduğu müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil davasının 28.04.2015 tarihinde kabulüne karar verildiğini, yazılı delil bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... vekili davacının dayandığı belgelerde imzası bulunmadığını, tapuya güven ilkesine göre satın aldığını, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmiş, diğer mahkemelerde yapılan yargılamalarda 14/11/2003 tarihli protokol başlıklı belge altında bulunan ... atfedilen imzanın... eli ürünü olmadığı; ancak diğer şirket ortakları ... ve ..."e atfedilen imzaların bu şahısların eli ürünü olduğunda bir tartışma olmadığı, Arsa Alım ve Tescil Talimatı başlıklı 15/1/1998 tarihli ve Konut Tahsisi hakkında 1/5/2002 tarihli belgeler altındaki imzaların adı yazılı imza sahiplerine ait olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı, 5/2/1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca söz konusu iki belge yazılı delil olarak kabul edilmese bile Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda açılan davada ileri sürülen iddialar, deliller ve dava dosyasında bulunan ortaklar kurulununun 1/5/2002 tarihli Konut Tahsisi hakkındaki kararı birlikte değerlendirildiğinde inançlı işlem yönünden yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği, bu çerçevede de davacının inançlı işlem ve sonrasında yapılan muvazaalı işlemler ile ilgili olarak tanık deliline dayanabileceğinden davacı tanıklarının dinlendikleri, tanıkların beyanlarının bu devir olgusu ile örtüştüğü sonucuna varılarak davanın kabulü ile 13066 ada, 9 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
    Hükmü, ... vekili, davalı ... Ltd. Şirketi vekili, davalı ... vekili savunmalarını tekrar ile ve davalı ...Ltd. Şirketi vekili şirketin 2014/378 sayılı dosyasında devam eden iflas erteleme davasına göre 12.2.2016 tarihli ihtiyati tedbir kararında şirket kayyumunun da izin alınmadan işlem yapılmaması kararı bulunmasına rağmen dosyadaki davalı ...Ltd. Şirketi"nin 30.3.2015 tarihli kabul beyanının yasaya aykırı olup geçersiz olduğunu ileri sürerek hükmü temyiz etmişlerdir.
    Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    "Delil başlangıcı" kenar başlıklı 202. maddesinde, "(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
    (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir."
    Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya
    bu hakkını hatırlatması gerekir.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemenin gerekçeli kararında belirtildiği üzere taşınmazın ilk edinilmesi sırasında davalı ...İnş. San. ve Maden Tic. Ltd. Şirketi adına tescili işleminin inançlı işlem olduğuna dair o dönem şirket ortaklarınca kaleme alınmış ve imzalanmış doğrudan bir belge dosyada bulunmamaktadır. "..." başlıklı 15.1.1998 sayılı ve Konut Tahsisi hakkında 1.5.2002 tarihli ve 14.11.2013 tarihli "..." başlıklı belge ve "..." başlıklı belgelerde davalıların imzası bulunmadığından yazılı delil veya delil başlangıcı sayılacak bir belge değildir. Taraflar arasında 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen inanç sözleşmesini kanıtlayacak belge bulunmadığı gibi, karşı tarafın elinden çıkmış “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge de yoktur. Davacı taraf, davalılar ile aralarında inanç sözleşmesinin varlığını yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, peşin yatırılan harçların istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi