
Esas No: 2013/2279
Karar No: 2015/1726
Karar Tarihi: 19.06.2015
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2279 Esas 2015/1726 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2013
NUMARASI : 2013/205-2013/479
Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 15. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.12.2012 gün ve 2012/318 E., 2012/1375 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 21.02.2013 gün ve 2013/1216 E., 2013/2840 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, 11.04.2012 günlü borçlanma istemini reddeden Kurum işleminin iptali; borçlanma talep tarihinde Türk Vatandaşı olma şartı aranmaksızın, yurt dışında Türk Vatandaşı olarak geçirilen sürelerin 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanılabileceğinin tespiti; Alman Rant Sigortasına giriş tarihi olan 26.09.1978 tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti; Alman rant sigortasına giriş tarihi itibarıyla ve 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılacak borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/I-a maddesi kapsamında sayılması gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, sair davacı istemlerine reddine; davacının, borçlanma istemini reddeden Kurum işleminin iptali ile borçlanma talep tarihinde Türk Vatandaşı olma şartı aranmaksızın, yurt dışında Türk Vatandaşı olarak geçirilen sürelerin 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanılabileceğinin tespitine; Alman Rant Sigortasına giriş tarihi olan 26.09.1978 tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespitine hükmedilerek, dava kısmen kabul edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Mahkemenin, henüz yapılmış bir borçlanma işlemi bulunmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29.maddesinin 4.bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür.
Ancak, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi; davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, Alman Rant sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde (somut olayda 26.09.1978) yurt dışı borçlanmasının usulünce yapılmasının sağlanması halinde mümkün olup, bu husus gözetilmeksizin, yazılı şekilde sigorta başlangıcına hükmedilmesi isabetli görülmemiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının, Türk vatandaşı iken yurt dışında geçen çalışmalarının 3201 sayılı Yasaya göre borçlanabileceğinin tespiti ile sigortalılık başlangıç tarihinin Almanya’da çalışmaya başladığı 26.09.1978 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının Türk vatandaşlığından çıkmadan önceki yurtdışında geçen süreleri borçlanmak istediğini, Sosyal Güvenlik Kurumunun talebi kabul etmediğini, vatandaş statüsünde çalıştığı dönemleri borçlanması gerektiğini, Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4 maddesi gereği sigortalılık başlangıcının yurt dışında ilk çalışma başlangıç tarihi olduğunu, belirterek, Kurum işleminin iptali ile talep tarihinde Türk vatandaşı şartı aranmaksızın davacının Türk vatandaşı iken yurt dışında geçen çalışma sürelerini borçlanmaya hakkı olduğunun tespiti ve Alman Rant Sigortasına girişe tarihi olan 26.09.1978 tarihinin Türkiye"de hizmet başlangıcı olarak kabul edilip, borçlanma işleminin 4/1-a kapsamında yapılmasının gerektiğinin tespitini istemiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, davacının borçlanma talebinde bulunduğu tarihte Türk vatandaşı olmadığından, yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçirdiği çalışma sürelerini, 3201 sayılı Kanun"a göre borçlanma imkânı bulunmadığını bu nedenle yapılan işlemlerin 3201 sayılı Yasaya uygun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, Türk vatandaşlığından çıkartılanların sosyal güvenlik haklarının korunduğu bu durumda davacının 18 yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak geçirdiği çalışma süresinin borçlanmasının geçerli olduğu, ülkemiz ile Almanya arasında yapılan sosyal güvenlik sözleşmesinin 29. maddesine göre Almanya"daki sigorta girişinin Türkiye"de sigortalılığı bulunmayanlar açısından Türkiye"deki sigortalılığın başlangıcı sayılacağı davacının Türkiye"de sigortalılığı bulunmaması nedeniyle 3201 sayılı yasanın 5/4 maddesi uyarınca davacının borçlandığı süreyi 5510 sayılı yasanın 4/1-a kapsamında değerlendirilemeyeceğinden borçlandığı sürenin 5510 sayılı yasanın 4/1-b kapsamında olduğu kabul edilerek davacının 18 yaşından sonraki yurt dışındaki çalışmalarının talep tarihi itibariyle Türk Vatandaşı olup olmadığına bakılmaksızın borçlanabileceğinin tespitine, davacının Alman rant sigortasına giriş tarihinin Türkiye"deki sigorta başlangıcı olan 26.09.1978 tarihi olarak tespitine ve bu sigortalılığın 5510 sayılı yasanın 4/1-b maddesi kapsamında olduğundan sigortalılığı 5510 sayılı yasanın 4/1-a olarak tespiti talebinin reddine dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize taraf vekilleri getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yurt dışında geçen çalışmaların Türkiye"de sigortalılık başlangıç tarihi kabul edilebilmesi için 3201 sayılı Yasaya göre borçlanmanın yapılmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle; “Sigortalılık süresi” ve “Hizmet borçlanması” kavramlarına da değinmekte yarar vardır:
“Sigortalılık süresi”, uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
“Hizmet borçlanması” ise sigorta kapsamında sayılan fakat bildirilmemiş ve primi ödenmemiş sürelerin, ilgili tarafından başvurularak primlerinin ödenmesi işlemidir (Şakar, Müjdat: Sosyal Sigortalarda Hizmet Borçlanması ve Hizmetlerin Birleştirilmesi, Yaklaşım Dergisi, Temmuz/2005, Sayı:151, ). Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının, mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi de mümkün değildir.
Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Konuya ilişkin 10.04.1965 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmüne göre, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilirken; aynı bölümde düzenlenmiş 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmüne yer verilmiş ise de bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tek başına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “...ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” denilmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 13.2.2002 gün ve 2002/10-21 E., 2002/70 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
Unutulmamalıdır ki Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak yerinde olacaktır.
Nitekim 10.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 3201 sayılı Kanunun 5/5 maddesine eklenen “Ancak, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir.” ek cümesi ile de yurt dışında geçen çalışmaların Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi sayılabilmesi için sigortalılık sürelerinin borçlanılması gerektiği kabul edildiği görülmektedir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından; Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği bulunduğundan, 10.04.1965 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4 fıkrasında “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş olması halinde, Alman rant sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” düzenlemesi nedeniyle Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin Türkiye’deki sigortalılığın başlangıcı kabul edilebilmesi için borçlanma işleminin yapılmasına gerek olmadığı görüşü dile getirilmiş ise de, bu görüş, yukarda açıklanan nedenlerle çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 19.06.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.